Ne kadar çok utanç

Spor Toto Süper Lig'in 17. haftasında, Fraport TAV Antalyaspor ile Fenerbahçe takımları karşılaştı. Fenerbahçeli King (önde), rakibi Gökdeniz Bayrakdar (arkada) ile mücadele etti.|Fotoğraf: Orhan Çiçek/AA
Şişirme, uyduruk işler yapmakta ve bunu son derece kıymetli bir hizmetmiş gibi sunmakta çok marifetli bir iktidarımız var. Bu işler, kimi zaman hızlı tren faciası gibi çok acı sonuçlara yol açsa, kimi zaman da TOGG ve Turkovac aşısı gibi mizah malzemesi olmaktan öteye geçemese de, iktidar tarzından hiç vazgeçmedi. Bunlar, iktidarın fırsatçı/uyanık tüccar ruhlu karakterini ve içi boş icraatları yöntem olarak özümsemiş zihniyetini tam anlamıyla yansıtan örnekler olarak tarihteki yerlerini aldılar…
Türkiye’nin dört bir yanına yapılan ya da yenilenen stadyumlar da, iktidarın; göz boyamanın yanı sıra birilerine rant sağlama amacıyla gerçekleştirdiği cilalı işlerden. Ceplere göz diken anlayışla inşa edilen, yılda en fazla bir, iki maçta tam kapasite -o da belki- dolacak, kentlerin adeta dev mezar taşı gibi görünen beton yığınları. İnsanların maça gitmesini teşvik etmek, özendirmek üzere “modern” kelimesiyle parlatılarak propagandası yapılan ve hizmete sunulan ucube “arenalar”…
Modernlik iddiasıyla müthiş bir tezat oluşturacak şekilde, çoğunun zemini tarlamsı kıvamda. Bu, kimin umurunda ki? O stadyumlar, oyunun gelişmesine katkı sunmak ve oyuncuların keyif alarak oynaması için değil, maçları izlemeye gelecek olanlar, yani seyirciler için yapıldı. Hepsi, oyunun ve oyuncuların sağlığını değil, seyircilerin konforunu önemseyen zihniyetin eseri. Para getirecek olanlar seyirciler ne de olsa… Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez hesabıyla yapıldılar ama mevcut koşullarda bu hesabın tutma ihtimali pek yok gibi…
Antalya’daki stadyum da bu rezil örneklerden biri. Nitekim Fenerbahçe Teknik Direktörü Jorge Jesus, maçtan sonra yaptığı açıklamada, saha şartlarının utanç verici olduğunu söyledi.
Ülke genelinde oyun kalitesinin düşük seviyede kalmasında tarlayı andıran zeminlerin de payı var elbette. Oyuncular rakipleri kadar zeminle mücadele edince oyun, önceliklerin değiştiği başka bir aktiviteye dönüşüyor.
Maçta, 21’i Antalyasporlu, 17’si Fenerbahçeli oyuncular tarafından olmak üzere toplam 38 faul yapılması da bozuk zemin yüzünden oyuncuların topla daha fazla oynamak zorunda kalmasıyla da ilintili elbette. Böyle zeminlerde topu tek pas şeklinde kullanmak hiç kolay değil. Genellikle itiş kakış şeklinde geçen ve faullerle sık sık kesilen oyunda kalite iyice düşüyor. Skora bakmadan önce oyuncuların sakatlanmadan maçı tamamlamasına sevinmek lazım.
Oyuncular, kendilerine reva görülen böyle bozuk zeminlere karşı, öncelikle sağlık açısından oluşabilecek risklere dikkat çekerek gür sesle tepki vermeli. Yoksa bu iş giderek daha da beter bir hal alacağa benziyor.
Maçlardan sonra saatlerce hakemlerle ilgili olarak saçma sapan konuşmalar yapılırken, zeminlerin bozukluğuna hiç kimse değinmiyor. Zaten niye değinsinler ki? İzleyicilerin ezici çoğunluğu zemin hakkında düşünceler, değerlendirmeler değil, hakemler hakkında yorumlar duymak istiyor…
Zemin utanç verici, zemine tepkisizlik ayrı bir utanç verici, oyun kalitesi utanç verici, oyuncuların avanta beklentisiyle sergilediği sahtekarlıklar ve itiraz kültürleri utanç verici, maç sonunda yapılan hakem yorumları utanç verici, koca koca kulüplerin birbirlerinin maçlarındaki hakem hatalarını kovalayıp bu hatalar üzerinden yine birbirlerini tezgahın içinde olmakla suçlamaları utanç verici…
Utanmak için bunca sebep varken, utanan hiç kimse yok. Herkes kararlılıkla bildiğini okumayı sürdürüyor. Bu nedenle de utanç verici olgularla, edimlerle dolu futbol ortamında hiçbir şey değişmiyor…
Evrensel'i Takip Et