Halk ne zaman zafer kazanır
Fotoğraf: AA
14 Mayıs 2023 tarihi acaba kimin için demokrasi tarihi olacak? Göreceğiz! Bu yazıda, ilan edilen bu tarihin ne anlamda demokrasi tarihi olabileceğini iki farklı anlayışıyla tartışmaya çalışacağım.
Her şeyden önce biraz gerilere, Demokrat Partinin büyük bir ekseriyetle seçimi kazandığı 1950 yılı 14 Mayıs gününe gidelim. İlkokulun son sınıfında çiçeği burnunda bir delikanlı olarak o günü çok iyi hatırlıyorum. Radyoda yaşanan büyük bir coşku yeni siyasi kadronun etkisi ya da baskısı sonucu mu, yoksa halkın samimi duygusunun yansıması mı idi, bilemezdim. Her ne ise, DP gerçekten büyük bir zafer edası ile iktidarı kazanmış idi. İşte burada duralım. Görünürde sonuç kazanç idi, fakat bu kazanç halkımıza refah mı getirecekti, yoksa toplumun ilerleyiş yolunu mu değiştirecekti? Mesele şu idi, halkın refahı gelinen yolda ilerleyişle mi, yoksa yolun değiştirilmesi ile mi mümkündür. Halkın bu soruya yanıt vermesi çok zordu. Zira seçimi kaybetmiş olan kurucu parti CHP, özellikle de Atatürk’ün ölümünü izleyen yıllarda yaşanan İkinci Paylaşım Savaşı zorlukları, AKP’nin bir zamanlar diline doladığı, bugünlerde ise nedense dilendirmekten çekindiği ünlü karne edebiyatı uygulamasıyla halkı gerçekten sıkmıştı. Kısacası, sıkıntılar sonrası her değişimi halk hoş karşılamaya yatkındı. Bir de buna dinciliğin sömürüsü katılınca değişim mukadder idi. Kaldı ki, yeni parti CHP’den kopanların kurduğu teşkilattan başka bir şey değildi. CHP tek parti olarak iktidarını sürdürmüş olsa idi, emperyalistin üzerine oynayacağı bir at olamazdı! Halkımızı bugünlere taşıyan partiyi de cenin olarak doğurtup, iki ayda iktidara taşınmasının emperyalist bir hikmeti olsa gerek!
Evet, devletçilik ve karne rejimi sonrasında Türkiye’ye dayatılan ABD’nin Marshall kredisi destekli serbest ekonomi rejimi halkın tercihini değiştirmeye yetiyordu. Ama acaba bu olumlu bir değişim mi idi? Dış ticaretin serbestleştirilmesi piyasayı yabancı ürünlere boğdu, ama ülkenin döviz sıkıntısına ve bağımlılığa doğru hızla kaydığından halkın haberi bile yoktu. Öyle ki, korkunç dış borçluluk durumu ortaya çıkınca, 1958 yılında alacaklı devletler Paris’te çok sıkı bir borç yapılandırma anlaşmasına hükümeti zorladı. İşler giderek kötüleşiyordu ve yaşanan ekonomik çöküşün aynı zamanda siyasi çöküşü de gündeme taşıyacağı açıktı. Nitekim burada detaya girmeden belirtelim ki, istenmeyen ve demokrasi yaşamımızda kara bir leke olarak kalan 27 Mayıs olayı yaşandı. Peki, devletçilik uygulamalarında onlarca fabrikanın işletemeye açılması yanında, İkinci Paylaşım Savaşı’nda ciddi sıkışıklık yaşanırken 1958 yılında moratoryuma (devletin iflası) benzer hezimet oluşmamışken, neden 1950 politikaları sekiz yıllık sürede ekonomiyi uluslararası alanda bu denli çaresiz konuma taşıdı? Bu duruma halkların özgürlükleri mi, yoksa kuralsız devlet yönetimi mi yol açtı? Bu soruya iki yanıtla yaklaşılabilir: birincisi, bir ekonomide üretimden fazla tüketim olursa bunun faturası millete bir şekilde ödetilir; ikincisi ise, acaba bir ekonomide üretimi aşan tüketimi kimler, hangi gerekçe ile ister!
Gelelim bu yılki 14 Mayıs görüntüsüne. Merkez Bankası boş, bütçe açığı ve cari açık önemli tutarda, döviz olağanüstü düzeyde olmasına rağmen, mayıs ayına kadar baskılanıyor. Fiyatlar ortada, istihdam meselesi ise her yuvanın içine ateş düşüren sosyal felaket. Tarım ve sanayi alanlarındaki verimsizlik ve alan daralması ilerisi için alarm vermektedir. 14 Mayıs 1950 eskiyi kapatma dönemi ise, 14 Mayıs 2023 tarihi de eskiyi kapatma dönemi olarak benimsenecekse, bu iki kapanış dönemlerini bir önceki dönemleri ile mukayese etmeliyiz. DP’nin işbaşına geldiği dönemde sıkıntılar ve savaşlar geride bırakılmış, ona rağmen ekonomide devletçilik döneminin kazanımları ülkeyi kısa sürede ileri düzeye taşımış idi. Peki, 14 Mayıs 2023 tarihinde böylesi kazanımlarımız var mı? Halkımızın kutsal duygularının her siyasi sıkışıklık dönemlerinde istismar edilmesi dışında sanayi ve tarım gibi temel ekonomi alanlarında ciddi bir başarı var mı? 1950 yılında yaşanan yol değişimi ulusal ekonomi ve kalkınma modelinden küresel emperyalizme duhul simgesidir. Buna karşın, 2023 yol değişiminin ise, neoliberalizmin halkımızı soyan küreselleşme ve finansallaşma politikalarından üretime ağırlık veren politikalara yöneliş olması umulmalıdır.
Peki, böyle bir yol değişimine olanak var mı? Buna karar verecek olan halktır. Halk ne zaman siyasi erkin etrafında yandaşlar ve emperyalist odakların kümelendiğini ve iktidarı halka hizmetten uzaklaştırıp, halkın sömürülmesine alet edildiğini anlarsa işte o zaman 14 Mayıs 2023 dönüşü çok isabetli olarak 14 Mayıs 1950 tarihli dönüşünden farklı ve halkların lehine gerçekleşir. Şu nokta çok önemlidir. Demokrasi dediğimizde halk adına temsilcilerinin parlamentoda söz ve karar sahibi olması amaçlanmaktadır. Bu durumda başkanlık gibi denetimsiz feodal tipli yapılanmada ne halk vardır ne de demokrasinin esamisi okunur. Hele de hukukun, medyanın ve üniversitelerin mutlak başkan güdümünde olması durumunda demokrasiyi bir tarafa bırakalım, çağdaş cumhuriyet yönetiminin varlığından dahi söz edilemez. İşte bu noktada siyasi anlamda temsili demokrasi ile gerçek demokrasi arasındaki farka işaret etmek gerekmektedir. Kapitalist sistemde parlamento siyasi demokrasiyi şeklen kurar. Bu sistemde parlamentoya girebilen ve yasa yapımında söz sahibi olabilenler genellikle varsıl ve burjuva kesimden gelmekte olup, emekçilerin ve emeklilerin konumlarından ziyade kamusal erkleri kendi ve çevrelerinin çıkarları doğrultusunda kullanma eğilimde olurlar. Hele de medya ve yargı denetlenip baskılandıkça bu durumdan haberdar olamayan halk kesimleri siyasi tercihlerini çarpık olarak ortaya koyarlar.
14 Mayıs 2023, başkanlığın silinip, halkın temsilcilerinin yönetimi ele alma ve burjuva anlayışında da olsa, bugüne göre çok daha makul ve ileriye yönelik ufuklar açabilecek bir yönetim kurma tarihi olacaktır. Halkımız duygusu ve basiretiyle bu başarıyı oluşturmaya kadirdir ve gelecek kuşaklara olan borcu adına mecburdur!
- Emek zulmü meselesi irdelenmelidir 21 Aralık 2024 04:36
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33