Sinan Ateş cinayeti bir sınıra dayandı, peki ya cerahat?
Sinan Ateş (solda) ve Devlet Bahçeli | Fotoğraf: @sinanates16/Twitter
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş’in 30 Aralık’ta Ankara’da uğradığı silahlı saldırıda öldürülmesiyle ilgili soruşturma kapsamında bu yazı yazılana kadar 10 kişi tutuklanmıştı. Türkiye kritik bir seçime giderken gerçekleşen cinayetin, organize edenlerin tahmin ettiklerinin ötesinde tepkiye yol açması iktidar üzerinde soruşturma süreci bakımından ciddi bir baskı oluşturdu. Şu ana kadarki sonuçlara ulaşılmasında bu baskının etkisi yadsınamaz. Ancak AKP-MHP ittifakının, iktidarın korunabilmesi açısından kritik önemde olması, soruşturma sürecinin, siyasi bağlantılar bakımından daha yukarılara uzanmasının önüne ciddi bir sınır koyuyor.
Tetikçinin Ankara’ya götürüleceği aracın temin edildiği Mustafa Uzunlar’ın ifadeleri, sadece bu cinayete giden güzergâh açısından değil, siyaset-mafya ilişkilerinin devletin güvenlik birimleri içine uzanan ağını göstermesi açısından kritik önemde.
28 Eylül 2013 günü Gülsuyu’nda uyuşturucu çetelerine karşı gerçekleştirilen yürüyüş sırasında 21 yaşındaki Hasan Ferit Gedik’in öldürülmesiyle ilgili yargılanan ve 22 Kasım 2013’ten 5 Ekim 2015’e kadar tutuklu kaldıktan sonra firari olan 'Dodo’ lakaplı Doğukan Çep, yanında iki özel harekat polisiyle birlikte araç almak için Mustafa Uzunlar’ın otoparkına geliyor. Cinayetten 3 gün önce 27 Aralık günü gerçekleşen bu görüşmede, Sinan Ateş cinayetinin tetikçisi olarak aranan ve firari durumda olan ‘Papi’ lakaplı Eray Özyağcı da bulunuyor.
Ve suikastın tetikçisinin cinayet mahalline yolculuğu Mustafa Uzunlar’dan alınan araçla özel harekat polisleriyle birlikte buradan başlıyor. Bu iki polis tutuklanırken, son olarak Doğukan Çep de gözaltına alındı.
Bu yazı yayımlandıktan sonra yeni tutuklamalara da tanıklık edebiliriz. Ancak, şu ana kadar çıkan kısım üzerinde biraz duralım.
MHP’Lİ VEKİLİN DOKUNULMAZLIK ZIRHI
Cinayetle ilgili en önemli noktalardan biri, suikastın organizasyonuyla ilgili aranan, Ülkü Ocakları Genel Merkez eski yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın, MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un evinden gözaltına alınması ve gözaltı sırasında yaşananlar. MHP’li vekilin Demirbaş’ı gözaltına almak için gelen polisler ile tartıştığı daha önce de yansımıştı ancak ayrıntıları Tolga Şardan’ın T24’te bugünkü köşesinde yer aldı. Asayiş Şubesi'nde müdür yardımcısı görevindeki bir emniyet müdürünün başında bulunduğu ekip, Demirbaş'ın bulunduğu adrese gittiğinde, evde MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz'un da bulunduğunu görüyor. Kılavuz gözaltı için gelen polislere, “Siz gidin sahibiniz gelsin” diyor ve gözaltı için savcı talimatı getirmelerini istiyor. Gözaltı işlemi savcılık talimatının gelmesinden sonra gerçekleşiyor ve Demirbaş gözaltına alındıktan 8 saat sonra da bırakılıyor.
Muhalefet milletvekilleri için türlü gerekçeler uydurularak düzenlenen fezlekeler, vekilliklerinin düşürülmesi ve hatta tutuklamaların gerçekleştirilmesi hatırlanıldığında, suikast şüphelisi evinden alınırken polislerle tartışan MHP Milletvekiline dokunulmuyor. Muamele farkı göz yaşartıcı değil mi?
Sinan Ateş suikastının, daha önceki saldırılardan farklı boyuta taşınmasında, cinayetle sonuçlanması, kritik bir seçim öncesine denk gelmesi ve daha önceki bir dizi saldırının devamı olarak bardağı taşıran son damla olması etkili faktörler olarak sıralanabilir. Cinayetin MHP teşkilatı etrafında yarattığı tepkiyi de eklemek gerekir. İstanbul’un birçok yerinde, görünür noktalara ‘Sinan Ateş cinayeti aydınlatılsın’ yazılı afişlerinin asılmış olması bu tepkinin boyutunun işaretiydi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, kendisine sürekli destek çıkan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den istediği son randevuya olumsuz yanıt aldığı iddiası da, bu soruşturmanın derinleştirilmesine neden olan faktörlerden biri olarak yorumlanıyor.
Bu soruşturmanın, milletvekili ya da bazı sosyal medya hesaplarında ‘onay alınan kişi’ iddiasıyla adı zikredilen MHP Genel Başkan Yardımcısı boyutuna ulaşması, iktidar ittifakı açısından bir sınır gibi duruyor. Böyle bir cinayetin merkezi onay olmadan gerçekleşemeyeceği ihtimalinin üzerine gitmek, ittifakın çatırdamasını göze almayı gerektirir. O, bugün için zor yonca.
PEKİ BU CERAHAT NE OLACAK?
3 Kasım 1996’da Susurluk’ta gerçekleştirilen kazada DYP Milletvekili Sedat Bucak, Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ ve Abdullah Çatlı’nın aynı araçtan çıkması siyaset-mafya-devlet ilişkisi bağlamında ‘derin devlet’ tartışmasını geniş kesimler açısından görünür hale getirmişti. Bir olayı diğeriyle eşleştirerek tartışmak çoğu zaman içerdiği özgünlüklerin ıskalanmasına yol açar. Ancak benzerliği ıskalamak da olmaz. Sinan Ateş cinayeti mafya-siyaset-devlet ilişkisinin, yukarıdan bir karar alındığında nasıl hızlıca organize olabildiğini bir kez daha gösterdi. Bu konuda tek tek hücrelerin varlığı gibi bir mekanikliğin ötesine görmek önemli. Sonuç olarak siyasi bir cinayetin tetikçisini, özel harekat polisi eskortu ile olay mahalline götürmeye imkan veren tedarik zincirinin varlığı bize cerahatin boyutunu gösteriyor.
Eğer bu cinayetin, şu ana kadarki boyutu kadar bile üzerine gidilmesine yol açan etkenler söz konusu olmasaydı yarın belki bir başkasının, başkalarının hayatına da kast edebilecek olan o cerahat, o resmi tedarik zinciri yine orada duruyor olacaktı. Şimdi hayati soru da budur: Peki bu konuda ne yapılacak?
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00
- ‘Yerli ve milli muhalefet’ tuzağı 07 Ekim 2024 05:13
- Bu sadece bir İsrail savaşı değil 30 Eylül 2024 05:00
- Savaş satanların yarışında söz sahibi olmak... 23 Eylül 2024 05:00