Küstüm

“Memleket elden gidiyor” diye bağırarak odama daldı.

-Ne oldu? Darbe mi, deprem mi, tsunami mi?

-Sen dalga geç. Uyu. Görmüyor musun her yeri göçmenler sardı? Antep, Hatay gitti zaten. İstanbul’un Esenyurt’u, Taksim’in geceleri, İstiklal Caddesi’nin hem geceleri hem gündüzleri. Araplarla doldu. Yakında belediye başkanı seçilirler. Sen de kendi ülkende kalırsın ortada.

-Dur, heyecanlanma. Yahu sen değil miydin birkaç sene önce “Böyle çoğalırsak yakında Berlin Belediye Başkanı Türk olacak” diye sevinçten havalara zıplayan. Berlin olmadı ama Hannover oldu. İstanbullu ailenin çocuğu Belit, Almanların yüzde 53’ünün oyunu alıp koca şehrin belediye başkanı oldu. Birkaç ırkçı dışında 3 yıldır herkes mutlu.

-Bırak şimdi safsatayı. Başkan önemli değil. Görmüyor musun Fas maçında nasıl sokakları ele geçirdiler? Bayrak açtılar, bayrak!

-Sen bizimkilerin Münih’te, Köln’de, Paris’te, Amsterdam’da düzenledikleri düğün konvoylarını gördün mü? Demek ki sen Frenk olsan bizim Türkleri görünce sinir krizi geçireceksin Münih’in “Goethe Strasse”sinde.

-Ben anlamam. Hadi diyelim yumuşak davrandık. Ya bunlar parti kurup bakan filan olurlarsa. Düşünsene içişleri bakanının Suriyeli olduğunu.

-Dilan Yeşilgöz’ü tanıyor musun? Ankara doğumlu, Dersimli ailenin çocuğu.

-Yoo. Kim o?

-Hollanda Adalet ve Güvenlik Bakanı. Yani bizim Süleyman Soylu ile Bekir Bozdağ’ın bakanlıklarının toplamı. Sana kalsa, hem Halep doğumlu hem “Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi” benzeri bir partinin üyesi hem de kadın olduğu için değil bakan, bakanlıkta çaycı bile olamazdı.

-Ben bilmem. O Hollandalıların sorunu. Bunlar bir, iki istisna.

-Bitmedi. Hollanda’da Günay Uslu. Bizim uzun boylu kültür bakanımız ile iletişim ve medyadan sorumlu (?) ondan kısa Fahrettin Altun’u topla. Ne çıkar?

-Ne çıkar?

-Günay Uslu. Bizimki işletmeci, Günay Uslu kültür tarihi okumuş. Avrupa’nın ikinci zengini, Rembrandt’ın, Van Gogh’un Hollanda’sı kültür ve sanat işlerini Afyonkarahisarlı ailenin kızına emanet etmiş. Düşünsene; Süleyman Soylu, Bekir Bozdağ, Mehmet Nuri Ersoy, Fahrettin Altun’un ve sayısız danışmanların işini göçmen çocukları Dilan’la, Günay yapıyor. Bir Alman, bir Hollandalı çıkıp da “Türkleri, Türkiye’ye göndereceğiz” dese ilk önce burada sen havaya zıplar, “vatansever” olursun. Orada zıplayanlar da “faşist, ırkçı” damgasını yer.

-Küstüm…

-Dedi ve gitti.