Modernleşme ve “orta durak aile” tezi
Görsel: Pixabay
Siyaset giderek sertleşirken bu siyasetin üzerinde yükseldiği toplumsal meseleler arka plana düşüyor. Belirsizlikler içeren ve siyasal şiddet eşliğinde ilerleyen bir seçim sürecinde, geçmişi ve geleceği orta ve uzun vadeli bir perspektifle tartışmak zorlaşıyor. Halbuki seçim sürecinde güçlenmek için siyasal aktörlerin bu meselelere dair stratejik bir hat ve net tezler geliştirmesi gerekiyor. Birkaç haftadır bu köşede işlediğim aile sorunu ülkenin ekonomik, toplumsal, siyasal ve ideolojik meselelerinin başında geliyor. Bu bağlamda aileye ilişkin tartışmalarda öne çıkan iki tezi ele almak istiyorum: KONDA’nın “orta durak aile” ve Prof. Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın “duygusal karşılıklı bağımlı aile” tezleri.
KONDA’nın 2012 yılında yayımladığı aile araştırması modernizasyon teorisini çıkış noktası olarak almaktadır: Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçerken aile yapısı geniş aileden çekirdek aileye dönüşür. Çekirdek ailede önce tüketim ve davranış kalıpları değişir, sonrasında modern değerler benimsenir. Bireyselleşme artar, aile içinde de bağımsız bireylerin varlığı tanınır. Oysa Türkiye’de bu gerçekleşmemiştir:
“İster kadın meselelerine ister aidiyet ve kimlik meselelerine bakıldığında ülke nüfusunun yüzde 50’sinin yalnızca 11 metropol merkezinde, yüzde 30’u kent merkezlerinde yaşamaya başlamış olmasına rağmen ‘modern ve kentli’ olarak ima edilen bazı değer ve davranış değişimlerinin gerçekleşmediği de araştırmalarımızda görülmektedir. O nedenle 2012 Türkiye’sinin aile yapısı, davranış ve tercihleri, ahlaki değerleri gibi meselelere daha yakından bakma ihtiyacı hissedilmektedir.” (KONDA 2012: 5)
Araştırma verilerinin ışığında rapor şu sonuca ulaşır:
“Türkiye’deki aile yapısı ekonomik ilişkilere dayalı geniş aileden çekirdek aileye doğru geçişte ortada bir durakta ilişkiye dayalı, geleneksel ve dini değerler ağırlıklı üçüncü bir aile yapısı göstermektedir.” (KONDA 2012: 9)
KONDA’nın bu tespiti, Prof. Ali Çarkoğlu’nun TÜSİAD’ın kültür kavgası seminerinde ifade ettiği teorik anomaliyle paralellik gösteriyor: Ekonomik modernleşmeyi takip etmesi beklenen kültürel ve siyasal modernleşme gerçekleşmiyor. Bu anomali sosyal bilim kuramlarının açıklayamadığı bir vaka olarak Türkiye’ye özgü kültürel kalıpların vurgulanmasına yol açıyor. Yani, modernizasyon kuramının çerçeve olarak kabul etmek kaçınılmaz olarak Türkiye’yi bir üçüncü model, bir istisna (Sonderweg) olarak analiz etmeye götürüyor. Halbuki, bu yola sapılmadan önce modernizasyon teorisine alternatif teorilerin de değerlendirilmesi beklenirdi.
KONDA raporundan yedi yıl önce Rita Liljeström ve Elizabeth Özdalga’nın derlediği, İstanbul’daki İsveç Araştırma Enstitüsü’nün yayımladığı “Aile İçinde Özerklik ve Bağımlılık: Eleştirel Bir Perspektiften Türkiye ve İsveç” başlıklı çalışma, araştırma şirketinin kullandığı modernizasyon kuramını üç açıdan eleştirir (2005: 4-5):
Geniş ailenin (extended family) geleneksel, nükleer (çekirdek) ailenin modern topluma ait olduğu iddiası doğru değildir. Türkiye’de akrabalık (kinship) ilişkilerinin önemli bir rol oynaması gözlemcileri yanıltmakta ve gelenekselciliğin geniş aile kalıbı biçiminde hala yaşamını sürdürdüğü gibi yanlış bir iddiaya yöneltmektedir. Modernizasyon kuramının nükleer aile tezine iki noktada itiraz edilir: a) Akrabalığın önemi tipik aile biriminin geniş aile olduğu anlamına gelmemektedir. Aksine kuşaklar arası ve diğer akrabalık ilişkileri önemli olmakla beraber Türkiye’deki hakim aile biçimi nükleer ailedir. Türkiye’deki geniş akrabalık (extensive kinship) ağı geniş aileler değil, nükleer aileler üzerinde yükselmektedir. b) Tarihsel ve antropolojik çalışmalar nükleer ailenin yaygınlaşmasının kentleşme ve sanayileşmeden, yani modernleşmeden önce başladığını kanıtlamıştır.Nükleer ailenin modernizasyon sürecinin vardığı bir mutlu son olarak düşünülmemelidir. İsveç’te kamunun karşıladığı refah programlarının aile içinde kişisel özerkliği arttırmasıyla yeni bir aile biçimi (exnuclear family) ortaya çıkmıştır. Evlilik akdinin ömrü, tarafların kendilerini gerçekleştirmeleri için uygun gördükleri mühlet tarafından belirlendiği için bu aile birimi de kırılgandır.Aile mensuplarının ekonomik bağımsızlığı doğrudan onların başka alanlarda bağımsızlığa götürmemektedir. Türkiye verileri farklı kuşakların (ebeveyn, çocuklar ve büyük ebeveynler) ekonomik bağımsızlığa rağmen karşılıklı olarak duygusal bağımlılığın sürebildiğini gösteriyor.
Sonuçta: Nükleer aile hem İsveç hem de Türkiye’de temel ve hakim hane biçimidir. İki ülkenin aile yapısındaki farklılık nükleer aileyi de şekillendiren güçlerin farklılığıyla açıklanmalıdır. Türkiye’de nükleer aile kuşaklar arası ve diğer akrabalıklar tarafından sarılmışken, İsveç’te nükleer ailenin kendi içinde bir karışıklık yaşamaktadır. Türkiye’deki nükleer aile karşılıklı bağımlılık (interdependence), İsveç’teki bireysel özerklik (individual autonomy) olarak tarif edilebilir.
KONDA 2012 araştırması Liljeström ve Özdalga’yı büyük ölçüde destekliyor, ancak akrabalık ilişkilerini ölçmüyor. Halbuki, raporun çerçeve kabul ettiği teorinin anomali göstermesi nedeniyle araştırmanın etnografik yöntemleri kullanan akrabalık antropolojisiyle ve kent sosyolojisiyle desteklenmesi ailenin toplumdaki ekonomi politik ve ideolojik rollerini de aydınlatabilirdi. Dahası aile giderek tüm toplumsal ilişkilere hakim olan bir modele dönüşüyor: Hemşehrilik, tarikatlar, kültürel ve siyasal kimlikler, aşiretler ve hatta mafya ağları gibi kan bağına dayanmayan kurgusal akrabalık ilişkileri güncel tartışmalarda kutuplaşma denilen olgunun temel yapı taşlarını oluşturuyor. Dolayısıyla, mevcut kutuplaşmayı dağıtmayı amaçlayan aktörlerin bu akrabalık ilişkilerine müdahale edebilecek dair tezler geliştirmesi önem taşıyor.
KONDA. 2012. KONDA Barometresi Temalar: Türkiye Aile Yapısı, Ocak 2012.
Liljeström, R. ve Özdalga, E. 2005. (Der), Autonomy and Dependence in the Family: Turkey and Sweden in Critical Perspective. İstanbul: Swedish Research Institute in Istanbul, Taylor & Francis.
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22
- Türbülans 07 Ağustos 2024 04:39
- Biden’ın vedası 24 Temmuz 2024 04:44
- Gençler, siyasi karteller ve seçimler 03 Temmuz 2024 03:39