HDP’yi şeytanlaştırmak
Fotoğraf: MA
Son günlerde Halkların Demokratik Partisini (HDP) siyasal gündemin ön sıralarına taşıyan gelişmeler yaşandı. Anayasa Mahkemesi, Hazineden HDP’ye aktarılacak paranın bekletilmesine karar verdi. Parti bu nedenle 10 Ocak’ta alması gereken 180 milyon lirayı alamadı. HDP’yi yoğun bir biçimde gündeme getiren bir diğer başlık, Eş Genel Başkan Pervin Buldan’ın seçime kendi cumhurbaşkanı adaylarıyla gireceklerini açıklaması oldu.
Anayasa Mahkemesi kararı ve Pervin Buldan’ın açıklaması, iflah olmaz HDP karşıtlarıyla, HDP’ye ılımlı bir yaklaşım sergilediğini iddia edenler arasındaki söylem örtüşmesinin bir kez daha açığa çıkmasına neden oldu. HDP’nin kendi adayıyla seçime girmesinin Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması ve altılı masa adayının seçimi kaybetmesi sonucunu doğuracağı yaygın bir biçimde ifade edildi. Oysa bu eleştiriyi yapanlardan büyük bir bölümü HDP’nin Hazine payına bloke konulması konusunda sessiz kalmıştı.
Siyasal partiler tarihinde eşine az rastlanır bir saldırıya maruz kalan ve buna rağmen gücünü korumayı başaran HDP’nin içinde bulunduğu durum, “Terörle araya mesafe koymak” ezberine sıkıştırılmak isteniyor. Türkiye’de Kürt meselesinin tarihsel ve güncel dinamiklerini tek taraflı yorumlayanların imzasını taşıyan bu beklenti yalnızca siyasetin gelişim dinamiklerini sınırlandırmakla kalmıyor, içerdiği ‘şeytanlaştırma’ boyutu ile özgürleştirici siyasal faaliyet alanını da daraltıyor.
* * *
‘Şeytanlaştırma’ kavramı siyasal karşıt hakkında, onu yerleşik inançlar üzerinden değersizleştirecek tanımlar yapılması anlamını taşıyor. Belli bir siyasal parti, etnik grup ve ideolojinin şeytanlaştırılmasının nedenleri var. Nefretin üretildiği ortamdaki iç dayanışmayı artırıyor, ortak hedeflerin grup içindeki meşruiyet düzeyini yükseltiyor, kendi haklılığına olan inancı artırıp gerekli görüldüğünde grup üyesinin kendini çeşitli biçimlerde feda etmesinin yolunu açıyor.
HDP ve onu ortaya çıkaran tarihsel arka plan, bu siyasal yönelimi destekleyenlerce bir hak ve özgürlük mücadelesi süreci olarak tarif edilmişken, karşıtlarınca dönemin baskın dinamiklerine göre bölücülük, ajanlık ve bir başka milliyetçilik türü olarak tanımlanıyor. Ancak ayrımlar her zaman bu kadar net ve kolay anlaşılır değil. Yeminli düşmanların küfürlerinin dayanaklarıyla muhalif sayılan televizyon kanallarında konuşan ılımlı “destekçiler”in demeç ve yorumlarının üzerinde yükseldiği zihin haritası arasında sık sık görülen benzerlikler hayli önemli. Güncel siyasette yan yana gelmeleri mümkün olmayan kesimler arasında HDP konusunda şekillenen ortak payda, üzerinde düşünülmeyi gerektiriyor.
Dikkat çeken ilk benzerlik küfredenin de, nesnel yorum yaptığını düşünenin de gerekçesini kulaktan dolma bilgilere dayandırması. Parti yetkili organlarının ısrarla ve defalarca reddettiği bir dedikodu, yapılan yorumların veri kaynağı içinde yer alabiliyor. HDP’ye sövgü ile bir kısım “dostça” eleştirinin ortak özelliği, çifte standarda dayanan ikili yaklaşım tarzı. Kanıta dayanmayan söylem, başka kurumlara işlettiği zihinsel elekleri burada işletmediği gibi, partinin kurumsal yapısını ve onun iç işleyiş mekanizmalarını da küçümsüyor. Kolay anlaşılır karşıtlıklara odaklanan bu söylem sağlıklı istatistikleri, temel eğilimleri, bilimsel çalışmaların sonuçlarını duymuyor. Bazen tek bir örnek üzerinden koyu genellemeler yapılabiliyor. Kendi konumunu mutlak kabul eden bu dil, ‘tarihsel öteki’nin siyasal iradesini derin bir bilinmezliğe mahkum ediyor.
Küfredenle, “dostça” eleştirenin bir diğer ortak özelliği sözlerin adeta yer çekimi olmayan bir sosyal ortamda ifade edilişi. Bahsi geçen ortamda eksik olan sadece deneyimin tarihsel bilgisi değil. Sözün içine kurulduğu format da güncel olana odaklanmış popülist ihtiyaçlar nedeniyle dar ve tek boyutlu. Eleştirilen siyasal kararın üretildiği mecra ile eleştirinin yapıldığı ortam arasında benzerlik olmadığı gibi, nicel bir denklik de mevcut değil. Komplo teorisi motifleriyle yüklü savruk ve sorumsuz bir doğaçlama dilin sahibi, basit ikili ayrımlar üzerinden acil ve yüzeysel çözümler önerip, bununla memleket meselelerinin çözümüne katkı yaptığını düşünebiliyor.
* * *
HDP’yi “dostça” eleştirirken onu şeytanlaştıranların yaklaşım tarzına yaklaşanlara yapılması gereken ilk uyarı, bu tercihin muhalif duruşları ötekileştirdiğinin ve sistemli anlama ve siyasal müzakere süreçlerini tahrip ettiğinin hatırlatılması olmalıdır. Erdoğan rejiminden kurtuluşu ‘Altılı masa’nın başarısına bağlayıp, HDP’yi tabi ve tali pozisyonlara layık görenlerin yaklaşım biçimindeki çifte standartlı kolaycılığın ve siyasal meşruiyet alanını güncel ihtiyaçlara göre daraltma alışkanlığının yarın söz sahibinin kendisini vurabileceği unutulmamalı.
- Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler 03 Kasım 2024 04:32
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47
- ‘İç cephe’ çağrılarını 10 Ekim 2015’te yitirdiklerimizin fotoğraflarına bakarak düşünmek 13 Ekim 2024 04:47
- İsrail devleti terörü neleri örtüyor? 06 Ekim 2024 04:32
- Sağda birlik arayışları ve Kürtler 29 Eylül 2024 04:45
- Günay Kubilay'dan "Bir Kumpas Davasının Anatomisi" 22 Eylül 2024 04:00
- Narin… 15 Eylül 2024 04:51
- Reşit Kibar "Ne" için öldürüldü? 08 Eylül 2024 04:04
- ‘Barış’ emekçinin hayatına nasıl dokunur? 01 Eylül 2024 04:10
- ‘Kolektif Şiddet Siyaseti’ 25 Ağustos 2024 05:07
- Filistin kimin ‘dava’sı? Filistin kimin ‘dava’sı olmalı? 18 Ağustos 2024 04:50