13 Aralık 2022

Tartışmanın aslı ne?

Son günlerin en önemli tartışması 6 yaşında bir kız çocuğunun, kendi içlerinde dini kuralları uyguladıklarını iddia eden tarikatların birinin içindeki “evliliği” ve sonrası yaşananlar.

Olay nasıl tartışılıyor? Dini bir vaka olarak mı, hukuki bir vaka olarak mı yoksa tıbbi bir vaka olarak mı?

Elbette tartışmalar sırasında üç alan birbirine karışıyor ama özellikle sağ ve sosyal demokrat partiler tartışmanın dini tartışma ile ilgisi olmadığını özellikle vurguluyor, dindar seçmenlerden oy alamayız kaygısıyla.

Oysa tartışmanın esası din meselesidir.

Yasal bir tartışmaya gerek yoktur. Çünkü yasalar açıktır. 6 yaşında da 14 yaşında da evlenmek yasaya göre mümkün değildir. Üstelik bunu yapanlara karşı yasal müeyyide uygulanır. Zaten prosedür işliyor. “Damat” hakkında açılmış bir dava var. Yargının ağır işlemesi ve iktidar tarafından bu davada da yargıya baskı yapılması elbette tartışılabilir ama tartışmanın özü bu değil.

Pedofili de tartışılmıyor. O da açık. Suç ve cezası var. Hatta bu konuda yapılmış porno yayınını ta ABD’lerden izleyen kuruluşlar dahi var.

Meselenin özü din meselesi. AKP’nin seçmenlerinin önemli bir kesimi medeni kanunu değil şeriat kurallarını uygulamak istiyor ve hatta herkesin bu kurallara göre yaşamasını gerçekleştirmeye çalışıyor. Bu çabalarında da önemli ilerleme sağladılar. Eskiden resmi nikah öncesi dini nikah yapmak suçtu. Bunu suç olmaktan çıkardılar. Tarikatlar, Anayasaya göre yasak olmasına rağmen, şu anda iktidarın en önemli dayanağı siyasi kuruluşlar. Devlet tarafından 4 ila 6 yaş arasındaki çocuklara din dersi vermek için yüzlerce sübyan mektebi açtılar. Cumhurbaşkanı her cuma günü Abdülhamid gibi şaşaalı bir konvoyla camiye gidiyor ve cuma fetvası gibi siyasi açıklama yapıyor. Tarikatların yurt açması serbest bırakıldı. Cemaati olmayan yüzlerce cami yapılıp buralara imam ve müezzin atandı. Bir şeriat ritüeli olarak camilerde minbere kılıçla falan çıkılmaya başlandı. İmam hatip liselerinin sayısı arttırılarak çocuklar buralara gitmeye zorlandı. Okullarda, cezaevlerinde vb. psikolog yerine imam geçirilmeye başlandı vs. saymakla bitmez.

Bilindiği gibi, AKP’nin yöntemi kazı bağırtmadan yolmak ya da kurbağayı soğuk suya koyarak yavaş yavaş ısıtıp pişirmek.

Din, günümüz toplumu ile çelişen feodal bir kurum. Çocukları “evlendirmek”, kölelik, cariye sistemi, günde beş kere namaz kılma, otuz gün oruç tutma, mirasta kadınlara yarı oranında pay verme, dört kadınla “evlenme”, iki kadın tanığın tanıklığının bir erkeğin tanıklığına eşit sayılması vb.

Bazı ülkelerde burjuva devrimleri sırasında dini kurumlar iktidardan uzaklaştırıldı, din kapitalizme uyduruldu. Fakat emperyalizm çağında din emperyalistlerin yarı sömürge ülkelerde sömürülerini devam ettirmek için dayandıkları bir kurum oldu.

Kemalistler ‘Dini kontrol edebiliriz, hatta iktidarımızı sürdürmek için yararlanırız’ diye düşündüler ama taktikleri ters tepti. Diyanet İşleri Başkanlığındaki paralı imamları onları sırtlarından vurdu.

Osmanlının son dönemlerinde en ilerici kurum denilen ordu da bir NATO ordusu olduktan sonra ABD’nin Yeşil Kuşak Projesi’ne uygun olarak din istismarı ve tarikatların önünü açmak konusunda başı çekti. Bugünkü tarikatların çoğu kontrgerilla tarafından kuruldu ya da kollandı komünizmle mücadele kapsamında.

Geldik bugüne.

İhsan Eliaçık, Cemil Kılıç, Mustafa Öztürk gibi ilahiyatçıların dinde reform çabaları yetersiz.

Meselenin aslını konuşmadan, teferruatla uğraşmak, meseleyi çözmeyecektir. Unutmayalım ki bugünkü sosyalistlerin, ateistlerin, deistlerin, sosyal demokratların çoğunluğu dindar ailelerin çocuğu olup, dini eğitim almış kişilerdir. Dini tartıştığımızda insanları kaybetmekten çok kazanma ihtimali söz konusudur.

Kadın erkek eşittir, 18 yaşından küçükle evlenilmez, artık günümüzde köle, cariye falan olmaz, dört yaşındaki çocuğa din eğitimi verilmez vb. Hangi kitapta yazarsa yazsın bu doğru değildir diyebilmeliyiz mesela.

Çok geç kalmadan.

Evrensel'i Takip Et