12 Ocak 2023 04:04

Futbolun garabetleri

Stadyumda sol yumruğunu kaldıran bir erkek

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Karşılaşmalara ağırlıklı olarak skor üzerinden bakmak vazgeçilmez bir alışkanlık olduğu için övgüde de, yergide de sınır tanınmıyor. Kazananı övmek adına, kazananın bile aklından geçirmeyeceği hikayeler uydurup kerametler yaratılıyor. Ayrıca paye biçmeye de doyulmuyor. Usta taktisyenlikten başlıyor övgüler, oradan oyunu olağanüstü okuma yeteneğine geliyor, ardından profesörlüğe, hatta dahiliğe kadar uzanıyor…

Kazanılan bir karşılaşmanın ardından kerametler yaratılarak uçurulan kişi ya da kişiler, ertesi hafta kaybedince bir anda her şey altüst oluveriyor. Bir hafta önce söylenenlerin yerini,  insafsız ve içi boş eleştirilerle dolu yergi söylemleri alıyor bu kez. Aslında bir hafta önce kazanırken de ortada deha göstergesi sayılabilecek bir durum yoktu. Sonuçta oyun, hassas dengeler üzerinden yol alır ve santim hesabına indirgenebilecek en ince ayrıntılar da dahil olmak üzere oyunun gidişatını ve skoru etkileyebilecek sonsuz parametre (değişken) söz konusudur.

Mesela yarım adımlık bir pozisyon hatası, bir yanlış pas tercihi, bir kırmızı kart, bir penaltı, bir sakatlık, oyunun şeklini şemailini tamamen değiştirebilir.

Oyunla ilgili olarak böylesi bir gerçeklik söz konusuyken kazananı abartılı şekilde parlatmaya çalışmanın hiç manası yok. Hakkı tabii ki verilmeli ama abartmadan, mantık sınırlarını zorlamak pahasına yüceltmeden…

Tabii kazanan takım taraftarlarının beklentisi de kazananın göklere çıkarılırcasına övülmesi yönünde. Abartılı ifadelerden, “ışıltılı” payelerden rahatsız olmak bir yana tam tersine bunlar aracılığıyla tatmin olma seviyeleri yükseliyor ve büyük mutluluk yaşıyorlar.

Sonuçta yorumların belirleyicisi de taraftarların beklentisi oluyor. Yorumcular buna dünden razı. Birilerini şişirsek diye fırsat kolluyorlar zaten. Taraftarların bu yöndeki beklentisini karşılamak, satışların artması anlamına geliyor çünkü.

Oyunda bir de, kazananın üç puanı taraftarlarına armağan etmesi ve kaybedenin taraftarlarından özür dilemesi gibi garabetler var…

Kazanılan üç puanı taraftarlara armağan etmek ne demek? Taraftarlar zaten galibiyetten dolayı sevinçli, mutlu. Üstüne, onlara bir de üç puanı hediye edince ekstra bir sevinç ve mutluluk yaşayacakları mı sanılıyor? Hem nasıl oluyor ki bu puan armağan etme işi? Kazanmış ve taraftarını mutlu etmişsin işte, daha ötesine yani puan armağan etme saçmalığına gerek var mı?

Aynı şekilde kaybedenin özür dilemesi de son derece gereksiz bir alışkanlık. Futbol, her türlü sonuca, sürprize açık bir oyun. Kaybedince bir suç ya da kabahat işlemiş olmuyorsunuz. Dolayısıyla özre gerek yok. Skor bağlantılı özürler, futbolun her türlü skorun doğal ve kabul edilebilir karşılanması gereken bir oyun olduğu gerçeğini aşındıran bir davranış biçimi. Futbolun mutlak kazanılması gereken bir oyun olduğu, kazanamamanın ise suç işlemek anlamına geldiği şeklinde arızalı bir algının oluşmasına ve yaygınlaşmasına hizmet ediyor bu tür özürler.

Kazananın puanları taraftarlara armağan etmesi ne kadar saçmaysa, kaybedenin taraftarlardan özür dilemesi de o kadar anlamsız. Bunlar oyunun ruhuna, felsefesine aykırı edimler. 

Endüstriyelleşmenin kaçınılmaz sonucu olarak oyunun merkezinde artık taraftarlar yer alıyor. Oyun onlar üzerinden dönüyor. Pastayı büyüten onlar. Dolayısıyla onların gönlünü hoş tutmak, her şeyden önemli hale gelmiş durumda. Bu nedenle kazanınca puanlar onlara armağan ediliyor, kaybedince gönüllerini almak için onlardan özür dileniyor.

Abartılı övgü ve abartılı yergi gibi, taraftar dalkavukluğu da oyunu özünden/doğasından koparıp bozuyor, çürütüyor… 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa