Bir sosyal sorumluluk projesi
Sevda Mecburi İstikamet filminden bir sahne (Fotoğraf: Basın bülteni)
Çağan Irmak, 1990’lı yıllardaki büyük çöküşten sonra ana akım sinemanın belini doğrultmasındaki önemli aktörlerden birisiydi. Özellikle de 2005 tarihli “Babam ve Oğlum”un yakaladığı gişe başarısı ‘hem kaliteli hem de seyirci dostu’ filmlerin de olabileceğine dair umuda yeni bir halka olmuştu. Çağan Irmak, ’90’ların ikinci yarısından itibaren iki ayrı koldan gelişen sinemamızda ana akımın göbeğindeydi artık. Bir yanda Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Yeşim Ustaoğlu’nun vb. başını çektiği ‘sanat sineması’ diğer yanda BKM, Cem Yılmaz, Yavuz Turgul vb. halkasına eklenen Çağan Irmak...
Üstelik Çağan Irmak, Yeşilçam geleneğiyle duygusal bağlar kurmaktan, anlatılarına dönem melodramlarının modern yorumlarını katmaktan imtina etmiyordu. Onun sinemasının alametifarikası da buydu. Özellikle ilk döneminde bir tür ‘hafıza’ sineması yaptığı bile söylenebilir. “Mustafa Hakkında Her Şey”, “Çemberimde Gül Oya”, “Babam ve Oğlum”, “Ulak”, “Dedemin İnsanları” vb. geçmişi özlemekten çok, geçmişe bakarak bugünü anlamlı kılmaya dair anlatılardı bana göre. Ama gelecek Çağan Irmak’a pek de iyi davranmadı kanımca. İlerleyen yıllarda “Karanlıktakiler” gibi özel bir filmi, “Issız Adam” gibi bir fenomeni ve “Dedemin İnsanları” gibi dönem hikayesini yaratmış olsa da geri kalanda vasatın üzerine çıkamadığını düşünüyorum. Nedenleri muhtelif olabilir tabii ama benim fikrim ‘piyasanın koşulları’na teslim olmak ya da bu koşullara uygun üretime zorlanmak şeklinde.
Bu hafta itibarıyla seyirciyle buluşan “Sevda Mecburi İstikamet” de son yıllardaki genel çizgiden ayrılamıyor maalesef. Irmak, sıkça yaptığı gibi ‘can yakıcı’ bir temayı, insani ilişkiler, geçmişin izleri (nostaljisi), durum komedisiyle birleştirerek anlatıyor bir kez daha. Bu kez Selim Erensoylu adlı eski bir Yeşilçam şöhretinin kariyerinin sonunda gerçeklerle yüzleşmesi ve o ‘yalan dünya’ ile hesaplaşmasına dair hikayesini izliyoruz. Pek iyi biri olmayan şöhret eskisi Selim, oynadığı diziden atılınca depresyona bile giremeden eski eşi ve biricik aşkı Sevda’nın hasta olduğu bilgisini alır. Hastanede ziyaretine giden Selim, yıllardır pek de ilgilenmediği otizmli bir kadın olan kızı Suna’ya olan sorumluluklarını hatırlar.
Sevda’nın kaybının ardından, kızının dünyasına girmek, ona kendisini kabul ettirmek ve sevdirmek için çabalamaya başlayan Selim hata üstüne hata yapar. Suna’nın yardımcısı Fatoş’un da desteğiyle kızıyla temas kurmayı başaran Selim bunu daha ilerletebilmek için sinemaya sığınır. Selim’in bir Yeşilçam yıldızıyken Sevda ile tanıştığı ve birbirlerine aşık oldukları filmin hikayesinden başlayarak geçmişin izlerini sürerler birlikte. Selim, Suna’nın çektiği belgesel için dürüstçe hayatını açtıkça, genç kadın da ona kendini açar.
Çağan Irmak, bir kez daha renkli kıyafetleri, dönemin ruhunu çağıran müzikleriyle geçmişe götürüyor seyirciyi. Ama bu kez, geçmişe karşı çok anlayışlı değil. Selim üzerinden hem Yeşilçam’ın düzenine hem de erkeklik meselesine dokundurmadan geçmiyor. Ama ne yazık ki, Selim’in “Çok fazla sevmesine rağmen, onlar için onlar adına” Sevda ve Suna’yı yüz üstü bıraktığı anlara ikna olamıyoruz. Menajeriyle aralarında geçen ve mecburiyetlerin sıralandığı diyaloglar özellikle. Pek ikna olmasak da Suna ve Selim arasındaki kopuşu gördükten sonraki boşluk da yeterince doldurulamıyor. Otuz yıla yakın bir zaman atlamasından sonra Selim’in Suna ile ilişkisinin düzeyi tam olarak anlaşılamayınca, bugüne dair anlatı da biraz havada kalıyor. İkili arasındaki dinamik tam oturmuyor kanımca. Üstüne, Selim karakterini canlandıran Selçuk Yöntem, film içindeki Yeşilçam karakteri hissini, bugünde geçen Çağan Irmak filminin içine taşıyor. Yani film içinde filmde yer alan Selim olmaktan kurtulup, tam olarak Suna’nın babası olamıyor. Film bunu anlatmaya niyetlenmişse de beceremiyor.
Ama başkalarının elinde istismar edilecek bir meseleyi hakkını vererek, soğukkanlılıkla anlattığını, duygu sömürüsüne girmeden, karakterlerin kendi gerçekliklerinde ele alıp seyirciye geçirmeye çalıştığını belirtelim yönetmenin. “Sevda Mecburi İstikamet”, Çağan Irmak filmografisinde üst sıralarda yer bulamayacak kendisine. Ama onun sinemasını sevenleri mutlu edecektir.
- Zamanı eğip bükmenin şehveti 21 Aralık 2024 04:15
- Uçucu bir peri masalı 02 Kasım 2024 04:15
- Altın Koza ve kronik festival problemleri 05 Ekim 2024 04:30
- Dibini görmeyen... 31 Ağustos 2024 04:25
- Silahlı kuvvetler sermayeye hükmetmeye yelteniyor! 10 Ağustos 2024 04:50
- ‘The Boys’ evreni nasıl kuruldu? 03 Ağustos 2024 04:15
- Roma’nın gurbet kuşları! 27 Temmuz 2024 04:25
- En güzeli uzaktan sevmek belki… 20 Temmuz 2024 04:42
- Analardır, adam eden adamı! 13 Temmuz 2024 04:40
- Amerika kimin rüyası? 06 Temmuz 2024 04:46
- Türkiye’nin film festivali rejimi 11 Mayıs 2024 04:15
- Müslüm’ün yapımcısından: Amy Winehouse! 04 Mayıs 2024 04:37