12 Aralık 2022 04:40

Bekir Ağırdır’ın tartışmayı açtığı yerden…

Aile ve Sosyal Hizmet Bakanı Derya Yanık

Fotoğraf: AA

Paylaş

Murat Sabuncu’nun T24’te Bekir Ağırdır ile yeni kitabı ‘Bize Yeni Bir Söz Lazım’ üzerine yaptığı söyleşi, Türkiye’den siyasetin gelenekselleşmiş tıkanma noktalarının eleştirisi ve insanların gündelik hayatlarında karşılaştıkları yakıcı sorunlar ile siyaset arasındaki bağın önemi açısından dikkat çekiciydi.

Söyleşide birçok önemli nokta var. Başlığa muhtemelen kritik bir seçime gidilirken daha fazla okutacağı düşünülerek, Cumhur İttifakı’nın ulaşabileceği oy oranları çıkartılmış. Ancak Ağırdır’ın şu sözlerine ayrıca dikkati çekmek gerekiyor: “Hayatın her alanı siyasi. Kaz Dağları'ndaki itiraz da siyasi, Cerattepe'deki köylülerin yaptıkları da siyasi. Siyasi faaliyet denen şey sadece parti liderlerinin esnaf ziyaretine ya da mitinglerine indirgendi ya da salon toplantılarına. Halbuki gündelik hayatta ne olacak, bu hayat ya da hayat pahalılığı ya da işsizlik sohbeti de siyasi. O nedenle hem alanı genişletmek hem de aktörlerini çoğaltmak gerekiyor. Bunun da yolu bütün insanların kendi ihtiyaç ve talepleri için, kendi fikirleri için kendi arzuları için örgütlenebilecekleri ve o örgütlenmeler üzerinden birbiriyle müzakere edebileceği ve birbirini ikna, uzlaşma yöntemlerinin açık olduğu, toplumsal kabullerin olması gereken bir zemin. Bugün de ihtiyacımız olan bu. Çünkü Türkiye'de bir yandan siyasi kutuplaşmaya sıkıştık.”

Yani Ağırdır, siyaseti çok geniş bir bağlamda görebilmenin önemine vurgu yapıyor. Bu söyleşinin yayımlanmasından bir gün önce ise, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, A Haber’e konuk oluyor ve İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızını 6 yaşındayken ‘imam nikahıyla evlendirmesi’ ile ilgili olarak, “Çocuğa yönelik istismar vakaları siyasetin konusu değildir” diyor.

Soralım: Böyle bir olay siyasetin değil de neyin konusudur? Eğer siyaset kurumu, bu tür istismarlara yol açan iklimi besleyecek adımlar atmak yerine, bunu engelleyecek politikalara imza atmış olsaydı şimdi bu örnek yaşanır mıydı? Ayrıca, bugüne kadar birçok Cemaat yurdundan tarikat ve cemaat yurtlarından tecavüz haberleri geliyor olması ve bunların artık münferit olmayı aşan bir boyuta ulaşmış olması, lunapark işletmecisinin sorunu mudur? Siyasetin konusu değilse neyin konusudur bunlar? Eğer siyaset bu konuda çözücü adımlar atmazsa, sokaktaki herkes kendi kanunu işleterek mi bir çözüme ulaşmaya çalışacak?

Bir gün sonra, yani önceki gün de, TBMM Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmeleri sırasında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık konuşurken, muhalefet milletvekilleri sırtlarını dönerek kendisini protesto ettiler. Milletvekilleri, “Çocuk susmadı, siz sustunuz, biz susmayacağız” sloganı attı ve Bakan Yanık’ı istifaya davet etti. Dövizlerde "Çocuk susar, sen susma. Sessiz kalma" mesajları yazılıydı. Bir süre sonra da oturuma ara verildi.

Asgari ücret görüşmelerinde, Cumhurbaşkanı’nın, Türk-İş Başkanı’nın kulağına eğilerek dile getirdiği ifade ile iktidarın “boğazının” sıkılmaması gerekiyor. Yani siyaseten bizi germeyin, üzmeyin, mesajı bir telkinle veriliyor. Soma gibi Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamı ile sonuçlanan maden faciasının ardından “bu işin fıtratında var”, Amasra’da yine işçi katliamına dönüşen maden faciasından sonra da “kader planı” deniliyor. Peki tüm bunlar gerçekten dünyevi olmayan meseleler mi? Çocuğa istismar, taciz, tecavüz, işçi katliamları, asgari ücret düzenleme süreçleri değilse, nedir siyasetin konusu? Muhalefete “hain” “şer ittifakı”, “terör uzantısı” demek ve muhalefetin de bunlara vereceği yanıtlardan oluşan bir söz düellosu mudur siyaset?

Siyaset ve siyasi partiler son tahlilde birer araçtır. Eğer şu ana kadar, dünya tarihinde, farklı çıkarların belirlediği çatışmalar, çözümü başka araçlarla gerçekleştirebilmeyi başarmış olsalardı zaten siyasete gerek de kalmazdı.

Meslektaşımız Timur Soykan’ın haberi ile gündem olan çocuk istismarı etrafında başlayan tartışma eğer benzer örneklerin yaşanmasının engelleneceği düzenlemelerin oluşmasına ve tarikat-ticaret-siyaset üçgeninin bu ülkedeki 70 yılı aşkın süredir birbirini besleyen ilişkisinin gündem olup, görece de olsa geriletilmesine hizmet ederse siyaseten olumlu bir yol alınmış olacak.

Bu arada Evrensel’in, her türlü konuda talepler etrafında örgütlenerek siyasete etki edilmesini fazlasıyla önemsediğini ve çok sık olarak bunu manşetleriyle, köşe yazılarıyla ifade ettiğini hatırlatalım.

Bu yazıyı bir dilekle noktalayalım: Siyasete, hatta devlete ihtiyaç kalmayacağı bir gelecek ve dünya umuduyla…

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa