Ufukta daha çok faşist kalkışma var
Brezilya'da eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro destekçisi yüzlerce kişi, Ulusal Kongre ve Devlet Başkanlığı Sarayı, Yüksek Mahkeme binalarına baskın düzenledi. | Fotoğraf: Joedson Alves/AA
Bir faşizan ayaklanma daha bastırıldı. Brezilya şimdilik rahat bir nefes almış görünüyor. Ancak bu ülkede ya da benzerlerinde rehavete kapılmak büyük hata olur.
Aynen taklit ettiği Trumpçı 6 Ocak ayaklanması gibi, Bolsonarocu ayaklanma da gayet teatral ve zayıftı. Bunun temel nedenlerinden biri, Amerika’da da Brezilya’da da faşist odakların çok küçük ve tecrübesiz olması. Hatta sözde korumaya çalıştıkları liderlerin, hakiki faşisti bırakın, doğru düzgün aşırı sağcı bile olmaması. Elbette pragmatik ve sahtekar tarafı çok daha ağır basan Trump’a göre, Bolsonaro’nun ideolojik sicili daha esaslı. Ancak, daha önce de belirttiğim gibi, Modi ve Erdoğan ile karşılaştırıldığında bu liderler aynı düzeyde faşizan bir tehdit arz etmiyorlar.
Hem yerli hem yabancı basında, Amerika ve Brezilya ayaklanmalarının benzerlikleri ve farklılıkları hakkında çok yazılıp çizildi. Eksiğiyle, gediğiyle, önemli şeyler söylendi. Bunları tekrar edip canınızı sıkmayacağım. Benim vurgulamak istediğim, daha küresel bir gidişat.
Aralarındaki ciddi kurumsal, ideolojik ve örgütsel farklara rağmen, Brezilya aşırı sağının Amerikan muadiliyle parallellikten, örtüşmeden öteye giden bir kader ortaklığı var. Bu ortaklık, ayaklanmanın zamanlamasından ve gerekçelerinden şekline, hatta giyilen kıyafetlere kadar yansıdı. Ortaklık hakkındaki farkındalık, alaycı şekillerde bile vurgulandı son ayaklanmada. Merkezin ve solun hep dalga geçtiği “Bizon adam” figürünün Brezilya renklerine bürünmüş hali, bunun ifadesi. Ne yaptığımızı biliyoruz ve korkunç komikliğimize rağmen yapmaya devam edeceğiz demeye getiriyorlar.
Yaptıkları ne peki? Her iki ülkede de bazı kurumlar tartışmasız şekilde otoriter, hatta gaddar. Ancak bu faşist oldukları anlamına gelmiyor. İşte bu ayaklanmalar, faşizmin tarihsel olarak zayıf olduğu bu ülkelerde yeni dinamikler yaratıyor. Gramsci’den Poulantzas’a bir dizi siyasi düşünürün de vurguladığı gibi, her otoriter sağ hareket ve rejim faşist değildir. Faşizmi askeri dikta, gerici-monarşik ve Bonapartist rejim ve hareketlerden ayıran, örgütlü ve şiddet yanlısı kitlelerin hareketteki ağırlığıdır. Bu tanım ışığında 6 Ocak 2021 ve 8 Ocak 2023 ayaklanmalarının, faşizm olmayan yerde faşistlik tasladığını söyleyebiliriz. Henüz bilmediğimiz, bu ayaklanmalardan arda kalanların, elle tutulur bir faşist hareket yaratıp yaratamayacakları. Ancak çabaları bu yönde.
Dünyayı bekleyen daha elle tutulur tehlike, bu tür ayaklanmaların faşizan gelenekleri daha güçlü olan memleketlerde yaşanması.
Bu iki ayaklanmaya bakılıp, şu şekilde iyimser bir yorum yapılabilir: “Kendini bilmez cahiller, iki şarlatanın gaza getirmesiyle taşkınlık yaptılar. Hadleri bildirildi. Hiçbir sonuç elde edemediler. Artık böyle saçmalıklara kimse kalkışmaz.”
Ancak, bu iki tiyatroyu da yakından seyreden bir yığın faşizan kadronun, “Acaba biz yapsak nasıl olur?” diye düşünmesi durumunda ne olacağına da bakmalı. Bu, sanırım birçok ülkede yaşanacak ama bunların içinden bir tanesine kısaca göz atalım.
En azından 1970’lerden beri devlet kurumlarının tepeden tırnağa silahlı örgütlerle iç içe geçtiği; silah ehlinin kısa bir süreliğine işkence altındayken “Biz hapisteyiz ama fikirlerimiz iktidarda” vecizesini ürettiği; sonraki yıllarda her devlet kurumunda iyice yer tuttuğu; ardından gelen bir iç savaş vesilesiyle kalıcı bir “resmi meşruiyet” kazandığı; en sonunda da tek parti rejiminin eksilmez payandası haline geldiği; generalinden tek adamına kadar en tepedeki herkesten açık ya da örtülü onay ve destek aldığı bir ülkede, Trumpçı tiyatronun bir tekrarı nasıl sonuçlanır dersiniz?
Benim tahminim, sürecin de sonuçların da çok farklı olacağı yönünde. Zaten şimdiden silah ehli birbirine kırdırılarak, katillerin sırtları sıvazlanarak, bu güruhun en nefret ettiği parti kapatılmaya çalışılarak, gereken hazırlıklar yapılmıyor mu?
Yanlış anlaşılmasın. Faşizan çevreler, sonuç istedikleri gibi olmazsa, mutlaka 6 Ocakçılık oynayacaklar demiyorum. Söylemeye çalıştığım, köşeye sıkıştıkları zaman eninde sonunda bu cins tepkiler verecekleri... Artık dünya tarihinin böyle bir döneme girdiği ve küresel dengelerin bunu kaldırabileceği... Ve faşizan gelenekleri çok zengin olan bir ülkede, sırtını sadece kurumlara yaslayan, bu kalkışmalara hazır olmayan bir demokratik siyasetin onarılmaz zararlar vereceği.
Sandıktan mucize beklemeyin artık.
Hatta... Tam da birileri itleri salmış ve taşları daha çok bağlama çabasına girişmişken, vicdanı ve aklı olan herkesin o bağlanmaya çalışılan toplumsal odakların yanında yer alması ahlaki bir zorunluluk... Ama siyasi açıdan o dahi yeterli değil.
İhtiyaç duyulan: Sınıfa karşı sınıf. Kadroya karşı kadro. Örgütlü bir kitle hareketi olan faşizmi, ancak örgütlü bir kitle hareketi tarihe gömebilir.
- Göçmen karşıtı göçmenler 21 Aralık 2024 04:29
- Türk sağının Trump coşkusu 07 Aralık 2024 04:55
- Batı solunun açmazı 23 Kasım 2024 04:33
- İşçi sınıfına ihanetin bedeli 09 Kasım 2024 04:16
- Amerikan seçimlerini aşırı sağ kazandı 03 Kasım 2024 04:35
- Filistin, iklim değişikliği ve seçim olmayan seçim 26 Ekim 2024 04:45
- Amerikan aşırı sağı ne kadar örgütlü, ne kadar tehlikeli? 12 Ekim 2024 04:16
- "Kamyoncular", işçi sınıfı ve Amerikan seçimleri 28 Eylül 2024 05:10
- Türk-İslam tahakkümünün ve Netanyahu terörünün ortak kökenleri 14 Eylül 2024 04:51
- Dünyanın sonu mu geliyor? 31 Ağustos 2024 04:10
- Kamala Harris neyi değiştirecek? 17 Ağustos 2024 05:06
- Doğu Avrupa’da aşırı sağın durumu 03 Ağustos 2024 05:34