Kendine bak, kendinde ara!..

Kulüpler Birliği ile Futbol Federasyonu yetkilileri bir araya gelmiş. Toplantıda kulüp başkanları, Lale Orta başkanlığında göreve gelen yeni MHK (Merkez Hakem Kurulu) ile ilgili olarak yorum yapmamış ve “İcraatlarını görmeden bir şey söylemek doğru olmaz” demişler. Hayret!.. Kendilerini nasıl tutmuş da en azından iki laf etmemişler!.. Neyse, dedikleri gibi, icraatlarını görür görmez yine başlarlar atıp tutmaya. Futbol bu. Takımlar illaki puan kaybedecek ve illaki beğenilmeyen hakem kararları olacak. İşte o zaman da kulüp yöneticileri de, görevlerinin gereğini yapıp(!) bıraktıkları yerden hakemler hakkında konuşmaya devam edecek!..

Hem oyunun teknik kısmıyla ilgili olarak derin bir cehalet söz konusu olduğu, hem de futbol kültürümüzde öz eleştiriye asla yer verilmediği için puan kayıplarının baş sorumlusu her zaman bellidir: Hakemler...

Puan kaybeden takımlar, çoğu zaman hakemleri kirli bir tezgahın parçası olmakla suçlar. Hatta bazen bu tür suçlamalar onları kesmez, kendileri aleyhine hata yapan hakemleri mesleği bırakmaya bile zorlar…

Oysaki, elinde herhangi bir belge, kanıt olmadan bir insanı işinden, mesleğinden etmeye çalışmak, ne kadar büyük bir ayıp, ne kadar büyük bir utanç. Ama onlar, fanatik taraftar yığınlarına, kendilerini kulübün haklarını “cengaverce” savunan kişi şeklinde göstermek adına, zerrece gocunmadan böyle bir rezilliğin temsilcisi olmayı göze alırlar. Ana akım medyada her daim arkalarında duracak beslemeler bulunması onları daha bir pervasız kılar…

Kulüpler ayrıca, PFDK’nin (Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu) kendilerine verdiği cezalardan dolayı federasyona dert yanmış. Sanki PFDK bunlara keyfinden ceza veriyor!..

O cezaların altında maçları izleyen gözlemcilerin tuttuğu raporlar var. Yönetmelikler, talimatlar ortada. Açın okuyun, sonra da kendi sahanızda oynadığınız maçlarda taraftarlarınızın yaptıklarına bakın. O zaman niye bu kadar çok ceza aldığınızı anlarsınız belki. Her maçta küfür, taşkınlık gırla…

Taraftarlara herkese saygılı şekilde maç izleme kültürü edindirmek için kılını bile kıpırdatma, sonra küfrün, taşkınlığın ardından ceza gelince isyan et…

Boğazına kadar borca batmış kulüpler, sık sık para cezası almalarını hiç de önemsiyor gibi görünmüyorlardı. Zaten önemseseler küfrün, taşkınlığın önünü almak amacıyla birtakım çalışmalarda bulunurlardı. Ama taraftarlarının rakiplere ve hakemlere karşı saygılı şekilde maç izlemesini hiçbir zaman istemezler. Çünkü “12. oyuncu” payesiyle taltif ettikleri taraftarlar onların en büyük kozudur. Galibiyet yolunda, neredeyse takımlarından çok taraftarlarına güvenirler. Hakemi baskı/etki altına alacak olan da, rakip oyuncuların motivasyonunu bozup onları sindirecek, yıldıracak olan da taraftarlardır. Ve elbette bu işler, küfürler ve çeşitli taşkınlıklar aracılığıyla yapılır...

Bir de oyuncuların, takımlarını sabote edercesine göz göre göre gördükleri kartların sonucunda aldıkları cezalar var ki, kulüpler çoğu zaman bunlara da itiraz ediyor.

Gaddarca yaptıkları fauller ya da sürekli olarak hakeme itiraz etme nedeniyle yok yere kart gören futbolcularına öncelikle kendileri yüksek miktarda para cezası verse, oyuncular saha içinde çok daha dikkatli davranabilir. Hatta aptalca kart görmeleri halinde uygulanacak yaptırımlar oyuncuların sözleşmesine bile yazılabilir…

Cezayı bir eğitim aracı olarak görmek kuşkusuz doğru bir yaklaşım değil. O nedenle her şeyden önce antrenmanlarda kart konusu üzerinde durmak ve oyuncuları ısrarlı bir şekilde uyarıp eğitmek önem taşıyor.

Ama kulüpler ne yapıyor? Her zamanki gibi, yine kendilerinden kaynaklanan soruna, kendi içlerinde çözüm üretmek yerine, başkasına şikayet ederek sorunu ortadan kaldırmaya çalışmak gibi bir garabete yöneliyor…

Kulüplerin, başlarına gelen bütün olumsuzlukların sebebini kendilerinin dışında bir yerde arama alışkanlığından acilen kurtulmaları ve gerek sahanın içinde, gerekse de sahanın dışında olup bitenlerin ardından kendilerine bakmayı öğrenmeleri gerekiyor…