Millet İttifakı, ‘ucu zülfüyare dokunmayan’ bir restorasyon programında anlaşmış!
Fotoğraf: AA
Millet İttifakı partileri, önceden açıkladıkları gibi 30 Ocak Pazartesi günü, Ankara’da düzenledikleri etkinlikle “ortak politikalar mutabakat metni”ni kamuoyuna açıkladılar.
İttifakın sözcüleri, 9 ana başlık 75 alt başlık ve 2000’den fazla maddeden oluşturulan metni, seçimden sonra oluşturulacak koalisyonun “hükümet programı” olarak adlandırıyorlar.
250 sayfalık bu mutabakat metnine şöyle bir bakıldığında; herkese bir “Mavi bocuk verme” amacı güdüldüğü anlaşılıyor.
Tabii bu kadar çok vaat üst üste yığılınca, Türkiye’nin siyaset geleneğindeki vaatçiliğin “Talepten kim ölmüş ki” dedirtecek bir siyasi konfor alanı olduğu da ilk akla gelenlerden oluyor. Çünkü bu ülkede; “Diğer partiler ne verecekse ben beş fazlasını vereceğim” (Süleyman Demirel) gibi açık çek ya da “her vatandaşa iki anahtar” (Tansu Çiller) diye elinde iki anahtarla meydanlarda dolaşılan günlerden, halkın her talebini istismar edip seçim rüşvetine dönüştürmeyi siyaset ustalığı olarak propaganda eden tek adam rejiminde çok şey görüp yaşanan bir ülkede iki binden fazla vaadin bir mutabakat metnine sığdırılmış olması bu vaat istismarcılığının yeni sürümü olması ihtimalini de ilk akla gelenlerden yapıyor.
‘MUTABAKAT METNİ’ BİR RESTORASYON PROGRAMI
Ama bu talep kalabalığına biraz daha yakından baktığımızda bunların asıl olarak; AKP tarafından tahrip edilen devlet kurumlarının yeniden canlandırılması, yargı bağımsızlığı, Merkez Bankasının bağımsızlığı ve serbest piyasa ekonomisi etrafında oluşturulmuş kurumların özerkliklerinin güvenceye alınması… liyakat, hukuksal normlar, gelenekler… etrafında bürokrasinin yeniden düzenlenmesi (restorasyon) amaçlı olduklarını görüyoruz. Ama elbette bunlara ek olarak “siyasi etik yasası”, “kamuda israfla mücadele”, “siber güvenlik”, “beyin göçü”, “dijitalleşme”, “dijital güvenlik”… gibi başlıklar altında yeni vaatler formüle edildiği de dikkat çekmektedir.
Kısacası Millet İttifakının ortak metni; az çok gerçek anlamda barış ve refah içinde bir Türkiye’nin inşasını amaçlamıyor. Tersine açıklanan mutabakat metni, dünün AKP-Erdoğan iktidarının, amaçlarını gerçekleştirmesini engelleyen kurumlar olarak görüp lağvettiği ya da AKP ve MHP’nin olduğu gibi tarikat ve cemaatlerin de arpalığına dönüşmüş kurumların yeni önlemlerle ayağa kaldırılarak “Durumu idare eder hale getirilmesi”nin, yani bir restorasyonun programıdır.
Tek adam yönetiminin yaptığı yıkımı ortadan kaldırmayı önüne koyan Millet İttifakı Türkiye halklarını bu enkazın kaldırılmasıyla yetinmeye razı etmeyi amaçlıyor. Mutabakat metni de bu rızayı yaratmanın metni olarak kullanılmak isteniyor.
MUTABAKAT METNİNİN NİTELİĞİNİ METİNDE ‘OLMAYANLAR’ BELİRLİYOR
Mutabakat metnine biraz daha yakından bakıp “Bu kadar çok vaat içinde ne yok?” dendiğinde, bu kadar çok vaadin bile üstünü örtemeyeceği ülkenin en önemli sorunlarının çözümü bir yana metinde adının bile anılmaktan kaçınıldığı görülüyor.
Yok sayılan sorunların başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz:
- Kürt sorununun demokratik çözümü: Öncesini bir yana bıraksak bile mutabakatta, yarım yüzyıldan beri ülkenin demokratikleştirilmesinin olmazsa olmazı olan “Kürt sorununun demokratik çözümü”nden ad olarak bile söz edilmiyor. Oysa içeride ülkenin demokratikleştirilmesi, dış politikada komşularla barış içinde bir çizgiye çekilmesinde belirleyici önemde bir sorun.
- Laikliğin de adı yok: Az çok demokrasiden söz edilen her yerde ilk akla gelmesi gereken laikliğin adı da metinde geçmiyor. Bu çerçevede devletin dinin alanından dinin de devletin alanından çekilmesi, din derslerinin zorlu ders olmaktan çıkarılması, Diyanetin kapatılması, cemevlerinin Alevilerin ibadethanesi olması gibi taleplerden hiçbir biçimde söz edilmiyor.
- İşçilerin 60 yıllık talepleri yok, sermayenin esnek çalışma talebi var: İşçi sınıfının sendikalaşmasının önündeki engellerin kaldırılması, grev hakkının dayanışma grevi, siyasi grev ve genel grev hakkını da kapsayacak biçimde genişletilmesi, TİS sürecinin demokratikleştirilmesine ilişkin talepler de metinde hiç sözü edilmeyenler arısında. Tersine sermaye örgütlerinin 30 yıldır TİS’lere sokarak meşruiyet sağlamaya çalıştıkları “Esnek çalışma”nın mutabakat metninin 8’inci ana başlığında; “ILO’nun 175 sayılı part-time çalışma sözleşmesini kabul edeceğiz. Çağrı üzerine çalıştırma, kısmi zamanlı çalışma ve uzaktan çalışma gibi iş modellerinde çalışanların sağlık, emeklilik gibi sosyal güvenlik haklarını kesin ve net bir biçimde güvence altına alacağız” şeklinde yer alarak sermayeye selam gönderilmektedir. Hem de sanki esnek çalışma işçilerin talebiymiş gibi gösterilerek!
- İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönüş de ‘yok’lar listesinde: CHP, İyi Parti ve DEVA sözcülerinin, iktidar olduklarının ilk günü geri döneceğiz diye meydanlarda dillendirdikleri “İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönüleceği”ne dair bir şey de yok mutabakat metninde.
Kısacası 1960’lardan beri, ülkenin en önemli sorunları olarak her platformda yer alan, büyük mücadelelere konu olmuş sorunların bırakalım çözümlerini, adı bile mutabakat metninde geçmiyor.
İYİ Kİ EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI VAR!
Elbette ki kamuoyunda çok tartışılan bu “yoklar” mutabakat metnine sehven girmemiş olamaz. Tersine bu yoklar bilerek ve özenle metne sokulmamıştır. Çünkü Kürt sorunu İyi Partinin, laiklik ve İstanbul Sözleşmesi SP ve Gelecek Partisinin, emek mücadelesiyle ilgili talepleri ise tüm ittifak partilerinin rezervleri olduğu için bu mutabakat metninde yer almamıştır.
Herkese “mavi boncuk” vadederek yedeklemek isteyen ve iki binden fazla vaadin yer aldığı mutabakat metninde, Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünün, mücadele içindeki kadınların taleplerinin, laikliğin, işçi sınıfı ve emekçilerin haklarının genişletilmesi gibi sermaye düzeni için netameli, ucu zülfüyare dokunacak vaatlerin yer almaması ne rastgeledir ne de kendi başına bir anlayış sorunudur. Tersine bu durum Millet İttifakının halk yığınlarının sadece beş yılda bir oy vererek siyasete katılmasını savunan, dolayısıyla yığınların talepleri etrafında birleşerek siyasete müdahale eden bir mücadele hattında hareket etmesine karşı çıkan siyaset tarzının belgeye dökülmüş halidir.
Toplam açısından bakıldığında; bu “mutabakat metni”nin seçimden sonra oluşması beklenen altılı koalisyonun “hükümet programı” olacağı da düşünüldüğünde insan “İyi ki Emek ve Özgürlük İttifakı var” demekten kendisini alamıyor.
Çünkü ülke sorunlarını altı partinin “kesişim kümesi”ne sıkıştırmış bir programın Türkiye halklarının çok önemli ve ertelenemez taleplerine yanıt vermesi beklenemezdir. Dolayısıyla Emek ve Özgürlük İttifakı, sadece seçimde değil aynı zamanda seçimden sonra kurulacak iktidarın karşısında halkların seçeneği olacaktır.
Önceki gün yayımlanan “mutabakat metni”nin Millet İttifakının “hükümet programı” olarak ilan edilmesi bunun kanıtıdır!
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47