19 Aralık 2022 04:52

İktidarın stratejisi muhalefeti dağıtabilme ihtimali

Ekrem İmamoğlu, Saraçhane'de halka hitap ederken

Fotoğraf: İBB

Paylaş

Başlıktaki tespit iktidar açısından yeni bir tutuma işaret etmiyor. AKP’nin tek başına iktidar olduğu 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde Cem Uzan’ın liderliğindeki Genç Parti yüzde 7.25 oy olarak o seçimlerin sürprizini yapmıştı.

‘Açın Türkiye’nin önünü’ mottosunda ifadesini bulan, milliyetçi ve popülist bir söylemle yelkenini doldurarak iktidarı tedirgin eden Cem Uzan’a, Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle dava açıldı. Uzan o davadan beraat etti ama mali ve siyasi bir süpürme operasyonunun hedefi olmaktan kurtulamadı.

7 Haziran 2015 genel seçimlerinde HDP’nin yüzde 13.1 oy alarak 80 milletvekili ile Meclise girmesi, AKP’nin tek başına iktidarının sonu oldu. Ardından yerel seçim süreçlerinde HDP’nin kazanacağı belli olan belediyelere kayyum atamak için hazırlığın önceden yapıldığı ortaya çıktı ve kayyum atamaları bir otomatiğe bağlandı. Eş Genel Başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın aralarında olduğu çok sayıda HDP’li siyasetçi ve belediye başkanı tutuklandı. Bu halkaya çok sayıda Kürt basın emekçisi de eklendi.

Cumhur İttifakının, ‘Kaybeden Türkiye’yi kaybeder’ mantığı ile baktığı İstanbul seçimlerinin türlü numaralarla yenilenmesi dayatıldı. Erdoğan’ın ‘topal ördek’ ifadesini kullanarak çalıştırmayacakları mesajını verdiği Ekrem İmamoğlu, bu kez açık ara seçimi kazanınca baskı süreci zamana yayıldı.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na saçma sapan gerekçelerle siyasi yasak getirilmesinin arkasında İstanbul seçimlerinin intikamını almak olduğunu hatırlatmaya gerek var mı?

İmamoğlu’na YSK’ye ahmak dediği iddiasıyla verilen siyasi yasak kararı tüm bu sürecin bir devamıdır. Duruşma öncesi hakim değiştirerek verilen bu yasak kararına konu ‘ahmak’ ifadesinin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendisine yönelik olarak aynı ifadeyi kullanmasına karşı gazetecilerin yorumunu sorması üzerine ifade ettiği ve bu nedenle Soylu’nun da kendisine dava açtığı bilindiği halde, o davadan değil, İmamoğlu’na siyasi yasak getirme potansiyeli olabileceği düşünülen YSK’ye hakaretten bu ceza verildi.

Bu arada hatırlatalım. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrin operasyonuna karşı çıkan ve milletvekillerine mektup gönderen 170 aydın hakkında, “Vicdansız, hain, ahlaksız, adi, terör yardakçısı” demiş, aydınların bu nedenle kendisi hakkında açtığı 1 liralık tazminat davasında Erdoğan’ın Avukatı Ahmet Özel şu savunmayı yapmıştı: “İfade özgürlüğü şoke edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de uygulanır.” Erdoğan’ın önceki gün Mardin’deki toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada, İmamoğlu hakkında verilen siyasi yasak ve hapis cezası kararı için “Bu tartışmanın ne bizimle, ne şahsımla, ne milletimizle bir ilgisi yok. Çünkü konu bir şahsın hakimlere hakaret ettiği iddiası ile aldığı mahkumiyet kararından ibarettir. Ortada ne bir siyasi tartışma, ne bir fikir kavgası, ne bir hizmet mücadelesi mevcuttur” dediğini de hatırlatalım.

Erdoğan, aydınlara küfür ettiğinde bu ifade özgürlüğü kapsamında oluyor, ama belediye başkanlığını içine sindiremediği İmamoğlu’nun ‘ahmak’ ifadesi siyasi yasağı hak eden bir ifade oluyor. Üstelik duruşma öncesi hakim değiştirerek verilen bir karardan bahsediyoruz.

Bir yandan “Edirne’deki İmralı’dakine hesap verecek” deyip, o tutmayınca bir süre sonra Edirne’dekini MİT aracılığıyla yoklamaya yeltenme tutumu da unutulmasın. Demirtaş’ın MİT’in görüşme teklifini reddetmesi de bir dram tabii  bu tezgahı kuranlar için.

Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmaya, Cumhur İttifakının da iktidarını korumaya devam edebilmesinin temel koşulu, muhalefetin saflarını sürekli karıştırarak dağıtmak ve muhalefet üzerindeki yargı baskısını daim kılmak.

İktidarın temel stratejisinin bu olduğu bilindiği halde, sadece ‘Millet İttifakı’ ya da ‘altılı masa’ içinde değil, kendisini solda ifade edenler içinde bile, Cumhurbaşkanı adayının kim olacağına dair tartışmanın bu kadar şehvetle sürmesi kime yarıyor acaba?

Kuşkusuz çeşitli gerekçelerle insanlar kritik gördükleri bir seçime ilişkin aday profilini tartışabilir. Ancak bunun, siyasetin hayati pek çok meselesini adeta siyasetsiz kılacak düzeye vardırıldığını kör olmayan görüyordur.

Bağlarken ekleyelim. Bir darbe sürecini aratmayacak uygulamaları yaşıyor olmamızdan hareketle kimse, yapılan yapıldı ve çilemiz bitti, diye düşünmesin.

Önümüzdeki birkaç ay içinde başka tezgahların sürpriz olmayacağını unutmadan hareket etmek hayati önemde. Bununla baş etmenin yönteminin ‘Aman sandığa gidene kadar taşkınlık yapmayalım’ siyaseti olamayacağını da İmamoğlu kararı uygulamalı olarak göstermiş oldu. Halka güven veren canlı bir siyaset izlemeden sandığın garanti olduğunu düşünenlerin sonu hüsran olabilir.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa