Peru'daki darbeyi anlamak
Fotoğraf: AA
Peru’da gerçekleşen kongre darbesinin üzerinden yaklaşık iki hafta geçmiş bulunuyor ve olağanüstü hal ilan edilmiş olmasına rağmen ülkede darbe karşıtı gösteriler devam ediyor. Bu gösterilere karşı kolluk kuvvetlerinin sert müdahalelerde bulunması ise 25 göstericinin öldürülmesi ile sonuçlandı. Kongrenin Pedro Castillo’yu azletmesi sonrasında başkanlık makamına oturan yardımcısı Dina Boluarte’nin göstericilere İspanyolca-Quechua karışık yaptığı itidal çağrısı ise çok fazla yankı bulmamış gibi duruyor. Daha önce 2026’ya kadar seçim olmayacağını ve normal sürenin tamamlanacağını ilan eden Boluarte, yürürlükte olan olağanüstü hale rağmen sokakların durulmaması üzerine 2024’te erken seçim yapılacağını kabul etmek durumunda kalmıştı. Ancak buna rağmen protestolar devam ediyor ve Pedro Castillo’nun azledilmesi toplumun bir kesimi tarafından kabul edilmiyor. Göstericiler, Castillo’nun görevine iade edilmesi ve yeni bir anayasa için kurucu meclis seçimlerinin yapılmasını talep ediyorlar.
Castillo’nun azledilmesi sürecini biraz daha net biçimde anlamak için ise Peru’daki farklı sınıfsal, etnik ve coğrafi koşulları irdelemek gerekiyor. Peru, 19. yüzyılda küresel kapitalizme ham madde ihracıyla entegre olmuştu. Ülkenin sahil kesimi, nitrat zengini bir madde olan ‘guano’ endüstrisi başta olmak üzere ham maddeye olan artan küresel talep neticesinde sanayileşme ve kentleşme sürecine girerken, yerlilerin yaşadığı And Dağlarında ise tarımsal üretimin hakim olduğu ekonomik model devamlılık göstermişti. Suni gübrenin ortaya çıkışı ile önemli ölçüde gerileyen guano endüstrisi, sahil kesimlerindeki kapitalist birikimi kesintiye uğratsa da sahil-dağ arasındaki ekonomik gelişim ve gelir adaletsizliği sınıfsal ve etnik farklılıkları keskinleştirmeyi sürdürdü.
Pedro Castillo’nun başkanlığa seçilmesi ise bu bağlamda önemli bir dönemeci işaret etmiştir. Peru’nun dağlık ve yerli nüfusunun yoğun bulunduğu Cajamarca bölgesinden olan Castillo, Peru Libre’nin asıl başkan adayının seçimlere girememesi üzerine biri nevi şans eseri başkan adayı olmuş, daha önce 2017 öğretmen grevindeki rolü dışında ülke genelinde tanınırlığı olmamasına rağmen başkanlık seçimlerinin ilk turunu birinci bitirmişti. İkinci tura kaldığı Keiko Fujimori’ye karşı muhalefetin birleşmesi üzerine ise çok az bir farkla olsa dahi başkan seçilmişti.
Castillo’nun başkan seçildiği ve yemin ettiği ilk günden itibaren ise başta Fujimorizm olmak üzere sağ ve aşırı sağ cephe kendisinin azledileceği gün üzerine birbirleri ile iddia yarışına girmişlerdi. Castillo en nihayetinde sahil elitlerinin kabul edemeyeceği, yerli ve öğretmen kökenli, eski rondero, bir dağlıydı. Ailesinin pespayeliğinden Aydınlık Yol ve terör örgütü üyeliğine, kılık kıyafetinden konuşma biçimine kadar Limalı seçkinler tarafından kabul edilebilecek bir başkan değildi Castillo. Kabinesinin neredeyse tüm üyeleri birkaç defa değişen, kongrenin azil kılıcının sürekli olarak tepesinde sallandığı Castillo, 16 ay boyunca hiçbir anlamlı yasa tasarısını geçiremedi, kendi partisi tarafından bile dışlandı, olmayan tabanını mobilize edemedi, güvendiği Amerikan Devletleri Örgütü tarafından da yalnız bırakıldı. Son çare olarak, titreyen ellerle anayasayı zorlayarak kongre kendisini azletmeden kongreyi feshedip seçimlere gitmeye çalıştıysa da başarılı olamadı, Meksika büyükelçiliğine yetişemeden, muhtemelen telefonlarını dinleyen polis tarafından kendi korumalarına tutuklattırıldı.
Castillo’nun azledilmesi -her ne kadar iktidarında sola ve halkın yararına yönelik somut bir icraata imza atamamış olsa da- hiç şüphesiz darbeci sağ-aşırı sağ ittifakının bir zaferi olarak nitelendirilebilir. Öyle ki bölgedeki diğer sağ ve aşırı sağ çevreler Peru’da yaşanan olayları bir zafer olarak nitelemekten ve kendi ülkeleri için aynısını dilemekten geri kalmadılar. Kolombiya ve Meksika Devlet Başkanları Gustavo Petro ve López Obrador ise Peru’daki iktidar değişikliğine ve sonrasında yaşanan katliamlara karşı açıktan tepki gösteren nadir liderler olarak kaldılar.
Boluarte şimdilik kongredeki muhalefeti ve Fujimorist çevreleri yatıştıracak biçimde kabinesini dizayn etmiş durumda. Ancak bu çevreler için Castillo’nun azledilmesinin yeterli olmadığını tahmin etmek güç değil. Peru, siyasi iktidarın tekrar sermaye lehine, gelenekse sahil-dağ ayrımına oturmasının sancısını bir müddet daha yaşayacaktır. Halk tarafından desteği büyük oranda kaybetmiş kongre, medya ve yargı bu geleneksel kompozisyonu tekrar tesis etmeye çalışacaktır. Ancak bunu Fujimorist cepheyi kullanarak yapabilip yapamayacağı muğlak. Her halükarda, geleneksel iktidar kompozisyonunun tekrar konsolide olması, özellikle kitlelerin önemli ölçüde mobilize oldukları bir dönemde hayli zor görünüyor.
- İkinci Trump dönemi ve Latin Amerika 18 Kasım 2024 04:20
- Bolivya: Morales, Arce’ye karşı 04 Kasım 2024 04:21
- Venezuela’da iktidar içi yeniden yapılanma 21 Ekim 2024 04:08
- Meksika'da feminist dönem 07 Ekim 2024 04:28
- Fujimori’nin mirası 23 Eylül 2024 04:15
- Kolombiya’da oligarşinin müdahalesi 09 Eylül 2024 04:21
- Meksika'da yargı reformu tartışmaları 26 Ağustos 2024 04:11
- Venezuela'da seçim sonrası durum 12 Ağustos 2024 04:30
- Çanlar Maduro için mi çalıyor? 27 Temmuz 2024 04:01
- Trump’a suikast, küresel sağa gaz 22 Temmuz 2024 04:50
- Aşırı sağın Brezilya çıkarması 08 Temmuz 2024 04:13
- Bolivya'da ne oldu? 28 Haziran 2024 04:24