Yeni kuşak işkence ve kötü muamele mekanı olarak cezaevleri

Fotoğraf: MA
Demokrasilerin temel ölçütlerinden bir tanesi, toplum adına yetkilendirilmiş kurum ya da kişilerin o yetkiyi kullanma adaplarıdır. Misal görev süresi boyunca yargı muafiyeti sunulmuş bir seçilmişin kullandığı dil ve edimi çokça ipucu sunar.
Ama daha önemli bir gösterge özgürlüğünden mahrum bırakılmış olanların kamusal alandaki muhataplarının yetkiyi kullanma biçimleridir. Misal cezaevleri…
Mahpusların hasta olmaları için zemin hazırlanmasına dair bir yetki, hangi yönetici ya da yargı mensubuna yasa yoluyla verilmiş olabilir ki? Hangi yasal mevzuat şeker hastası ya da böbrek yetmezliği olan bir mahpusa, hekimin öngördüğü bir diyet yemeğini engellemeyi emreder?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Türkiye bağlamında verdiği bir kararda da belirtildiği üzere, bir mahpus hastaya öngörülmüş bir diyet yemeğini vermemek işkence ve kötü muamele kapsamındadır.
Kaba dayaktan elektrik işkencesine süregelen kötü muamele uygulamalarını bir çocuğa sorsanız dahi işkence olarak tanımlanır. Günümüzde işkence ve kötü muamelenin yeni formlarının yeniden tanımlanması ise ertelenemez bir ihtiyaçtır. Zamana yayılmış, yıllar sonrasında ortaya çıkacak bedensel ya da ruhsal acı, yeni kuşak sofistike işkence yöntemleridir. Tıbbın kötüye kullanımı salt sağlıkçılar eliyle olmaz. Daha da kötü sonuçlar doğuracak olan tıbbın sağlıkçı olmayanlar eli ile kötüye kullanılmasıdır. Mekansal olarak bunun en sık kullanıldığı alanlar ise cezaevleridir.
İlkokul kitaplarına girmiş tıbbi bilgiler cezaevi çalışanları ve yargı mensupları için bağlayıcıdır. Bu bilgiyi edindiklerine dair diplomaları vardır. Herkes bilir: “Güneş girmeyen eve doktor girer”. Havalandırma ve güneşlenme süresini kısıtlamak D vitamin eksikliği ve uzun erimde kemik erimesi olarak isimlendirilen osteoporoza yol açar. Kalça kırıklarının en önemli sebeplerinden birisidir bu. Ortaya çıkan acı boyutu ile kaba dayakla kırılmış bir kalça ile kemik erimesinden kırılmış bir kalça arasında bir fark yoktur. Bu bağlamda havalandırma yasağı ve uzun hücre cezaları, tasarlanmış, sonuçları geleceğe bırakılmış bedensel işkence yöntemleri olarak yeni işkence tanımında yer almalıdır.
Kişinin kendi bedeninin, gerek tedavinin gerekse güneşlenmenin engellenmesi bahsinde görüldüğü üzere, acı boyutu ile eziyet aracına evirilmesi zaman yayılmış bir işkence ve kötü muamele uygulamasıdır. Hekime ve tedavi olanaklarına erişimi engellenmiş, ertelenmiş bir böbrek sancısı ya da diş ağrısı örtülü işkence uygulamalarıdır. Bedeninin mahpusun kendisine karşı biyolojik silaha dönüştürülmesidir. Her ikisi de yasak ve insanlık suçudur.
Mahpusların bireysel ya da toplu davranış kalıplarını saptayıp, onların bir protesto biçimi olarak hastane ve revirlere gitmemesini öngörerek buna zemin hazırlayıcı uygulamalar yapmak ise yeni kuşak işkence yöntemlerinin en görünmezidir.
Sağlık bedensel, ruhsal, sosyal ve siyasal iyilik halidir. Mevcut hali ile mahpusların ruhsal, sosyal, siyasal iyilik halinden bahsetmek mümkün değil. Geriye salt bedensel iyilik hali kalıyor ki o da ellerinden alınmış durumda. Olsa olsa tedavi haklarından bahsedebiliriz. Tıbbi bakış açısı ile buna “Hapishaneler birer işkence mekanıdır” demek de mümkün.
Tüm bu bahislerde ufuk açıcı değerlendirmeler yapabilecek isimlerden TTB Merkez Konsey Başkanımız Şebnem Hoca halen hapiste. Cezaevi gözlemleri bilimsel anlamda ileride literatüre katkı sunacaktır. Şimdi önceliğimiz onun özgürlüğü. TTB’nin de belirttiği üzere “Umut, yan yana olduğumuzda vardır. Karanlığa karşı önlüğümüzün beyazına, mesleğimize sahip çıkmak için 23 Aralık’ta Çağlayan’da olacağız”
Dayanışma ile sağlıcakla kalın.
Evrensel'i Takip Et