28 Aralık 2022 04:36

İran’da idamlar yerel değil: Saldırı yaşam biçimlerimize

İzmir'de İran eylemi.

Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel

Paylaş

Yanı başımızda bir insanlık suçu işleniyor: İran. 

Başta Türk Tabipleri Birliği (TTB) olmak üzere birçok ülke tabip odası ve Dünya Tabipler Birliği, İran Tıp Konseyine idam cezasının kaldırılması için çaba göstermeleri konusunda mektup göndermeye başladılar. Yine birçok ülkede imza kampanyaları düzenlendi.

Uluslararası dayanışma yükselirse İran’da idamları durdurmak mümkün. Bu bağlamda insanlık tarihinin hafızası epeyce zengin ve bir o kadar evrensel. Misal, dünyanın herhangi bir yerinde idam cezası hafifletildiğinde ya da bir ülkede idam cezası kaldırıldığında, İtalya Roma’da geçmişin kanlı arenası Colosseum’un gece ışıklandırılması beyazdan altın sarısına dönüşmekte.

Yeni bir yıla girerken iyilik temennilerinde bulanmak adettendir. “İyilik yap denize at” derler eskiler. Ama kime göre iyi? Bu sorunun en iyi yanıtını Bertolt Brecht ‘İyi Adama Bir İki Soru” şiirinde verir. Özellikle insan hakları, işkence -kötü muamele ve hatta idam ve diğer cezalar bağlamında ‘iyilik’ çok su götürür.

Tanığı olduğu işkence seanslarında mağdura gizliden ağrı kesici vermeyi işkenceye edilgen katılım değil de “insancıl” bakış olarak belletmeye çalışan o kirli hekim yanılgısı Fransa’da Dr. Giyotin’in de başına gelmişti yıllar öncesinde. Seyre daldığı iple idam törenleri onu ‘İdama karşı çıkmak varken’ eziyeti azaltmak adına ölümü hızlandıran bir icada yöneltmişti ne yazık ki: Giyotin. Sonrasında kendi geliştirdiği idam aygıtının soyadı “Giyotin” ile anılmasına dayanamayarak intihar etmiş, ölümü bir anlamda idamdan olmuştu. Üstelik ailesi ölümünden sonra soyadlarını değiştirmek zorunda kalmıştı. İdamı “oyuncak” kılanlar için ibretlik bir öyküdür bu.

Erdal Eren’in idamı için yaşını büyülten doktorun yaşam öyküsü de ibretliktir. Dr. O.Ç. sonrasında ölünceye dek “adı deşifre olmuş mu diye Cumhuriyet gazetesini her sabah satır satır okur.” Tedirginlikle ve utançla geçen bir yaşam!

İran’da idam edilecekler arasında bir hekim de var. Dr. Hamid Qarahasanlou. Henüz vakit varken daha güçlü ve yaratıcı, bir o kadar da evrensel faaliyetler yaratabilmeliyiz.

Sözü hekimlerden açınca şairin dediği üzere “Beş parmağın beşi bir değil” elbet. İdam cezalarında nice hekim hem olur vermek hem kontrol görevi yapmak zorunda bırakıldı, değil mi? Cellat idama götürüyor hekim ölümü kontrol ediyor: “Olmadı cellat, bir daha!” Bu sözün yasa koyucularca hekimlere reva görülmesi ne acı!

TTB’nin kendi deneyiminden yola çıkarak İran Tıp Konseyine mektup yazması çok değerli. Seksenli yıllarda dönemin TTB Merkez Konseyi salt idam cezasının kaldırılması için açıklama yapmakla yetinmemiş, idam cezasını izleyen ve ölüm raporu veren hekimler hakkında disiplin soruşturması açacağını da açıklamıştı. Bu bağlamda 12 Eylül mahkemelerinde yargılandılar, beraat ettiler.

Erdal Eren ailesine son mektubunda der ki: “Biliyorsunuz ki bu ceza işlediğim iddia edilen suçtan verilmedi. Asıl amaçlanan böyle bir olayla gözdağı vermek ve mücadeleyi engellemek hedefine dayalıdır. Bu nedenle sizin de bildiğiniz gibi, kendi hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler.”

Ve şimdi bu mektubun ışığında komşu iki ülkede iki hekimin yargılanma saiklerini anlamak daha kolay. TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı yargılanıyor. 29 Aralık Perşembe günü İstanbul, Çağlayan Adliyesinde görülecek davaya yine uluslararası ve yerel yoğun katılım bekleniyor. Onun özgürlüğü İran dahil dünya halklarının özgürlüğü...

Biliyoruz ki ne Şebnem Hoca’nın özgürlüğünden mahrum bırakılması ne de İran’da idamlar ve işkence salt yerele karşı olmayıp, insanlığın ortak değerlerine bir saldırıdır. 

Saldırı yerel değilse elbette mücadele de evrensel olmalı. 

Dayanışma ile sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa