İktidarda kalma “sanatı”
Fotoğraf: TBMM
15 Aralık 2022’de İstanbul Saraçhane’de Ekrem İmamoğlu’nun aldığı cezaya ve dolayısıyla da siyaset yasağına karşı çıkmak için toplanan kitleden “iktidar! İktidar! İktidar!” sesleri yükseliyordu. “Altılı masa” ve özellikle de CHP tabanının iktidar arzusunu ilk dile getirmesi değildi bu. Son dönemlerde başka vesilelerle de bu slogan sık sık atıldı. Bu sesleniş bir yandan bir istek ve arzuyu, diğer yandan da kararlılığı dile getiriyor: “İktidara gelmeyi istiyoruz, bu isteğimizden vazgeçmiyoruz” diyor taban. İstek ve arzu tamam, geriye elinde yetki olan siyasilerin iktidara gelme sanatını icra etme becerisi kalıyor.
“İktidara gelme, iktidarda kalma ve iktidarı kullanma sanatı” hem siyaset biliminin hem de başta sinema olmak üzere sanatın üzerine kafa yorduğu önemli meselelerden biri. Başta Niccolò Machiavelli’nin Prens’i olmak üzere siyaset literatürünün klasikleri de bu konuyu ele aldılar. Machiavelli’nin bu kitabında iktidarda kalmak için yönetenlerin yapabileceklerinin sınırlarının nerelere kadar genişleyebileceğini de görebiliyoruz. Bu yöntemler Prens’in yazıldığı on altıncı yüzyıldan bu yana, başta teknolojinin ve siyasi birikimin etkisiyle çok daha çeşitlendi ve karmaşıklaştı.
Bu çeşitliliği ve karmaşıklığı bir başka mecrada, daha önce de çeşitli vesilelerle bu köşede sözünü ettiğim Netflix’in popüler dizisi House of Cards’ta da çok açık bir biçimde görmek mümkün. İktidara tutunmak için ayak kaydırmalar, stratejiler, planlar… Bitip tükenmeyen bir yarış ve kurtlar sofrası. Dizi, özellikle de son sezonunda, bazı yöneticilerin iktidarda kalmak ve seçimi kazanmak için kentlerin göbeğinde bomba patlatmaktan, savaş çıkarmaktan ve daha nice stratejiden (!)/iktidarda kalma sanatını icra etmekten (!) geri durmayabileceğini de gösteriyor. İzleyiciye “yok artık!” dedirten türde strateji ve hesaplar bir bir anlatılıyor. Öyle ki, bu yarışta kimse kimsenin uzun süreli dostu ya da düşmanı değil. Gün olur en yakınındaki düşmanın oluverir, gün olur düşmanın en yakın stratejik ortağın… Sosyal medyada zaman zaman Süleyman Soylu’nun ya da Devlet Bahçeli’nin Recep Tayyip Erdoğan hakkında geçmişte söyledikleri sık sık gündeme getirilip bugün nasıl da çark ettikleri ve en temel stratejik ortak oldukları dile getiriliyor. Tutarsızlıklar ve sapmalar konusunda hayrete düşmeye devam ederken siyasette kartların sürekli yeniden karıldığını unutuyoruz. Kartlar karılırken dünün muhalifi bugünün iktidar ortağı oluveriyor işte. Buna da “devletin âli çıkarlarının gereği” deniyor!
Ekrem İmamoğlu’na cezayı kesen mahkeme kararının da bir gün iktidarda kalma sanatının icra edilmesine örnek olarak siyaset literatüründe yerini alması kuvvetle muhtemel. Üstelik bu karar İstanbul’a yönelik ilk hamle de değildi. İlk hamle Canan Kaftancıoğlu’na getirilen siyaset yasağıydı. Kaftancıoğlu’nun İstanbul seçimlerinin kazanılmasındaki rolünü bilmek isteyip de bilmeyen yok. Eğer onun örgütlü stratejisi olmasaydı ne seçim güvenliği sağlanabilirdi ne de oylara böylesine sahip çıkılabilirdi. O nedenle de önce Kaftancıoğlu’nu bertaraf etmeye çalıştılar. Sonra da sıra İmamoğlu’na geldi. Çok boyutlu bir stratejinin ürünü bu karar. Bir yandan seçimlerin finansmanı için olmazsa olmaz gördükleri İstanbul’u olası bir kayyumla ele geçirmek, diğer yandan da Cumhurbaşkanlığı aday tartışmalarını alevlendirerek muhalefete olan güveni kırmak, içine kapatmak ve ayrıştırmak…
Bu hesabı şaşırtmak gerek. Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının netleşmesi bu nedenle hiç olmadığı kadar elzem. En başta tartışmaları sonlandırmak için. Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’nun sürekli adaylık etrafında karşı karşıya getirilmesine engel olmak için. Adaylık tartışmasından çıkıp politikalara daha fazla dikkat kesilmek ve enerji harcamak için. Bu seçim yıllardır içinde yaşadığımız cehennemden çıkış için -en azından uzunca bir süre- son sapak. Yol ayrımından sapıp cehennemden acilen çıkmamız lazım, yoksa yarın çok geç olacak.
- Umutla umutsuzluk arasında 2024 27 Aralık 2023 04:30
- Adabımuaşeret dersleri 20 Aralık 2023 04:42
- Zor zamanların dostu Tunç Soyer 13 Aralık 2023 04:57
- Bir mülksüzün konut krizi hatıratı 29 Kasım 2023 04:50
- Hukuk devletinde sona doğru 15 Kasım 2023 04:50
- Siyasetle ve siyaset için yaşayan kişiler 08 Kasım 2023 04:45
- Zordur barış akademisyeni olmak 01 Kasım 2023 04:57
- Filistin halkına destek, İsrail hükümetini protesto eylemleri 25 Ekim 2023 04:50
- Gazze'deki savaş Fransa'yı da yakar 18 Ekim 2023 04:20
- Gerçek dışı bir mekan olarak üniversiteler 04 Ekim 2023 04:57
- Göçmen karşıtlığından beslenen particiler 27 Eylül 2023 05:26
- Hakikat, özgürlükler ve otosansür 20 Eylül 2023 05:00