Paraya ve hürriyete dair

Shakespeare, Atinalı Timon* adlı eserinde parayı ve paranın dünyasını anlatır:

“Altın! Sarı, pırıl pırıl, halis altın! /Yoo, tanrılar, içim başka dileğim başka değil benim. /Ben kök istedim sizden, cömert tanrılar, kök! /Altının bu kadarı karayı ak, çirkini güzel, /Yanlışı doğru, soysuzu soylu, yaşlıyı genç, /Korkağı yiğit etmeye yeter de artar bile. /Niçin yaptınız bunu, tanrılar? Nedir zorunuz? /Bilmez olur musunuz ki bununla /Rahipleriniz, kullarınız elinizden alınabilir; /Sapasağlam insanlar ölüm döşeklerine serilebilir. /Bu sarı köle dinleri yıkar da yapar da; /Cehennemliği cennetlik eder; /İğrenç cüzamları sevdirir insana; /Hırsızları başköşelere oturtup /Şanlar, şerefler, alkışlarla senatörler arasına sokar. /Yıpranmış dullara koca bulduran budur; /Hastaneyi, çıbanlı hastaları tiksindiren kadına /Gül kokuları sürer, nisan güneşleri getirir bu! /Haydi git, adı batası çamur! /Seni bütün insanlığın ortak orospusu seni! /Sen değil misin millet sürülerini birbirine düşüren? /Doğadaki yerine sokayım yeniden seni!” ( 121-122).

Devam eder:

“İğreniyorum bu kalleş dünyadan;v/Zorunlu olmayan hiçbir şeyini isteyemem artık. /Öyleyse, Timon, kaz hemen mezarını; /Git yat, beyaz deniz köpüklerinin her gün /Mezar taşını okşayacakları bir yerde.v/Öyle bir şey de yazdırt ki taşına, /Ölümün gülsün kalanların yaşamasına. /Ey sen, tadına doyulmaz krallar katili, /Oğulu babasından ayıran tatlı sevgili; /En temiz nikah yataklarının parlak kirleticisi; /Ey sen, hep genç, diri kalan, sevilen, üstüne titrenen, /Ateşi Diana’nın koynundaki bembeyaz karları eriten, /Yiğit Mars tanrı! /Sen ey, en uzlaşmaz şeyleri birleştirip öpüştüren /Gözle görülür Tanrı! /Sen ey her dilde konuşup, her derdini anlatan! /Sen ey yüreklerin mihenk taşı! /Tut ki kölen olan insanlar baş kaldırdılar sana; /Var gücünle öyle birbirine düşür ki onları, /Canavarlar yatağı olsun bütün dünya!” (140)

Goethe de Faust adlı eserinde paranın dünyasını ve gücünü (sahip olma) Mephistopheles’e söyletir:

“Vay canına! Eller de ayaklar da, gerçekten  /Baş da ayrıca, eril güçler de, hepsi senin. Ama yeni yeni almaya başladığım zevkler, /Daha mı az benim oluyor bu yüzden? Diyelim ki altı yörük at var ahırımda, /Benim olmuyor mu güçleri bu atların? Gidiyorum dört nala, en eksiksizi insanların /Sanki yirmi dört bacağım varmışcasına.”**

Paranın, siyaset ve iktisat ile ilişkisi var. Doğrudan devlet ile… Devlet dediğin nedir? Para basarsa devlettir ve elbette vergi toplarsa… Egemenlik asıl olarak bayrak sallamakla değil, vergi toplamakla ve para basmakla ilgilidir. Para sahibi, sermaye sahibidir değil mi? Sermaye, aynı zamanda bir insan zümresi, topluluğu, bir sınıf olarak vardır. Para dediğin işte bu topluluğun sahip olduğu şeyin, soyut halidir. Para, 500 yıl önceki Shakespeare’nin, 200 yüzyıl önceki Goethe ve Marx’ın tanımladığı şeydir. Niteliği ve işlevi değişmemiştir. Onlar paranın dünyasını anlatmışlardır.

Yeni yılı, paranın gücüne karşı, “bir iş görmenin saadeti” ile ,  Orhan Veli Kanık’ın “Hürriyete Doğru” şiiri ile karşılayalım:

“Gün doğmadan, Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola. Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında. İçinde bir iş görmenin saadeti, Gideceksin; Gideceksin ırıpların çalkantısında. /Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı; /Sevineceksin. /Ağları silkeledikçe. Deniz gelecek eline pul pul; /Ruhları sustuğu vakit martıların, Kayalıklardaki mezarlarında, /Birden, /Bir kıyamettir kopacak ufuklarda. Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin; /Bayramlar seyranlar mı dersin, şenlikler cümbüşler mi? Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mı? Heeeey! Ne duruyorsun be, at kendini denize; /Geride bekliyenin varmış, aldırma; Görmüyor musun, her yanda hürriyet; /Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol; Git gidebildiğin yere.” İyi yıllar sevgili okuyucularım…

*Shakespeare W. Atinalı Timon, çeviren Sabahattin Eyüboğlu, Remzi Kitabevi Yayınları, İstanbul, 1999

**Marx K.1844 Felsefe Yazıları içinde, ç. Murat Belge

NOT: Bu yazı ilk olarak 30 Kasım 2020 tarihli Evrensel’de bu köşede yayımlanmıştı.

Evrensel'i Takip Et