Şiddet sarmalı derinleşirken
Fotoğraf: AA
Korku... Sokağa korku hakim bu ülkede. İşyerinizde, bir eğlence mekanında ya da sokakta yürürken herkese şüpheyle bakıyorsunuz. Onlar da size tabii. Yediden yetmişe kadar herkes potansiyel katil. Ve/ya öyle olduğu algısı herkesi iyice korkuya boğuyor.
Altı yaşında bir çocuğun öğretmenini yaralamasının şokunu yeni atlatıyordu Amerika Birleşik Devletleri. Daha bu haber soğumadan, bir dizi şiddet olayı daha yaşandı. İkisi gündeme damgasını vurdu. Diğerleri ya kısa sürede unutuldu ya da zaten o kadar dikkat çekmedi. Oysa hepsi toplumun derinleşen militarizasyonuna işaret ediyor.
Ülkenin batı yakasında iki toplu katliam... Biri dans salonlarında 11 kişinin, diğeri de yedi tarım emekçisinin ölümüyle sonuçlandı.
Bunlar yaşanırken kolluk kuvvetleri boş durmuyordu elbette. Ülkenin diğer ucunda bir çevreci aktivisti, üç hafta önce de bir siyahı göz göre göre katlettiler.
Çevreci aktivistin katli, ancak yoldaşlarının küçük bir kısmı cam çerçeve indirince ulusal gündem olabildi. O da gayet geçici şekilde. Bu da, çok değil üç yıl önce neredeyse her gün sorgulanan devlet şiddetinin, tekrar “kabul edilebilir gerçeklik” haline geldiğini gösteriyor.
Bu olayların kökleri kısmen Amerikan toprağında olmasına rağmen, küresel boyutlarını da gözden kaçırmamak lazım. Geçtiğimiz on yıl, çevre aktivistlerine karşı şiddetin dünya çapında yükseldiği bir zaman dilimi oldu. Küresel kapitalist yıkım tırmandıkça, buna karşı mücadele de güçlenecek elbette. Devletlerin ve küresel sermayenin bu mücadeleye karşı artan düzeylerde zora başvurması neredeyse kaçınılmaz.
Diğer olayların küresel boyutu gayet farklı. Bu tür toplu katliamlarda kullanılan silahlar, genelde askeri tip silahlar. Bunları üreten şirketlerin ağırlığı, emperyal dinamiklerden kaynaklanıyor. Amerikalılardan ziyade başkalarını öldürmek üzere kurulmuş bunlar. Tam da bu yüzden, siyasetçilerin dokunamayacağı güç odakları. Bu devlerin silahları Amerika’da can yakınca, liberaller ve ilericiler silah lobilerine (ve kırk yılda bir, şirketlere) karşı ateş püskürüyor. Bu silahların bizim sokaklarımızda işi ne diye. Ancak aynı tepki, ordu ve devlet tüm toplumu militarize ederken verilmiyor.
Geçtiğimiz aralık ayında, meclis ve senato Amerikan tarihinin en yüksek askeri harcama paketine imza attı. Birkaç alternatif medya kanalı dışında toplumdan çıt yok. Sokakta tepki sıfır. Bunun nedeni, “dış siyaset”e genel ilgisizlik kadar, Putin’in Ukrayna işgali dolayısıyla askeriyenin taze bir meşruiyet kazanması. Gelin görün ki, Amerika gibi emperyal bir güç söz konusu olduğunda, iç ve dış siyaset ayrımının anlamı tamamen ortadan kalkıyor. Bu şirketlerin ve çirkin silahlarının dönüp dolaşıp Amerika’da sivillerin canını alması bunun en acı kanıtı.
Kitle katliamlarından birinin yaşandığı güney Kaliforniya’daki Monterey Park mesela... Ülkenin en nezih yerlerinden. Küresel güneyin günlük kaderi olan korku ve şiddetin, bu kadar ayrıcalıklı bir mıntıkayı vuracağı, on-yirmi sene öncesine kadar, kimsenin aklına gelmezdi. Oysa artık, herkesin soluduğu hava kirlenmiş durumda.
Korkuyu havada koklayabiliyorsunuz demiştim önceden. Ancak başka hisleri de zikretmek lazım. Bıkkınlık, çaresizlik, yılgınlık, endişe, yalnızlık... Bunların hepsi gündelik varoluşun eksilmez parçaları. 1980’lerden itibaren sendikasızlaşma ve örgütsüzleşme, insanları sadece güvencesiz işlere değil, arkadaşsızlığa, ailesizliğe hapsetmiş durumda. Muhafazakarlar bir taraftan “aile değerleri” diye bağırıp duruyor, diğer taraftan aile bağları dahil her türlü insani bağın dayanaklarını yok ediyor. Liberaller de neredeyse her hareketleriyle buna çanak tutuyor.
Küçük bir kesim, işe, paraya, başarıya, güce aşırı bir adanmışlıkla bu hisleri bastırmaya çalışıyor. Daha yaygın yöntem tüketimle kendini uyuşturmak. Bunların bittiği yerde de madde bağımlılığı, hastalıklar ve şiddet devreye giriyor.
Derinleşen şiddet sarmalı, giderek çürüyen ve çözülen bir toplumun olduğu kadar, faşist örgütlenmelere ve ayaklanmalara iyice kapı aralayan bir devletin de dışa vurumu. Amerikan devleti dünya çapındaki hegemonik yerini kaybettikçe, giderek daha çok içten içe bölünüyor. Kurumlar etkinliğini kaybediyor.
Tüm bu nedenlerden dolayı... Toplumsal bağların iyice zayıfladığı, polisin geçici bir meşruiyet kaybından sonra tekrar kendini toparladığı Amerika’da, önümüzdeki ay ve yıllarda daha da fazla şiddete tanık olacağız.
Savaş makinesinin dünya çapında estirdiği terör, artık geri dönüp kendi evini altüst ediyor. Bu vahşet çoğunlukla azınlıkları, emekçileri ve solcuları vuruyor vurmasına ama, gayet ayrıcalıklı insanların canı dahi güvencede değil.
Bir kere daha görüyoruz. Emperyalizm, eninde sonunda en başarılı emperyalist ülkenin dahi toplumsal ve siyasi çürümesiyle sonuçlanıyor. Bizdeki emperyalizm heveslilerine duyurulur.
- Filistin, iklim değişikliği ve seçim olmayan seçim 26 Ekim 2024 04:45
- Amerikan aşırı sağı ne kadar örgütlü, ne kadar tehlikeli? 12 Ekim 2024 04:16
- "Kamyoncular", işçi sınıfı ve Amerikan seçimleri 28 Eylül 2024 05:10
- Türk-İslam tahakkümünün ve Netanyahu terörünün ortak kökenleri 14 Eylül 2024 04:51
- Dünyanın sonu mu geliyor? 31 Ağustos 2024 04:10
- Kamala Harris neyi değiştirecek? 17 Ağustos 2024 05:06
- Doğu Avrupa’da aşırı sağın durumu 03 Ağustos 2024 05:34
- Amerika, daha da sağa 20 Temmuz 2024 04:51
- Irkçılık, sembollerin dili ve masumiyet 06 Temmuz 2024 04:34
- Hindu sağı: Bir adım geri 22 Haziran 2024 04:20
- Amerikan öğrenci hareketi dönüm noktasında 08 Haziran 2024 04:59
- Aranjuez ve Deniz 25 Mayıs 2024 04:45