20 Ocak 2023 04:55

Kitle mücadelesi ile başarmak olanaklıdır

eylem yapan işçiler

Fotoğraf:Birleşik Metal-İş

Paylaş

Ülke sadece bağlantıları dışarıya uzanan “yerli ve milli çetelerin” savaş alanı haline gelmedi, doğrudan uluslararası çetelerin de hesaplaşma alanı haline geldi. Her gün yeni bir çatışmanın, hesaplaşmanın yaşandığını görüyoruz. Bütün bunlar seçim sürecine girildiği bir dönemde yaşanıyor. İktidarın paramiliter “gölge ordusu” ana muhalefet liderine silah gösterirken, resmi ordusu sonuna kadar iktidarın arkasındayız görüntüsü veriyor. Seçim sürecinde korkuyu yaygınlaştırmanın, egemen kılmanın iktidarın ilk hedefi olduğu görülüyor.

İktidar bu gerici amacı gerçekleştirmek için muhalifler üzerinde yaygın ve sert bir baskı uygulamak üzere peş peşe adımlar atıyor. Gerçeğe bağlı kalarak yayın yapmak isteyen TV kanalları artık programcıların mimiklerine bakılarak da cezalandırılıyor. İktidarın muhalif gördüğü yazılı ve görsel basın üzerinde onları boğmak üzere aşırı bir baskı uygulanıyor. Anayasa Mahkemesi HDP’yi kapatmak üzere süreci hızlandırmış durumda. Muhalefet milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için adımlar atılıyor. Ülkenin en büyük meslek örgütleri tam bir kuşatma altında ve TTB ve Fincancı örneğinde görüldüğü gibi başkanlarının tutuklanıp, cezalandırıldığı bir süreç yaşanıyor. Kısacası seçim süreci iktidarın baskı ve zorbalık eşliğinde, özgürce ve her türlü olanağı kullanarak propaganda yaptığı, muhalefetin ise bütünüyle susturulduğu, bastırıldığı bir döneme dönüştürülerek yürütülmek isteniyor.

Tek adam iktidarının hedefi seçim sürecini sinmeyi, korkmayı egemen hale getirerek yönetmek olarak belirginleşirken, işçi ve emekçi halkın birikmiş sorunları bu gerici havayı dağıtan bir enerji olarak ortaya çıkıyor. Metal işçileri ek zam taleplerini kabul ettirdiler. Ek zam talepleri ile pek çok iş yeri, iş kolu hareketlenmiş durumda, kuryeler yeniden direnişe geçti. Görülüyor ki işçi ve emekçiler arasında “gelecek sözleşme dönemini” bekleme geleneği kırılıyor, mücadele ederek kazanma eğilimi giderek güç kazanıyor. Memurlar ve emekliler ekonomik durumlarını biraz olsun rahatlatmak için taleplerini ileri sürüyorlar ve hareketleniyorlar.

Açıkça görülen şu ki, iktidarın gerici, faşist uygulamaları ve adımları ile halk kitlelerinin talep ve istekleri açık bir çatışma halinde. Tam da bu nedenle iktidarın ülkeyi dikensiz gül bahçesine çevirme hedefi amacına ulaşamıyor, ortaya çıkan enerjiyi bastıramıyor. Bunun farkında olan iktidar bazen vaatlerle, bazen de derde deva olmayan küçük ekonomik düzenlemelerle kitleleri yatıştırma politikası da izliyor. Ama yaratılan çöküntü ile bu “düzenlemeler” arasında büyük bir uçurum var ve ne tür bir propaganda yapılırsa yapılsın gerçeklerle, iktidarın attığı adımlar arasındaki bu uçurum kapatılamıyor. Açlık, yoksulluk, işsizlik ve hayat pahalılığının üzeri vaatlerle ve parlak nutuklarla örtülemiyor ve örtülemeyecek.

İşte bu koşullarda Emek ve Özgürlük İttifakı ilk mitingini İstanbul’da gerçekleştirdi. Mitingde işçi ve emekçilerin ekonomik taleplerinin yanı sıra politik özgürlük talepleri de dile getirildi ve sermayenin ve iktidarın saldırılarının birleşik ve genel bir mücadele ile engellenebileceğine vurgular yapıldı, seçim sürecinin de bu amaçla değerlendirileceği ilan edildi. Mitinge katılan işçi ve emekçilerin işaret ettiği yön şu ki; iktidara karşı mücadele etmenin, onun gerici ve faşist adımlarını engellemenin, püskürtmenin tek yolu işçi ve emekçi kitleleri ile birleşmek, onlar arasında mücadele etme eğilimini harekete geçirmek ve örgütlemektir. Az çok kabul edilebilir koşullarda bir seçimin yapılabilmesi de bu mücadeleye bağlıdır. 

Bu gerçeğe dayanarak diyebiliriz ki; iktidarın ve burjuva muhalif çevrelerin işçi ve emekçi halkı politik ve ideolojik eğilimlerine göre bölme ve yedekleme politikasına karşı, kitleleri gerçek talepleri ve acil çıkarları temelinde birleştirme politikası, saldırıları engellemek ve püskürtmek için tek doğru politikadır. Kendilerine “sosyalist” diyenlerin “sosyalistleri birleştirme” politikaları tam da bu nedenle eleştirilmelidir ve onlara, kitleleri birleştirip, harekete geçirmeyi temel amacı olarak görmeyen bir politikanın yanlışlığı sürekli olarak hatırlatılmalıdır.

Mücadelenin kendine sosyalistlere değil, kitleleri birleştirmeyi ve mücadeleye seferber etmeyi hedefleyen sosyalistlere ihtiyacı var. İdeolojinin politika olmadığını, politik taktiklerin ve mücadelenin mevcut gerçeklerin, güç ilişkilerinin doğru tahlil edilmesi temelinde yükseleceği unutulmamalıdır. Toplumu bölen gerçek çelişkileri, işçi ve emekçilerin çıkarlarını ve taleplerini hesaba katmamak; 6’lı masanın bileşimine bakarak seçim sonrasında da “dinciliğin ve muhafazakarlığın ağır bastığı” bir politik ortam olacak gibi yanlış düşünce ve tespitlere neden olabilmektedir. İşçi ve emekçi kitlelerle sermaye ve iktidar arasında derin ve uzlaşmaz çelişkiler vardır ve ülke bu çelişkilerin daha da sertleşeceği bir döneme girmiştir. Tartışmasız kabul edilmelidir ki; tek adam yönetimi ve onun faşist yönelimleri seçimlerde yenilgiye uğratılmalıdır. Bunun başarılması politik olarak bir nefes alma döneminin önünü açacaktır ve kitlelerin mücadelesi bugüne göre biraz daha elverişli koşullarda gelişip güçlenecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa