04 Ocak 2023 04:16

Yeni yıla merhaba

Agos önündeki Hrant Dink anması

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Bencileyin yaşını başını almış bir insan için yılbaşı pek bir şey ifade etmeyebilir. Hele de uzun hayatı boyunca hep mücadele içinde yaşamış ise. Yakınmama bakıp da yanılmayın. Yılbaşlarını severim sevmesine de artık başka bir gezegende yaşıyor gibiyim. Sözcüklerle anlaşabileceğim insan sayısı her gün biraz daha azalıyor. Eskiden yılbaşının ilk günü çok önemliydi bizim için. Daha yılbaşının esrikliğinden kendini kurtaramamışlar ortalığa saçılmadan, karımla çıkar sabahın seherinde uzun uzun yürürdük. Deniz kıyısına inerdik. Henüz kapılarını açan küçük sahil kahvelerinde kahvemizi içer, yeni yılı soluklarımıza çekerdik.

Şimdi belli bir yaşa gelince bunların hiçbirini yapamıyorum. Olsa olsa yılbaşının ilk günü bir kenara çekilip uzun uzun düşünüyorum. Neyi mi? Örneğin eski mahallemdeki at kestanesi, ıhlamur ve iğde ağaçlarını. Pek çok şeyi paylaştığım ama artık hayatta olmayan dostlarımı. Pek çok kez adımladığım İstanbul’un Arnavut kaldırımlı sokaklarını. Fesleğen ve ıtır kokularını. Deniz kıyısında taş sektirmeyi… Ve sonra yine bir yılbaşı sonrası hemen ocak ayında yitirdiğimiz üç güzel dostu. Onat Kutlar’ı 11 Ocak’ta yitirmiştik. Tanıdığımda genç bir entelektüeldi. Sinematek’in kurucularındandı. “İshak” Onat’ın ilk öykü kitabıydı. Çok sevmiştim. Sonraları güzel öyküler yazdı. Şiirler de. Bir otelin kahvesine hedef alınan bir patlamada yitirdik Onat’ı. 19 Ocak 2007’de bir başka acıyla burkuldu yüreğim. Irkçıların yazıları ve konuşmaları dolayısıyla hedefe koydukları Hrant Dink katledildi. Onun sımsıcak bakışlarını, dostlukla insanı sarıp sarmalayan kollarını hiç unutmadım. “Agos” onun her şeyiydi. Yaşamı boyunca insanların kardeşliğini savundu. Barıştan yana oldu. Kısaca iyi insandı. Her iyiye düşman oldukları gibi ona da düşman oldu birileri. Ve bağrımızdan kopardılar. Sonra bir başka ocak günü de Uğur Mumcu’nun aracına bomba koydular. Ülkenin en acar gazetecilerinden, araştırmacılarından biriydi Uğur Mumcu. Araştırmalarıyla yakın siyasi tarihimizin pek çok yanlışını düzelten bir yazar olarak da geçti tarihe. Gazeteci eğer gerçeği aramıyor ya da gerçeği buluyor da gizliyorsa görevini yapmıyor demektir. Yani o insan artık gazeteciliğe ben gazeteciyim dememeliydi. Uğur Mumcu herhalde böyle düşünüyordu. Ömrü boyunca hep gerçek peşinde koştu. Ama gerçekler bazen acıtıcıdır. Gerçekler iktidarlar tarafından sevilmez. Gerçekler siyasetçilerin de pek işine gelmez. Uğur Mumcu’yu da gerçeklerin açığa çıkmasından korkanlar öldürdü. Ve onu da faili meçhul ölümlerin arasına kattı.

İnsanı insan yapan niteliklerin darmadağın olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bir yılbaşı ertesi kuş cıvıltıları arasında, kahve kokuları içinde güzel şeyler düşünmek, güzel şeyler yazmak istiyorum. Ama olmuyor kendimi yokluyorum. Demek ki gerçekten artık yaşlanmışım.

Bu yazıyı da Oktay Rifat ustanın bir şiiriyle bağlayalım. “Bulanık Bir Suda” Okurlarımın tümüne nice sağlıklı, güzel yıllar…

Bulanık Bir Suda

Ben ki dört duvar arasında yaşarım
Küçük bir sokaktan geçerim her sabah
Gökyüzü maviyse mutlu
Bulutluysa tedirgin, içe dönük.

Ben ki üstü morsalkım ve asma
Bir çarşıdan alışveriş ederim
Balıklara bakarım tablalarda
Denizler yosunlar güneş kırıntıları
Alanlar satanlar bağıranlar
Ölmemiş miydi bütün bunlar
Bir cam açılır perde kalkar
Annem güzel, pencerede
Bir yaprak kıpırdar içimde

Ben ki bir suyum çürümüş
Anı kalıntılarıyla bulanık
Ve herhangi biri, tüm insanlığın
Yükünü taşıyan sırtında.
Derim ki sevgi günleri başlayabilir
Beklenen gemi gelebilir
Gözüm kayar açıklara rıhtımda.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa