İşçiler artık ‘milli güvenliği bozucu’ iddiasıyla grev yasağına inanmıyor!
Fotoğraf:Birleşik Metal-İş
TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 23 Ocak’ta işçilerin greve çıktığı Gebze’de kurulu Fransız sermayeli Schneider Enerji’de önceki gece anlaşma sağlandı!
Schneider Enerji’yi bugün bu köşenin konusu yapan anlaşmanın kendisi değil. Bu değerlendirmeyi elbette Schneider Enerji işçileri ve üyesi oldukları Birleşik Metal-İş yapacaktır. Bugün tartışmak istediğimiz şey Schneider Enerji işçilerinin; Birleşik Metal-İş ve MESS arasındaki TİS görüşmelerinde MESS’in taleplerini kabul etmemesi karşısında başvurdukları grevin, üstünden 1 gün bile geçemeden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzaladığı bir kararla yasaklanmış olmasıdır.
Ancak Schneider Enerji işçileri ve sendikaları, fabrikanın bahçesinde yaptıkları toplantıda Cumhurbaşkanının yasak kararını tanımayacaklarını, taleplerini elde edene kadar greve devam edeceklerini çok coşkulu konuşmalar ve alkışlarla ilan etmişlerdi.
Cumhurbaşkanı, grevin “Milli güvenliği bozucu nitelikte” görülmüş olmasını yasaklanma nedeni gösterdi. Yani AKP’nin 21 yıllık devri iktidarı boyunca yasakladığı bu 20’nci grevin yasaklanma gerekçesi önceki 19 grevin yasaklanma gerekçesi ile aynı.
NE MİLLİ GÜVENLİKMİŞ AMA!...
Erdoğan ve partisinin grev düşmanlığı yeni değil. Tersine daha iktidara gelmesinin birinci yılı dolmadan ilk grevi yasaklayan AKP iktidarı, Schneider Elektrik’e kadar, 200 bine yakın işçiyi kapsayan 19 grevi yasaklayarak önceki hiçbir iktidarla kıyaslanamayacak bir grev düşmanlığı karnesine sahip olmuştu.
Schneider Elektrik’ten önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararıyla yasaklanan son grev Belçika sermayeli Kocaeli’de kurulu Bekaert’in iki fabrikasında 1000 dolayında işçiyi kapsayan grev olmuştu. Bu fabrikalardan birinde örgütlü olan Öz Çelik-İş grev yasağına uyup grevi kaldırırken Birleşik Metal-İş üyesi 450 işçi, bu yasak kararını tanımayarak greve devam etmiş, 18 gün süren patrona ve tek adam yönetimine karşı bir direnişe de dönüşen grev işçilerin kazanımıyla 30 Aralık 2022 gecesi sona ermişti.
Daha önce de; 2018 yılında MESS’le yapılan TİS görüşmeleri tıkanınca 130 bin metal işçisinin 2 Şubat 2018’de başlayacağı grevin hükümet tarafından yasaklanmasına karşı Birleşik Metal-İş, yasağa uymayarak greve çıkacağını açıklamış, ancak tepkisi kimi işyeri eylemleriyle sınırlı kalmıştı.
2020 yılında EMİS’le yapılan TİS görüşmeleri tıkandığında da Birleşik Metal-İş, grev yasağına uymayacağını açıklamış, tam gün ya da belirli saatlerde iş durdurarak grev yasağını “delmeye” çalışmıştı. Ama açıkça ve tam olarak grev yasağına “hayır” diyen bir tutumu Birleşik Metal-İş Sendikası ve üyesi işçiler Bekaert’teki 18 günlük grevle gösterebildi.
‘MİLLİ GÜVENLİK’ EMEK VE GREV DÜŞMANLIĞININ ÖRTÜSÜ
Bekaert öncesindeki grev yasakları genellikle binlerce işçiyi kapsayan iş kolu düzeyindeydi. Bu yüzden de grevin ekonomiye zarar vereceği gibi gerekçeler öne çıkarılarak savunuluyordu. Sanki grevin sorumlusu işçilerin taleplerini reddeden patronlar değil de işçilermiş gibi!
Son grevlerin yasaklandığı Bekaert’te 450, Schineider Enerji’de ise sadece 350 işçi çalışıyordu. Bu fabrikalardan Bekaert Belçika, Schneider Elektrik ise Fransa sermayeli firmalardır!
Yani Cumhurbaşkanı dolayısıyla tek adam yönetimi, ülkenin “milli güvenliğini” Fransa ve Belçika sermayeli şirkete bağlı çalışan 350-450 işçinin grevinin bozduğunu iddia ediyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanı daha grev başlamadan Resmi Gazete’de yasak kararı yayımlıyordu!
Burada ilk akla gelen de ister istemez; bu fabrikaların sahibinin Belçika ve Fransa menşeli tekeller olmasını bir yana bıraksak bile, “Eğer 350 işçinin (ya da 450 işçinin) bir fabrikada greve çıkması milli güvenliğini bozacak hale gelmişse vay ki vay ülkenin milli güvenliğinin düştüğü hallere” demek gerekiyor!
Ama biraz daha soğukkanlı bakıldığında asıl amaç daha iyi fark ediliyor. Ki bu amaç, “Milli güvenliği bozma” iddiasının tamamen, grev yasağına bir meşruiyet sağlamak için kullanılmasıdır. Çünkü AKP’nin, gelmiş geçmiş en radikal sermaye savunucusu parti olarak, işçi sınıfının sermayeye karşı en eski, en yaygın ve etkili mücadele aracı olan grevlere karşı olmasının, hatta düşmanlık göstermesinin şaşırtıcı bir yanı yoktur. Çünkü Erdoğan-AKP iktidarı için, işçilerin haklarını savunması, daha da ileri giderek bu savunmayı birleşip grev yapacak kadar ileri götürerek; hakları gasbedilen, talepleri göremezden gelinen ve bu nedenle mücadele etmek isteyen tüm emekçiler için “kötü örnek” oluşturmaktadır! Ki, AKP’nin felsefesinde de olan ama tek adam rejimiyle ete kemiğe bürünen “biat kültürü”ne karşı tarihsel köklere sahip olan greve karşı derin bir düşmanlık duymasını da teşvik etmektedir.
Yani iktidarın grevleri “Milli güvenliği bozucu” bir eylem olarak görerek yasaklaması, tamamen bu sermaye yanlısı ve emek düşmanı tutumunun üstünü örtme amaçlıdır.
Ama işçiler artık grevin “Milli güvenliği bozcu bir eylem” olduğu iddiasıyla yasaklandığı bahanesine inanmıyor.
İŞÇİLER GREVLERİNİN YASAKLANMASINI TANIMAYAN BİR YÖNELİŞTE
Bekaert ve Schenider Enerji işçilerinin grevlerinin yasaklanması, sermaye iktidarının bir fabrikada birkaç yüz işçinin grevine bile tahammül edemez hale geldiğini göstermiştir. Ama aynı zamanda Bekaert ve Schenider Enerji işçilerinin, grevlerinin yasaklanmasını tanımayarak Bekaert işçilerinin 18 günlük grevini kazanımla bitirmesi ve Schenider işçilerinin 1 günlük de olsa yasağa rağmen sürdürdükleri grev ve bu doğrultuda gösterdikleri kararlılık, işçilerin de artık grevlerinin yasaklanmasına tahammül etmeyeceklerinin ifadesi olmuştur.
Bu yüzden de önümüzdeki dönemde işçi sınıfının sendikal mücadelesinden söz ederken sermaye iktidarlarının yasaklara karşı açıkça tutum alabildiklerini dikkate almak gerekmektedir. Hele de son yıllarda sendikasız ya da sendikalı olsun işçilerin şalteri indirerek patronların karşışına çıktıklarını da göz önüne aldığımızda, patronların ve iktidarlarının mücadeleyi sınırlamak için koydukları yasa ve yasaklamaların düne göre daha etkisiz olacağı bir döneme girdiğimizi söyleyebiliriz.
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44
- Ülke ve halkın sorunlarını çözmeyen iktidar yeni suç ve cezalar ihdas ediyor 13 Kasım 2024 04:58
- Sermaye ve emek güçleri arasında sert mücadeleler dönemi! 10 Kasım 2024 04:46
- İktidar kayyımı muhalefeti ezmenin koçbaşına dönüştürüyor 06 Kasım 2024 04:58
- Tek gerçekçi seçenek yığınların siyasete doğrudan müdahale ettiği bir mücadeledir! 03 Kasım 2024 04:47
- İnsanca yaşayacakları bir asgari ücret için işçiler kendi ölçütlerini koymalı! 31 Ekim 2024 07:58
- Sermaye tüm güçlerini emekçilere karşı seferber ederken sendikalar ne yapıyor? 27 Ekim 2024 04:45
- Erdoğan-Bahçeli ittifakı: Büyük iddialar küçük hesaplarla nereye kadar? 24 Ekim 2024 12:49
- Emek mücadelesi için son derece önemli bir dönemin eşiğinde! 21 Ekim 2024 05:04
- ‘Kürt sorununun çözümü’ konusunda demokrasi güçlerinin inisiyatif alma zamanı! 17 Ekim 2024 05:14