Neden 14 Mayıs?
Ekran görüntüsü, Cumhurbaşkanlığı'nın yayınından alınmıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinin Demokrat Partinin 1950’deki seçim zaferine denk gelen 14 Mayıs Pazar günü yapılacağını açıkladı. Demecinde, Adnan Menderes’in “Yeter söz milletin” diyerek sandıktan zaferle çıktığını hatırlatan Erdoğan, “Milletimiz 73 yıl sonra aynı gün, altılı masa diye karşımıza çıkan bu darbe şakşakçılarına yeter diyecektir” ifadesini kullandı.
14 Mayıs tercihinin içerdiği simgesel vurguya yönelik pek çok eleştiri ardı ardına geldi. Böylesi bir cümlenin ancak muhalefetteyken söylenmesinin anlamlı olacağını ifade edip, 20 yıllık iktidardan sonra dile getirilişini ironik bulanlar oldu. Rakip muhalefet blokunun adının “Millet İttifakı” oluşunun ve bu ittifakta yer alan partilerden birinin Demokrat Parti adını taşımasının yapılan tercih ile çelişkili olduğunu yazanlar oldu. Bu sloganı 21. yılında kullanan bir iktidarın aslında iktidarı boyunca sözün millette olmadığını itiraf etmiş olduğunu söyleyerek dalga geçenler oldu.
Seçim tarihinin 14 Mayıs 1950 seçimlerine atıfla saptanması, AK Parti iktidarınca simgesel söylem kullanarak siyasal gündeme etki etmek için atılan ilk adım değil. Kutuplaştırma ve destek geliştirme çabalarına paralel olarak pek çok benzer simgesel manevra daha önce yapılmıştı. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın Malazgirt Zaferi kutlamalarıyla gölgelenmesi, Newroz kutlamalarının içinden geçilen dönemin siyasal koşullarına göre keyfi ve değişken bir biçimde nitelendirilmesi, Çanakkale Savaşı’nın iki ayrı şenlikle kutlanması, bir zamanlar yalnızca Milli Görüş taraftarlarının kutladığı İstanbul Fetih Şenliklerinin neredeyse ulusal bir kutlama halini alması, 29 Ekimlerin yıldan yıla değişen kutlama içeriği örneklerden yalnızca birkaçı.
* * *
Murray Edelman* simgelerin siyasette kullanılışı üzerine yazdığı çığır açıcı kitabında, siyasal algı yaratmak için üretilmiş söylemin gerçekliğin temsili olmayıp, simgelere dayandırılan seçmeli bir inşa süreci olduğunu ifade etmişti. Edelman’a göre işinde gücünde sade yurttaş için siyaset televizyon haberlerinden, gazetelerden, dergilerden ve tartışmalardan akılda kalan fotoğrafların geçit töreni gibidir. Algı yönetimi de bu geçit törenine yapılan müdahalelerle sağlanır.
Siyasal aktörlerin kültürel değerler üzerinden kurguladığı ve tören ve simgeler aracılığıyla ürettiği dil mutlak değildir. Simgenin anlamı birbirinden farklı dönem ve coğrafyalarda farklılaştığı gibi tarihin akışı içinde de dönüşür. Bu yüzden simgesel siyasal mesaj, doğrudan doğruya mesajın sözel içeriğine ve vurgu yaptığı tarihsel dönüm noktasına odaklanılarak değil, bahsi geçen arka plan önünde ne söylenmek istendiğine yoğunlaşılarak anlaşılabilir. Daha yalın bir söyleyişle, asıl mesele buz dağının görünen tepesi değil, görünmeyen eteklerine ilişkin bize ne düşündürttüğüdür.
* * *
Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimlerin 14 Mayıs Pazar günü yapılacağını açıkladığı gün ve sonrasında verdiği demeçlerle bir ‘siyasal bölgeleme’ yapmış oldu. Kimilerinin iddia ettiği gibi Menderes’in Demokrat Parti geleneğinden güç devşirmek değildi asıl niyeti. Müdahalesiyle Altılı Masa’yı ‘Menderes’i asanlar’ ile ilişkilendirirken, tarihsel bir ‘siyasal trajedi’yi gündeme getirerek toplumsal kutuplaşmayı harlamayı ve bundan siyasal fayda sağlamayı arzu etti.
Erdoğan’ın bu manevrası ne siyaset yorumcularınca ne de Altılı Masa liderlerince hak ettiğince yanıtlanamadı. “Yeter söz milletindir!” mesajının kelimeleriyle sınırlı kalan analizler, seçimle iktidara gelmiş bir liderin idamından günümüze kurulan köprüyü, muhalefeti darbecilerle bir tutma ve cumhuriyetin kuruluşundan bu yana geçerli olan kutuplaşma eksenlerini canlandırma çabasını tam anlamıyla görünür kılamadı.
Önümüze bırakılan seçim sürecinde benzer simgesel manevraların ardı ardına gündeme getirileceğinden kimsenin şüphesi yok. Türkiye’de muhafazakar aklın korku ve endişelerini istismar etmeye yönelik adımları salt tarihsel anlamı üzerinden ve dar akademik gözlüklerle yorumlamanın ötesine geçen hazırlıklar çok önemli. Kitle desteği ve meşruiyeti giderek azalan Erdoğan rejiminin algı yönetimine eskisinden daha çok ve sorumsuzca başvurduğu içinden geçtiğimiz kesitte, bu tür manevralara kitlenin kulağında yer edecek yanıtlar vermek yanında, iktidarın algı yönetimi taktiklerinin kötülüğünü ifşa etme görevi de önümüzde duruyor.
* Edelman, Murray. 1985 [1964]. The Symbolic Uses of Politics. Urbana: University of Illinois Press. s. 5.
- Başarısız devletin yıkılışı mı, yeni bir felaketin başlangıcı mı? 15 Aralık 2024 04:03
- Suriye’deki gelişmeler ve çözüm sürecinin akıbeti 08 Aralık 2024 05:14
- Baskıların haritası bize ne söylüyor? 01 Aralık 2024 04:56
- 150. Yazı - Üçüncü Mektup 24 Kasım 2024 03:01
- Biber gazını 40 yaşından sonra tadanların muhalefetini zenginleştirmek 17 Kasım 2024 04:25
- Demokrasi karşıtlığının kitlesel tabanı 10 Kasım 2024 05:26
- Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler 03 Kasım 2024 04:32
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47
- ‘İç cephe’ çağrılarını 10 Ekim 2015’te yitirdiklerimizin fotoğraflarına bakarak düşünmek 13 Ekim 2024 04:47
- İsrail devleti terörü neleri örtüyor? 06 Ekim 2024 04:32
- Sağda birlik arayışları ve Kürtler 29 Eylül 2024 04:45