Seçime doğru gayrimeşru işler
Fotoğraf: DHA
Üçüncü Reich’ın anayasal gerçekliğinin temelinde yatan hareket yasalarını açığa çıkarmaya dönük her girişimin vatana ihanete teşebbüs suçunun unsurlarını yerine getirdiği bir düzendi, diye yazıyor Hukukçu Ernst Frankel. İkili Devlet/Diktatörlük Teorisine Bir Katkı adlı kitabında. Frankel bir hukukçu ve Almanya’da nazizminin hukukla ilişkisini inceleyen bu kitabında, Hitler’in, kendi yasalarına genel olarak uyan ‘norm’ ile, aynı yasaları hiçe sayan keyfi icraatın iç içe yaşadığı bir sistem kurduğunu ileri sürüyor.
Demek ki bu, artık klasikleşmiş bir süreç ya da aynı yoldan geçen devletler için bir doğa kanunu. Hem bu kadar yargı süreci, hukuk, savcılar, hakimler lafını ağzından düşürmeyen hem de ‘Binayı yık kanun arkasından gelsin’ veya gelmesine bile gerek yok havasında memleket yönetmenin adapsızlığı onun adabı sayılıyor.
Son bir haftada, ahmak davasından ceza alan İmamoğlu’nun İBB’de teröristleri işe aldığı iddiasına, oradan da belediyeye el konma noktasına kadar geldik. Bütün bunlar hiçbir hukuk normuna uyma gereği yapılmadan oldu. Ne bir kanıt var ne bir itiraf. Belediyenin mahkemesi kamuoyunun önünde bir düello biçiminde, medya vasıtasıyla kuruldu. Şimdi gazeteciler ‘İBB’ye kayyum atanacak mı’ diye Soylu’ya soruyorlar, ekranlarda bu konu tartışılıyor. Kayyumu her telaffuz edişin ihtimali çoğalttığı o kadar açıkken.
Kamuoyunu ve rakiplerini bir iftira çukurunda boğuşmaya zorlayan adapsızlık karşısında acaba daha ne kadar ileri gidebileceğini sormak ya da tahmin etmeye çalışmak yeterince ileri gidilmiş olduğunu gösteriyor çünkü. Hukuksuz uygulamaya karşı nasıl direnileceğinin değil de iktidarın gidiş yolunun içselleştirilmesi söz konusuysa ‘norm’aldir bu da.
İmamoğlu çarşamba günü yaptığı açıklamada töhmet altındaki belediye çalışanlarını tek tek anarak kamuoyunun huzurunda açılmış mahkemede savunma yapma noktasına geldi. Başarılı bir savunmaydı kabul etmek gerekir. Savcılık makamına oturmuş İçişleri Bakanının iddialarını tek tek çürüttü. Gelgelelim bu davanın savcısı da hakimi de aynı makam. Nezdinde kanıtın hükmü bir yere kadar.
Bu toz duman arasında, HDP’nin, seçime giren partilere oy oranına göre verilen hazine yardımının bulunduğu banka hesapları donduruldu. Dokunulmazlıklar konusunda kendi ‘hukuk’una uymada son derece hassas iktidar, dokunulmazlıkları kaldırılacaklar listesine HDP’li yeni isimlerin eklenmesi için prosedürü başlattı. Zaten partinin kapatılmasıyla ilgili bir geri sayıma da çoktan geçilmişti. Bir mafya reisinin (Sedat Peker’in) tanımlamasıyla parça parça kopartmaktalar! Seçime doğru can yaka yaka.
Seçim, bütün süreçleri yasayla tanımlanan bir siyasi durum. Her birinin faaliyetinin ona göre düzenlendiği kurumlar, yönetmelikler, yöneticiler, gözetmenler, oy sayanlar, memurlar, seçmenler vb.den oluşan bir bağlamı var. Seçimde diğer partiler gibi yarışmayı göze almaktansa rakiplerini sahip olduğu iktidar gücüyle hırpalayarak daha sandık öncesinde zayıf düşürmeye çalışan, kendi koyduğu yasalara uymak zorunda hissetmeyen, yasa dışı her hamleyi yapan ve olmayan mahkemelerde celse açan iktidarın gölgesinde gidilen seçimi meşru kılmak da onunla yarışacak partilere düşüyor.
Seçim yarışındaki partilerin üzerinde töhmet, propaganda aracı olarak az sayıda medya ve kullanacakları söz var. O söz de dondurulan banka hesaplarına, atılan iftiralara karşı savunmak için sarf edilmeye zorlanıyor. Devletin bütün olanaklarını ve zor kullanarak iktidar partisi halkın azalan ilgisini kendisine mecbur bırakarak canlandırabileceğini zannediyor.
Ekonominin ve siyasetin çok uzun süre önce tanıştığı kayıt dışılık seçim sürecini de damgalıyor. Sandığa mafya raconuyla gidiyoruz. Rakibe tezgah, numara, oyun, komplo, merdiven altı imalat iftiralar… artık ne varsa piyasada. Bu mafyatik siyasetin kendine özgü türedi değerleri sayesinde halkın tutunacağı yasal korunma alanları, hak iddia edebileceği konular giderek azalıyor. Elde kalanlar için bile zorlu mücadeleler edildi. Her kazanım bir boşluk anında iptalle yüz yüze.
Devletin, kayıt dışı ekonomiyle ihya olan hakim bürokrasinin çöktüğü tapulu ’arsa’ gibi algılandığı yerde seçmenlerin de, olan biteni sabırla sindirmeye zorlanamayacakları bir noktaya gelindi. Dokunulmazlığı kaldırılan, hesapları dondurulan, suçlanan ve yok yere yargılanan siyasetçilerin durumu sadece partileri ilgilendirmiyor. Seçtiklerinin hesapsız kitapsız azmedilmeye kalkılması, hapsedilmesi, vekilliklerinin alınması halkın gündelik yaşamlarına açlık, yoksulluk, güvensizlik ve kaos olarak geri dönüyor.
Yay gerildikçe gerildi. Tahammül sınırı zorlanıyor; iki yakayı bir araya zor getirenlerin de kendilerine ait denenmiş normları-yasaları-anayasaları var. Uğultuyla büyüyen sessizlik kendi bildiği yoldan iktidarı zayıflatıyor, çatlaklar açıyor… Bunun da en çok koltuğa çökenler farkında.
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00
- Narin'in gerçek sırrı 13 Eylül 2024 05:23
- Halaydan büyük meseleler 06 Eylül 2024 05:41
- SETA'dan gelen imdat 30 Ağustos 2024 04:55
- İzmir yangınının anatomisi 22 Ağustos 2024 05:00