28 Aralık 2022 04:39

Enflasyon ailesi

aile

Görsel: Pixabay

Paylaş

T.C. Başbakanlık Aile ve Araştırma Kurumu Başkanlığının 1997 yılında yayımladığı yüksek enflasyonun aile içi ilişkiler üzerinde etkisi başlıklı raporu şöyle diyor:

“Düşük gelirli ailelerin önemli bir kısmı, et, et ürünleri, süt, bal vb. gıda maddelerini sadece vitrinlerde seyretmektedirler.” Ve ekliyor:

“Buraya kadar yaptığımız değerlendirmeler enflasyonun tüm aileler üzerinde açtığı olumsuz sonuçları açık biçimde ortaya koymaktadır… Değişen sosyal şartlar içerisinde kırsal kökenleri ile bağlantıları kopan kentli aileler, mekanikleşmiş kentsel yaşam koşullarının tutsağı haline gelmişlerdir. Çoğu aile için aile yapısı, mekanik birer zorunluluk haline gelmiş, katlanılması gereken ilişkilerdir. Özellikle kadının bu aile yapısı içerisindeki rolü, tamamen iktisadi faaliyetlerinin nitelikleri tarafından belirlenir hale gelmiş ve iktisadi bir faaliyette bulunmayan kadının varlığı aile içerisinde göz ardı edilir olmuştur. Bu aileler içerisinde kadınlar, yaşamlarını ve kendilerini bağımsız varlık olarak üretmek için değil, sadece güven altında olmak ve hayatta kalabilmek amacına dönük olarak devam ettirmektedirler. Dolayısı ile enflasyonist şartlar ülkemiz şartlarında büyük bir çoğunluğun görmezden geldiği bir aile bunalımı ya da krizini ortaya çıkarmış ve giderek de derinleşmektedir.” (Öngel ve diğerleri 1997: 203-204).

Raporun yazarları 2022’nin enflasyon dalgasında aileyi nasıl tarif ederlerdi acaba? Bugün benzer bir rapora rastlamak mümkün değil, çünkü bugünkü iktidar enflasyonun kalıcı bir sorun olduğunu reddediyor. Ancak aile kurumu enflasyon altında ezilirken siyasetin dilinde bir heykel misali mermer kaidelerin üzerine oturtuluyor. Aile kavramı siyasette (Sosyolog Klaus Eder’in deyimiyle) bir değer enflasyonunda: İktidar LGBTİ+ları hedefe koyan anayasa değişikliğini aileyi korumak olarak lanse ediyor. Ana Muhalefet Lideri Kılıçdaroğlu İBB Başkanı İmamoğlu’yla ilişkisini baba-oğul ilişkisi olarak tarif ediyor. Bu ilişkinin Akşener-İmamoğlu arasındaki abla-kardeş ilişkisinden daha üstün olduğu iddia ediliyor. Bunun üzerine Devlet Bahçeli ellerini ovuşturuyor: “Karşımızdaki siyaset tablosunda bir aile dramı yaşanmaktadır. Baba ile oğul çekişmeli, babayla abla ihtilaflı, oğul ile abla kumpasçı, diğerleri de kendi siperlerinde seyircidir.” Aile, 17’inci yüzyılın baba-erkil saltanat teorilerini andırırcasına hem iktidarın hem muhalefetin dilinde siyasi ilişkileri tanımlayan bir modele dönüşmüş durumda. Türkiye’de yeniden parlamenter sisteme geçişi sağlayarak olağan bir liberal demokrasi vadeden muhalefetin babalık ve ablalık yetkileri üzerinden tartışması ciddiye alınması gereken bir “irtica”. Hem iktidar hem de muhalefeti kapsayan bir “aile ideolojisiyle” karşı karşıyayız. Aile söyleminin siyasetin merkezine oturmasının nedeni aile kurumunun sosyal politikada sınıf temsilinin, yani korporatist modelin yerine geçmesidir. Gelecek yazılarda bu temel tezi işlemeye ve aileyi hem simgesel hem araçsal işlevler açısından beraber değerlendirmeye çalışacağım.

Avustralya Ulusal Üniversitesinden Melinda Cooper, sosyal devlete savaş açan neoliberalizmle 1968’in toplumsal hareketlerine savaş açan neomuhafazakarlığın 1970’lerin ortasında aile kurumu üzerinde nasıl ittifak yaptığını ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Güncel liberal muhafazakarlığın ’70’lerin enflasyonuna bir yanıt olarak şekillendiğini vurguluyor. Leo Panitch, Sam Gindin ve Edward Dickens gibi Marxist ekonomi politikçilerin enflasyonu ele alırken sınıf sorununu öne çıkarmasını doğru buluyor Cooper, ancak bu yazarların “o dönemin sosyal refaha karşı saldırılarına özgü odağını ve ahlakçı tonunu” analize dahil edemediğini ileri sürüyor (Cooper 2017: 29). Cooper’ın eleştirisi Türkiye’ye dair rejim ve devlet çözümlemeleri açısından da büyük ölçüde geçerli. Koç Üniversitesinden Siyaset Sosyoloğu Erdem Yörük’ün bu yıl yayımlanan ayrıntılı refah devleti çözümlemesi çalışmasının endeksinde aile kelimesi için ayrı bir girdi dahi bulunmuyor. Endekste aile sigortası programına bir sayfada, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına iki sayfada atıf var (2022: 258). Halbuki refah devletini Kürt meselesiyle beraber tartışmak gibi gayet özgün bir tez geliştiren böyle bir çalışmada aile, yazara akrabalık ve milliyetçilik arasındaki ilişkileri aydınlatmak için de önemli bir fırsat sunardı.

Aileyi sadece ideolojik değil aynı zamanda ekonomi politik açıdan değerlendirmek, AKP’nin neoliberalizmle neomuhafazakarlığın bir ürünü olduğu ve bu ikisinin arasındaki çelişkileri barındırdığını ortaya koyuyor. Bu ikisini bir arada ele almamak, AKP’yi sadece neoliberal yönüyle ele alıp neomuhafazakarlığa, veya sadece neomuhafazakar yönüyle ele alıp neoliberalizme savrulma ihtimallerine kapı aralıyor. Önümüzdeki yazılarda açıklamaya çalışacağım gibi bu savrulmaları muhalefetin sosyal politika önerilerinde gözlemleyebiliyoruz.

 

Cooper, M. 2017. Family Values: Between Neoliberalism and the New Social Conservatism. New York: Zone Books.

Öngel, E., Bedir, E., Karakaya, M., Kılıç, C., ve Tokuroğlu, B. 1997. Yüksek Enflasyonun Aile İçi İlişkiler Üzerinde Etkisi. Ankara: T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı Yayınları.

Yörük, E. 2022. Türkiye’de Refah Devleti ve Siyaset: Siyasi Elitler Arasında Rekabet ve Toplumsal Hareketler Bir Refah Devletini Nasıl Yarattı? İstanbul: İletişim Yayınları.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa