28 Aralık 2022 04:58

Paris saldırısı, siyasetin dili, medyanın dilsizliği

Fotoğraf: MA

Paylaş

2022’nin son yazısı bu. Belki bir beş on yıl önce yıl sonu yazıları bitmekte olan yılın bilançosuna ve yeni yıla dair iyi dileklere ayrılırdı. Son yıllarda ise ne bitmekte olan yıla dönüp bakmaya içimiz elveriyor ne de yeni yıla dair umudumuz baki. Yaşama sevincimiz elimizden alınmış durumda. Çoğumuz toplumsal ve bireysel travmalarımızla baş etmeye çalışıyoruz. Özellikle toplumsal travmalara her gün yenisi ekleniyor. Bu yıl da öyle oldu, yılın son günlerinde Paris’ten gelen saldırı haberiyle sarsıldık.

23 Aralık günü akşam üzeri, televizyonda normalde uzunca bir zamandır -Gezi’den beri- dönüp bakmadığım bir haber kanalı açık kalmış. Paris saldırısını o vesileyle öğrenmiş oldum, zira gün içinde ne Twitter’a bakabildim ne de Fransız gazete ve TV kanallarına. Saldırı şöyle haberleştirilmişti: Paris’te bir silahlı saldırı oldu. Üç kişi hayatını kaybetti. Saldırı Ahmet Kaya Kültür Merkezi yakınlarında gerçekleştirildi. Haberde Kürt adı geçmiyordu. Haberi dinleyince ben şöyle “bilgilenmiş(!) oldum”: Paris’in onuncu bölgesinde sokakta bir Fransız etrafa ateş açtı ve yoldan geçen kimliği belirlenemeyen üç kişiyi öldürdü. Normal şartlarda hemen haberine ve kaynaklarına güvendiğim medyaya döner bakarım, daha doğrusu onlardan bilgilenirim, ancak o gün benim için çok sıkıntılı bir gündü, o nedenle bir arkadaşım arayana kadar bu bilgiyle sınırlı kaldım. Arkadaşım arayınca da “nasıl yani?​” şaşkınlığında olayın aslını öğrenmiş oldum. Bunun üzerine dönüp “güvenilir” kaynaklara baktım. Siz siz olun haber kanalıyım, gazeteciyim, medya organıyım diye ortalıkta dolaşan herkese inanmayın, en zor halinizde bile haberi mutlaka doğrulatın, aksi takdirde yalanlar dünyasında boğulabilirsiniz. Ben bir kere yaptım, siz yapmayın…

Söz konusu haber kanalının haberleştirme tarzının bir iktidar politikası olduğunu anlamak için çok beklemem gerekmedi. Hükümetin çeşitli isimlerinden sanki ölenler kendi vatandaşları değilmiş gibi ardı ardına açıklamalar geldi. Saldırıyı politikalarını meşrulaştırmak için bulunmaz fırsat olarak gördüler. Katliamı araçsallaştırmakta beis görmediler. Ölenlere hemen terörist etiketini yapıştırıverdiler. Ölenlerden çok protesto eylemlerine odaklandılar ve “Ey Fransa teröristlere kucak açtın, bak onlar da senin şehirlerini yakıp yıkıyorlar” nakaratını tekrar edip durdular. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dan Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’ya çok sayıda Fransız devlet insanı ve politikacı Fransa Kürtlerine taziyelerini ve üzüntülerini iletirken, Türkiye’de iktidarın sözleri ve iktidar medyasının inkarcı sessizliği insanın resmen kanını dondurdu.

Üç kişinin katilinin sorgusunda ısrarla yabancı -burada kastı batılı olmayan- öldürmek istedim dediği yönünde açıklamalar yapıldı. Yani ben katıksız ırkçıyım diyor fail. Çok sayıda ülkenin devlet başkanı ya da başbakanı böyle bir ırkçı saldırıyı kınadı, ancak Türkiye’den bu yönde de tek bir açıklama gelmedi. Oysa, ırkçı saldırılar özellikle Almanya’da Türklere karşı yapıldığında (Solingen’de, Hanau’da) hükümetten, dolayısıyla medyadan da hep güçlü ses çıkıyordu.

Fransa başta olmak üzere Avrupa’da ırkçılığın son yıllarda giderek arttığı sır değil. Bu artış yabancılar için gündelik yaşamı tehlikeli hale getirecek boyutlarda. Her an bir ırkçının tacizine ya da saldırısına uğramak işten bile değil. Bunda siyasetçilerin çok önemli bir payı var. Oy uğruna yabancı düşmanlığını körüklemek maalesef sadece aşırı sağ siyasetçilere özgü de değil. Merkez sağ ve merkez sol partiler de göç ve göçmen karşıtlığı üzerinden siyaset yapıyorlar. Türkiye’de de Fransa’da da başka yerlerde de. Geçtiğimiz cuma günü Paris’in göbeğinde yaşananlar bu politikaların da sonucu. Çok geç olmadan siyasetin kendine çeki düzen vermesi, diline hakim olması gerek. Yoksa yarın çok geç olabilir.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa