03 Şubat 2023 05:00

Yeniden Fransa… Fransa

Fransa'da emeklilik düzenlemesine karşı düzenlenen eylem

Fotoğraf: Eren Araman/Evrensel

Paylaş

“Sınıf savaşımlarının her seferinde, herhangi başka bir yerde olduğundan daha fazla, kesin karara kadar sürdürüldüğü ve bu bakımdan sınıf savaşımlarının içinde geçtikleri ve bu savaşımların sonuçlarının özetlendikleri değişken siyasal biçimlerin en belirgin sınırlarıyla belirdikleri ülke…” olan Fransa şu sıralar yine grev ve gösterilerle sarsılıyor. Fransa, Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i’nin 3. baskısına Engels’in yazdığı ön sözde Marx’a atfen böyle tarif ediliyordu.

Bugünlerde Fransız işçi ve emekçileri yeniden grevde, sokakta ve alanlarda. Milyonlarca işçi ve emekçi Macron iktidarının büyük sermayenin kılıcını kuşanarak, işçi ve emekçilere karşı emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkarmayı hedefleyen saldırısına genel grev ve gösterilerle karşılık veriyor. Bazı rakamlara göre 2.5 milyon, gerçekte ise çok daha fazla işçi ve emekçi grevlere ve gösterilere katıldı. Enerji santralleri, limanlar, rıhtımlar, ulaşım vb. grevin en etkili olduğu alanlar oldu. İşçi sınıfı, halkın ezici bir çoğunluğunun da karşı olduğu bu saldırıya karşı ayağa kalkmış durumda ve tüm halkın önünde yürüyerek, aynı zamanda emekçi halkın mücadelesinde sağlam bir omurga olarak önderlik görevini yerine getiriyor.

Yaşı uygun olanlar hafızalarını biraz zorlayarak, uygun olmayanlar biraz geçmiş araştırması yaparak Fransız işçilerinin 1995’te de yaygın grev ve gösterilere atıldığını hatırlayacaklar, öğreneceklerdir. O zamanda Juppe Hükümeti; pek çok ülkede eş zamanlı olarak gündeme gelen işçi sınıfının kazanılmış haklarına saldırıyı Fransa’da başlatmıştı. Neoliberal özelleştirme ve sosyal haklara saldırı, emeklilik ve sağlık “reformu” adıyla paketlenmişti. Bu saldırıya Fransız işçi ve emekçileri güçlü grev gösterilerle yanıt vermiş, emeklilik yasası geri çekilmişti. Fransız işçilerinin eylemleri benzer saldırıların gündemde olduğu ülkelerdeki işçi eylemlerini de tetiklemiş, o günlerde “Fransa…Fransa…” sloganı grev ve gösterilerin gözde sloganı olmuştu. Devrimci mücadele ve eylem geleneğini özetleyen “Fransızca konuşmak” yeniden hatırlanır olmuştu.

Fransız işçilerin bu kez daha kararlı ve birleşik hareket ettiği, halkın diğer kesimlerini de hareketin içine çekecek bir bilinçle donandığı görülüyor. Geçtiğimiz günlerde hastanelere, okullara, kreşlere, kütüphanelere, üniversitelere, geliri düşük hanelere, kamuya açık spor tesislerine, bedava gaz ve elektrik verdiler. Bazı üniversitelerin yanı sıra orta okul ve lise öğrencileri de eylemlere katılıyorlar, genel olarak gençlik kesimleri gösterileri destekliyorlar. İşçilerin kesin mücadele kararlılığı göstermeleri sendikaları da birleşik ve kararlı bir tutum sergilemeye itiyor ve sendika yöneticilerinden bazıları bu ücretsiz gaz ve elektrik verme tutumunu “İşçiler lehine güç dengesini yoğunlaştırmak” olarak tarif ediyor. Bu aslında işçi sınıfının tüm halkın taleplerinin kararlı savunucusu ve halk mücadelelerinin önderi olarak hareket edebilme yeteneğinin somut bir ifadesidir.

Emeklilik yaşını yükseltme saldırısı Avrupa’nın diğer ülkelerinde ve özellikle “refah toplumlarına” örnek gösterilen İsveç’te de gündeme gelmiş ve 65 yaş uygulanmıştı. İsveç’te çalışanlar artık tam bir emeklilik maaşı alamamaktadır ve bu ülkede yoksul emekliler endeksi Fransa’dan 3 puan daha yüksek olarak 13’tür. İsveç’te işçi ve emekçilere yönelik saldırıyı yöneten Eski Bakan Scherman, Macron’u “İsveç modelini kopyalamaması için” uyarmıştı. (Akt. Evrensel. L.Humanite’den çeviren Diyar Çomak) Ancak büyük sermaye böylesi uyarıları değil, daha fazla kâr için kendi çıkarlarını dikkate alıyor. Büyük sermaye ve onun hükümetlerini hizaya getirecek, ve saldırıları püskürtecek tek yol işçi sınıfı ve emekçi yığınların birleşik ve kararlı mücadelesidir ve Fransız işçileri diğer uluslardan işçi kardeşlerine nasıl bir yol tutmaları gerektiğini eylemleri ile gösteriyor.

Dünyanın belli başlı ülkelerinde pandemi öncesinde ekonomiler kriz belirtileri göstermeye başlamış, genel bir durgunluk içine girmişti. Pandemi bu süreci hızlandırmıştı. Pandemi henüz tam olarak ortadan kalkmamışsa da artık yokmuş gibi davranılıyor ve ekonomilerin canlanacağı beklentisi yaygınlaşıyordu. Ancak bugünkü durum bunun gerçekleşmeyeceğini, dünya ekonomisinin durgunluğu aşmadığını, aşamayacağını açıkça ortaya koyuyor. IMF başkanının da bu durumu itiraf ettiği görülüyor. Pandemi öncesinde ve sırasında uluslararası işçi sınıfının pek çok kazanılmış hakkı gasbedildi, sosyal haklar budandı, kamu sektörleri özelleştirildi.

Uluslararası sermayenin, uluslararası işçi sınıfına ve dünyanın emekçi halklarına saldırısına karşı, işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesinin yükseleceği bir dönemin eşiğindeyiz. Fransız işçileri şimdi bu mücadelenin en önünde yürüyorlar. İşçi ve emekçilerin İngiltere’deki hareketliliği de bir süredir devam ediyor. Belçika, İtalya ve Yunanistan vb. ülkelerde işçi ve emekçilerin eylemleri genel bir yükselişin işaretlerini veriyor. Bütün bu işçi ve emekçi eylemlerinin kanıtladığı temel bir gerçek bulunuyor:  Sermayenin ve onun iktidarlarının saldırısı ancak işçi sınıfının genel ve birleşik eylemi ile püskürtülebilir ve işçi sınıfı tüm halkın önderi olarak hareket etme yeteneğine sahip tek toplumsal kesimdir. Çeşitli talepler öne süren tüm toplumsal kesimlerin işçi sınıfı etrafında birleşmesi, genel olarak halk mücadelelerini de zafere götürecek yol olarak görülmektedir. Sermaye ve gericilik savaş ve ölüm yolunu sonuna kadar açarken, uluslararası işçi sınıfı ve emekçi halklar yaşam ve umudu temsil ediyor, savaşsız ve sömürüsüz yeni bir dünya kurmak için yola çıkmanın işaretlerini veriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa