Ver İstanbul'u bul huzuru
Fotoğraf: İBB
RTÜK bu hafta yine ceza yağdırdı. Program konuğu Sera Kadıgil’in konuşması yüzünden Fox TV’ye; Merdan Yanardağ ve Emre Kongar’ın 18 Dakika isimli programında Ekrem İmamoğlu’na verilen cezanın ‘halkın iradesine darbe’ olarak değerlendirilmesi nedeniyle TELE 1’e; Ayşenur Arslan’ın Medya Mahallesi Programı yüzünden Halk TV’ye kesildi cezalar. Ayşenur Arslan’ın programı ‘Mimikle terör örgütünü övmek’le suçlanıyor. TELE 1’de Gökmen Karadağ’ın programınınceza almasına ilişkin somut bir neden yok: Aşırı konuşmuşlar!
2017’de Dicle Üniversitesindeki iki öğrencinin Kürtçe ıslık çaldıkları gerekçesiyle 8 ila 27 yıl arasında ceza talebiyle yargılanmasından sonra mimikle terör örgütünü övmek suçunun icat edilmesi giderek daha fazla, fıkraların içinde yaşanacağını gösteriyor. Geçen yıl, Sakarya’da bir lisenin edebiyat öğretmeninin düzenlediği, yazarların da katıldığı Roman Kahramanları yürüyüşünü MEB’e şikayet eden ‘halktan duyarlı kişiler’ bu cezaları veren fıkra kahramanlarının aramızda dolandığını görmemişler nedense. Açınca, el ele tutuşmuş, yan yana aynı figürlerin ortaya çıktığı katla-kes kağıt sanatında olduğu gibi, her ipin ucu şikayetçisinden savcısına RTÜK’çüsünden Bekçi Murtazalara kadar birbiriyle iltisaklı fıkra kahramanlarını döküyor ortaya. İktidar ve bağlı kurumları içine düştükleri panik halinde memleketi koca bir fıkra alemine çevirdiler. Fakat sonu acı biten fıkralar bunlar.
İktidar partilerinin yetkilileri İmamoğlu’nun Binali Yıldırım ile yarıştığı son yerel seçimlerde kendi adaylarının seçilmemesi durumunda elektrik su faturası için kapıya gönderilen görevlilerin teröristler olacağı yalanını da söylemişlerdi utanmadan. Sera Kadıgil’in içinde utanma geçen cümlesi yüzünden, konuştuğu kanal ceza aldı. Neme lazım.
İktidar seçimlere böyle hazırlanıyor. En çok da Süleyman Soylu. İmamoğlu’na ahmak davasında verilen 2 yıl 7 ay cezanın ardından Soylu’nun bakanlığı savcılığa, 578 sayfa ‘rapor’ gönderdi. Süleyman Soylu’nun bu kadar ajite olması anlaşılır bir şey. Kentin en fazla kâr ve rantla yağmalanabilmesi için yandaşlara, eşe dosta arazi kıyaklarının yapıldığı, yasal ayrıcalıkların tanındığı, bölüşümün mümkün olduğunca hız kazandığı şu seçim öncesinde rakiplerin nasıl zayıflatılacağı üzerine çalışıyor.
İmamoğlu İstanbul’da iki kez seçilen Belediye Başkanı. İkinci seçimde AKP’li rakibine açtığı fark 13 binden 800 bine çıktı. Bu kadar farkı yaratan ise, AKP’ye yıkık denge denetleme sistemini belediyede onarmaya gücü yeten, hangi partiden olursa olsun halkın niyetiydi. Ortadaki hukuksuzluğa karşı oyunu kendi partisinden çeken AKP’lilerdi bir bakıma. Şimdi İmamoğlu’nun terörle iltisaklandırılmaya çalışılması kaçak AKP oylarının sahiplerine de mesaj. ‘Biz terör gelir demiştik’in altını boş kümeyle doldurma çabası: ‘Ver seçimi huzur bul’, yoksa huzurun daha çook kaçar. Konunun sadece 16.5 milyonu değil 85 milyonu ilgilendirdiği doğru o halde. Çünkü memleketin gündemine olanca ağırlığıyla basan bu dava üzerinden iktidar partisi tıkanan damarlarına stent takmaya çalışıyor. Kendisine yeni içtihat alanları açarak ilerliyor tek adam düzeni. İmamoğlu daima İstanbul’un kaybını hatırlatan en bir nefret objesi. Bu yüzden zayıf halka.
Seçime kolu kanadı kırılmış, hareket alanı daralmış, bir kısmı kriminalize edilmiş, ittifakları parçalanmış muhalefetin mecalsiz rekabetiyle gitmek; Devletin sunduğu mali kaynaklarına el konulmuş, ama daha iyisi kapatılmış bir HDP’nin kabus olmaktan çıkması, geriye kalan bütün siyasi güçlerin darmadağın olması başlıca hedef durumunda.
Bunlar sadece yakın seçimdeki hezimeti önlemek için değil. Seçimi kazanırsa sonraki süreci, pekiştirilmiş bir ‘mutlakiyet’ rejimiyle devam ettirebilmek için de gerekli iktidar blokuna. Çünkü toplumsal gelişme bu blokun çizdiği sınırlara vaatle, lafla sıkışabilecek darlıkta değil artık. Seçimi zorla katakulliyle kazanabileceğini, kazandıktan sonra da çemberini zorlayan toplumsal talebi yine zorla bastıracağını hesap ediyor. İktidarın vadedebileceği hiçbir şey kalmadığı için seçim için başvurulan her zor, her kanun dışılık biraz da sonrasına yatırım. Şiddetin ve baskının faz atlayacağı bir döneme. Herkesin mimikinin şaşmaz terör savarla ölçüleceği bir zamana!
Tek adam rejimini yıkılamaz ya da mirası kolay harcanamaz kılmaya çalışmak iktidarın seçim kazanmak kadar önemsediği bir konu. Çünkü bu rejim, arkasındaki sermaye güçleri ile birlikte var oldu ve onları temsil eden siyasi güç iktidardan gitse bile yaşamaya devam edecekler. Muhtemel yeni iktidarla uzlaşarak ya da çatışarak. Kaybedecekleri koskoca bir dünya var. Halk bu sürecin kötü biten fıkraların, ne söylenirse ona inanması lazım olan, aklı kıt figüranı.
Demek ki seçimlere hazırlanmak aynı zamanda seçim sonrasına da hazırlanmak demek. Ana muhalefetin en fazla mahkemeye taşıdığı davalar olarak muhatap aldığı siyasi konular bütünlüklü bir sistem sorunu olarak ortaya döküldüğünde bu daha da önem taşıyor. Halkın mücadelesi seçimle sona ermiyor.
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00
- Narin'in gerçek sırrı 13 Eylül 2024 05:23
- Halaydan büyük meseleler 06 Eylül 2024 05:41
- SETA'dan gelen imdat 30 Ağustos 2024 04:55
- İzmir yangınının anatomisi 22 Ağustos 2024 05:00