15 Ocak 2023 04:45

Trolleri biz beslemeyelim de ya iktidar besliyorsa ne yapalım?

trolleri beslemeyin

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Bir önceki yazıda bu köşede kültür savaşı kavramının sağ siyaset için ne kadar kullanışlı olduğu, “tartışmalı” konularla belirlenen gündemin eninde sonunda çıkışsız bir siyasi kutuplaşmaya bağlandığı eleştirilmişti. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in, Soylu’ya yakın bir trol grubunun nasıl çalıştığına yönelik ifşaatının ardından bu hafta konuyu biraz genişletip ‘yankı odaları’ kavramını tartışmak istiyorum. Çünkü kutuplaşmanın önemli nedenlerinden biri sayılan yankı odaları bizim, özellikle sosyal medyada, farklı görüşlere erişimimizin olmadığı, yalnızca bizim gibi düşünenlerden oluşan bir gruba hapsolduğumuza dayanarak yeni çağın bir sorunu olarak önümüze konuyor. Hatta Elon Musk dahi işe daha önce askıya alınan hesapları açarak başladı. Nefret söylemi, ırkçılık ve dezenformasyonla nasıl mücadele edeceği sorulduğunda ise algoritma ayarlamalarıyla bunların önümüze düşmesinin engelleneceğini vaat etti. Bu aslında çok eski ve klişe bir söylem, eğer trolleri beslemezseniz yayılmasını engellersiniz: Don’t feed the trolls. Bu, sosyal medyada yalnızca ilgi çekmek, kamusal alanda bazı tartışmaları kışkırtmak isteyen sıradan kullanıcı hesapları için hala geçerli olabilir. Mesela az takipçili bir kullanıcının “kadınların görevi çocuk doğurmaktan ibarettir” falan yazdığını görürsünüz, böyle paylaşımlara hemen sinirlenip “sen kim oluyorsun!...”la başlayan cevaplar yetiştirmek zaman kaybı olabilir. Peki, ya bizim beslemediğiniz trolleri medya ve siyaset besliyorsa o zaman ne yapacağız?  Irkçılık, ayrımcılık, nefret söylemi, çarpıtma yalnızca sosyal medyada bunları ifade edebileceği personalar yaratan kullanıcılarla yayılmıyor ki, arkasında giderek güçlenen, onu destekleyen bir siyaset var. Üstelik “woke kültürü”, “woke mafyası”, “iptal kültürü” eleştirileriyle de meşrulaştırılmaya çalışılıyor.

Hesapların adını duymamış ve takip etmiyor olabilirsiniz ama aramızda Özgür Özel’in perşembe günü ifşa ettiği trollerin varlığından, toplu hareket ederek bazı siyasetçilere, gazetecilere, hak savunucularına nasıl saldırdığından haberdar olmayan var mı? Sosyal medyayı çok ender, mesela yalnızca eğlence amaçlı kullanan küçük bir azınlık dışında, ki onların bile kulaklarına çalınmıştır, hepimiz Özel’in neden ve ne tür paylaşımlardan bahsettiğini biliyoruz. E hani yankı odalarındaydık, hani yalnızca bizim gibi düşünen insanları dinliyor, bizden farklı düşüncelere erişemiyorduk? Kendinize çok sınırlı, kapalı bir sosyal medya ortamı yaratabilirsiniz belki ama bilginin dönüp dolaşıp sizi bulmasını engelleyemezsiniz, en azından sağdaki trend topic listesi gözünüze takılır, arkadaşlarınız fotoğraflarını siyah beyaz yaparak Pınar Gültekin cinayetini protesto eder, tacize uğrayan bir arkadaşınız Facebook’ta isyan eder, siz komik videoları kaydırırken birileri hayvanlara yönelik şiddet yüzünden göz yaşları döker. Hoşgeldiniz aramıza, ama zaten hiç gitmemiştiniz ki…

Özel’in organize trol grubunun başında olduğunu iddia ettiği Emin Şen, 2013’te Türkiye gazetesinden Fatih Vural’a konuşmuş. Soylu’nun AKP’ye katılımının ardından partide sosyal medyada atılım olduğunu, bir grup kurulduğunu söylüyor, bu konuda Bakanlar Kurulu’na sunum bile yapmış ve ekliyor “Siyasiler algı yönetimi açısından hâlâ geleneksel medyayı öncelikli gördükleri için oraya odaklanıyorlar; ama bu olaylarda gördük ki [Gezi’den bahsediyor], geleneksel medya da sosyal medyanın peşinden koşuyor. Artık gündem burada belirleniyor.” Siyasi gayesini göz ardı edersek çok teknoloji determinist bir bakış açısı diye eleştirebiliriz ama cümlede sihirli bir sözcük var, o da bir ara kullanıla kullanıla (hatta muhalefete dair bir suçlama olarak) suyu çıkmış bir kavram “algı yönetimi”. Eğer böyle bir amacınız varsa işinizi sosyal medyaya bırakmazsınız. “Sosyal medya bununla yıkıldı”, “sosyal medyada çok tepki çeken paylaşım”… Haberlerin büyük bir kısmı bunlardan oluşuyor. İktidar medyasını takip etmiyorsunuz, bu haberleri de görmediniz diyelim. Gençlerin özgürce soru sorduğunu iddia eden Babala TV’yi takip ediyorsunuz, geleneksel medyayla işiniz yok, Youtube size yetiyor, hop biri kalkıp Barış Atay’a “Size terörist diyorlar” diye soruyor. Terörist diyen kim? Döndük mü başa…

Özgür Özel’in bahsettiği Ebabil Harekâtı, hiç hız kesmeden paylaşımlarına devam ediyor, kimden cesaret alıyorlar? Ebabil Harekâtı’nın hesabına girin, paylaşımlarına, kullandıkları dile bakın, sonra da herhangi bir TRT Haber bülteni açın, bir fark göremeyeceksiniz. Kimleri retweet’lediklerine bakın, kimlerin destek çıktığına bakın. Algının hiç de sosyal medya üzerinden yönetilmediğine ikna olacaksınız. Dahası RTÜK’ün kimlere ne cezalar verdiğini (en son Halk TV’ye kendilerini eleştirdiği için ceza verdi) düşünün, bir de kimlere neden ceza vermediğini. Medya gruplarının anlı şanlı magazin ödüllerinde kimlere ödül verildiğini hatırlayın, bir de kimlerin dışlandığını.

Sonuç olarak hiçbirimiz bir yankı odasında kapalı değiliz, istemesek de olan biten her şeyden haberimiz var. Üstelik bu, yalnızca trol grupları sayesinde olmuyor, bu gruplar topyekûn bir operasyonun parçası. Trol grupları da kamu kaynaklarından besleniyor, TRT de. İyi haber şu ki, nasıl biz bundan haberdarsak onlar da buralarda yazılanlardan haberdar. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın Selahattin Demirtaş’ın Twitter’dan paylaştığı mesajları engellemenin yollarını aradıklarını söylemesi bunun en bariz kanıtı.

Özel’in gösterdikleri kayıt altına almak, uyarmak adına çok önemli. Lakin bir yanda demokrasinin araçlarını onu ortadan kaldırmak için kullanan medya ve iktidar destekli bir operasyon varken onu sadece ifşa etmenin siyasi sonuç yaratmasını beklemek bu koşullarda biraz naif kalıyor. İktidarın jargonuyla “büyük resmi” görüp, sesimizi kısamayacaklarına dair güçlü bir duruşun bu dönemde daha etkili ve daha cesaret verici olacağı açık.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa