16 Aralık 2022 04:16

Sivil öldürme, toplumu, üniversiteleri öldürme nedir, nasıl mücadele edilir?

Üniversitede Direniş ve Dayanışma’  kitabı

Görsel: Üniversitede Direniş ve Dayanışma’ kitabının kapağı

Paylaş

Yaşarken ölmek, dahası yaşarken öldürülmek, “sivil ölüm”, sivili-toplumu-bilimi-düşünceyi öldürme nedir acaba? Bugün yaşananlar, yaşayanlar, mücadele edenler ve bir kitaba değineceğim.

Mistifikasyonla/kutsamayla hareket etmek veya gerçekçi olabilmek, şablonlarla/kategorik/dikotomik hareket etmek veya çok boyutlu eleştirel bakabilmek, açlıkla/yoklukla hareket etmek veya şartlardan özerk evrensel düşünebilmek, boş sözlerle/boş beklentilerle hareket etmek veya potansiyelleri değerlendirebilmek, öfkeyle öç alma duygusuyla hareket etmek veya empati kurabilmek, korkuyla/bilgi bilincin aklın felç olmasıyla hareket etmek veya “akıllı/rasyonel” olabilmek, anomik olmak veya başkalarının koyduğu hedeflere hareket etmek veya kendi amaç oluşturabilmek ve bu amaçlarına ulaşabilmek için hareket edebilmek,  bir amacın gerçekleştirilebilmesi için güce kaynağa sahip olabilmek, bunları sunabilmek ne anlama geliyor acaba?

Tarikatlarda/cemaatlerde, işyerinde pek çok yerde taciz ve tecavüz; hanede, okulda çocuğa taciz; kadına yönelik şiddet; işyerlerinde mesai kavramı ve iş haklarının yok sayılması, açlık yokluk şartlarında- her tür baskı ve mobbingi sineye çekerek çalışma koşulları, işçi ölümleri, motokurye-yüzlece pırıl pırıl gencin gözümüzün önünde patır patır ölümü, asgari ücretin açlık sınırı ile eşleşmesi, onun üzerinden konuşulması, Suriye Irak operasyonları, kardeşle ve komşularla çatışmalar, göçmen-sığınmacı ayrımcılığı, neredeyse her an her yerde insanın insana düşmanlığı, daha da ağırı bizzat adliyenin halka karşı kullanılması … ile her dakika yüz yüze bir durumda ne kadar yaşanabilir, bu nasıl bir yaşamdır, bu nasıl bir toplum veya ülkedir, tüm bu yaşananların anlamı nedir acaba?

Mizansenle somut durumun iç içe geçtiği, kurgu mu istibdat mı, her ikisi birlikte mi, geleceğe ne götürür ne eksiltir, İstanbul Belediye Başkanına “ahmaklık” cezası verilmesi… Birilerinin tüm halkın iradesini birtakım oyunlarla kurgulaması veya maniple etmesi veya cezalandırması… hangisi doğru, tüm bunların her birinde yanlışlık nerede, hangisi daha büyük yanlış, oyun içindeki oyun ne, en büyük oyunu kim kuruyor, halk nasıl kandırılıyor acaba?

Barış imzacıları, pek çok belediye başkanı siyasal sebeplerle, hatta asgari yasal süreçler bile işletilmeden, KHK ile veya bakanlık emriyle görevden alınmalar, işten atılmalar, ülkeden sürülmeler, yıkımlar, acılar, üniversitelerin-yargının-medyanın-toplumun sürülmesi, dahası hallaç pamuğu gibi atılması; muhalefetin, İstanbul burjuvazisinin yeterince ses çıkarmaması, özele devri talebi dışında YÖK’e 40 yıldır ses çıkarılmaması, akademisyen kıyımına ses çıkarılmaması ne anlama geliyor acaba?

ANA SORU: ‘RESMİ’ GÜCÜN BİLİM VE TOPLUMA KARŞI KULLANILMASININ ANLAMI

Hadi diğer formlarını bir yana bırakalım, adliyenin/yargının/yasamanın, genel olarak tüm devletin ve idarenin resmi gücünün hak ve hürriyetleri garanti edeceğine muhalifleri/istemediği düşünceyi baskılama aracına dönüştürülmesi ne anlama geliyor? “Devlet” kimin devleti, devlet gücü ne anlama geliyor, nasıl kullanılıyor? Resmi güç, biraz zaten öyle miydi, böyle bir resmi güce ihtiyaç var mı, ortak organizasyonlara ihtiyaç varsa, bu bir “devlet” mi olmalı, tüm kurumlar kendi içinde birer devletçiğe mi dönüştürüldü, resmi gücün halka, düşünene, bilime, felsefeye, araştırmaya, okuyana yazana, Kürt’e, yurttaşa, Belediye Başkanlarına, gazetecilere, akademisyenlere karşı kullanılmasının özü/muhtevası ve sınırı nedir, böyle bir kullanım ne anlama geliyor acaba? Tüm bunlar bir tür sivil öldürme, dahası bilimi, düşünceyi, toplumu öldürme değil mi?

BİR KİTAP BİNLERCE SORU: TOPLUM ÖLDÜRMEYE, SİVİL ÖLDÜRMEYE KARŞI NE YAPILABİLİR?

Serdar M. Değirmencioğlu, Emine Sevim ve Cem Özatalay derlemesi ile “Üniversitede Direniş ve Dayanışma: Yıkım, Sömürü ve Sivil Ölüm Rejimine Karşı Durmak” başta Eğitim Sen’li KHK’liler olmak üzere bu mücadelede yer alan farklı üniversite deneyimlerini, yaşananları, yapılması gerekenleri, mücadelelere değiniyor.

Resmi öldürme mi, “sivil öldürme” mi yoksa “sivil ölüm” mü diye adlandırılacak, 12 Eylül’den bu yana, daha da ağır olarak FETÖ ile birlikte veya ayrı AKP döneminde, darbe karşı darbelerle dönüp dolaşıp muhalif görüş, bilim ve düşünce hedef alınmış bulunuyor, en ağır örneklerinden birini imzacıların KHK ile toptan tasfiyesi, bir tür “sivil ölüme” zorlanması oluşturuyor.

Prof. Dr. Serdar Değirmencioğlu ve arkadaşları bizzat yaşadıklarını, üniversitelere yönelik, özellikle de son 20 yıllık saldırıları not ediyor, mücadele ve dayanışmanın “Yıkım, Sömürü ve Sivil Ölüm Rejimine Karşı Durmak” olduğunun altını çiziyorlar.  Değirmencioğlu, tüm dünyada otoriterleşme eğilimlerine karşı okul ve üniversite mücadelesinin, bu mücadelede mezunların da hem üniversite hem de bulundukları her ortamda sürece katılımlarının, bireysel tavrın yanında sendikalaşma ve her tür örgütlenmenin önemine dikkat çekiyor.

Korkuyla, öfkeyle, boş umutlarla, anomiyle istibdat aşılamaz. Akıl, bilim, gerçekçi amaç koyup amaç gerçekleştirmekle, insan-toplum-doğa yararına okul ve üniversite mücadelesiyle aşılabilir. Manipülasyon, baskı, zulüm, ölüm, istibdat rejimlerine karşı mücadele; hürriyet, bilim, akıl, insanlık mücadelesidir. Okul ve üniversite bizzat insan özgürlüğünün gerçekleşme, toplumun gerçekleşme alanı olup insanlık mücadelesinin de en temel ve uzun erimli ayaklarından birini oluşturmaktadır.

Not: Kitap ve konuyla ilgili 17 Aralık Cumartesi 14:00’te İstanbul Tabip Odası Kadıköy Bürosunda bir panel düzenlenecektir.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa