Aranan, istenen, özlenen, kurtaran kaos
Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray futbol kulüplerinin Twitter paylaşımları
Aslında bu hafta “Özgür oyun sahası kalmayan kentler”de bunun çocukların sosyal, psikolojik ve sportif gelişimine nasıl etkilerde bulunduğuna dair yazmam gerekiyordu ama Türk futbolunun içine sürüklendiği daha doğrusu fırsatını bulur bulmaz cumburlop atladığı taze kaos buna engel oldu. An itibarıyla 120 yıllık kulüpler, 12 yaşındaki çocukların seviyesinde tweetler atarak bu kaostan bir şekilde nemalanmaya çalışıyor; ‘Bu işi inşallah maaşlı yapıyordur’ diye dua ettiğimiz troller fazla mesaiye kalıyor; kimi cengaverler de sosyal medya üzerinden giriştikleri kavgaları sokaklara taşıyor, adres paylaşıp canlı yayın açıyor ve her ne hikmetse aynı adreste buluşamıyorlar! Bir Ümit Aktan klasiğidir, forvet oyuncusunun “Aradığı, istediği, özlediği golü atması”, bugünlerde ise “aranan, istenen özlenen” kaos, Türk futbolunun tüm paydaşlarının bir numaralı kurtarıcısı.
***
Hiçbir yönetici bu tehlikeli gidişatı sakinleştirecek adımlar atmıyor. Galatasaray’ın normal şartlarda yerinde vurgular içerdiği için övülecek “Düşman değil rakibiz. Adaleti birlikte getireceğiz” açıklaması da ciddiye alınmıyor çünkü o açıklamadan sadece 2 saat önce yapılan paylaşım da Alanyaspor maçından sonra E. Timur’un “Bu ligi bitirtmeyiz” çıkışı da hafızalarda. Türk futbolu sorumlu yöneticiye aç. Ancak her biri aynı zamanda para babası olan bu yöneticilerin hayatı da futboldan başka hiçbir varlığı, eğlencesi, “ailesi” olmayan taraftarlar kadar boş. Bu yüzden “sıradan taraftar gibi” ifadesiyle övülüyorlar, halbuki sorunun merkezinde bu var.
***
Hakem, Türk futbolunun “önemli” bir bileşeni değil temeli, merkezi haline gelmiş durumda. Çünkü yöneticisinden taraftarına, teknik direktöründen amigo muhabirine, fenomeninden yayıncı kuruluşuna tüm aktörler için çok kullanışlılar. Medya için vazgeçilmezler çünkü “hakem hatası” göreceli olduğu kadar ajite edici de bir şey. Adaleti sağlaması gerekenler bunun aksine hizmet ediyorsa orada her türlü sorumluluk biter. Yöneticinin, hocanın, futbolcunun “başarısızlığı” ortadan kalkar, hakemin “operasyonu” başrole yükselir. Hele ki Türkiye gibi adaletin normal hayatta da olmadığı, mahkemelerin açıkça siyasi iktidarın/güçlünün kontrolünde olduğu bir ülkede bu “operasyon”un bir komplo teorisi değil gerçek olma ihtimali akla daha yatkındır. Başta yayıncı kuruluş olmak üzere medya bunu biliyor ve açıkça dile getirmese de hakem ajitasyonunun güçlü reyting potansiyeline oynuyor. En yakın ve masum örneği… Cumartesi günü Sivasspor-Beşiktaş maçında Amir Hadziahmetovic, Sivas ceza sahası içinde dengesini kaybederek düştü. Başta o, hiçbir Beşiktaşlı futbolcu penaltı itirazında bulunmadı ama pozisyon defalarca ekrana geldi ve spikere göre Beşiktaşlılar bu pozisyonda penaltı bekledi! Ya da Adana Demirspor-Fenerbahçe maçında Ali Palabıyık henüz sarı-lacivertliler aleyhine vermediği penaltılarla maça damga vurmamışken sosyal medyada Mert Hakan Yandaş’ın iptal edilen golü yüzünden çarmıha gerilmişti. Oyun kuralları açıktı, dolayısıyla yayıncı kuruluşun tek yapması gereken topun Yandaş’ın eline çarptığını gösteren kanıtı ekranlara getirmesiydi. Ama bu yapılmadı, beIN Sports’un sadece yurt dışına açık özetlerinde bu görüntüyü görebildik. Palabıyık, Fenerbahçe’yi penaltılarla doğramasaydı da bu golün yarattığı gündemle en az 1 haftalık sansasyon ihtiyacı karşılanırdı.
Medya, ilgiyi artırdığı için hakem ajitasyonuna bayılıyor. Amigo muhabirler ve onların rekabet halinde olduğu “taraftar fenomen”ler bu ajitasyonla sosyal medyayı domine ediyor. Yöneticiler, başarısızlık durumunda bu hezeyana sığınıyor. Kimisi ligi bitirtmeyiz deyip “Ayar çekiyor”, kimisi 5 yıllık “epik başarısızlığı”nı bu yolla aklıyor. Hakemler bu kadar kolay sosyal infial araçlarıysa neden başkaca güçler tarafından kullanılmasınlar? Türkiye son derece şaibeli bir iktidarın zapturaptı altında seçime giderken neden başkaca güçler devreye girmesin? Tarih boyunca siyasi gündemi, halkın eğilimlerini, iktidarın adını belirlemek için bununla kıyas kabul etmeyecek, kanlı provokasyonlara imza atan resmi akıl neden insanları uyutmak, dikkatlerini dağıtmak, onları gerçek politikadan uzaklaştırmak için futbol üzerinden inşa edilen yapay nefreti büyütmesin, kullanmasın?
Türk futbolunun becerikli, adil, iyi hakemden çok sorumlu yöneticiye ihtiyacı var. Bu düzende “futbol yöneticiliği” denen şey aynı zamanda medyayı da kontrol eden, her biri politik güç odaklarıyla içli dışlı zenginlere has bir şey. Ve açıkça görüyoruz ki bu kritik dönemeçte bu sınırlı, “elit” grup içinde Türkiye’yi futbol temelli bir kaostan koruyacak insan kaynağına sahip değiliz. Kalan 14 hafta en hafif ve Avrupai tabirle “Endişe veriyor.”
- 100 yıl arayla Paris’te iki olimpik dönüm noktası 26 Temmuz 2024 05:27
- Papara baskını ve marka değeri 19 Mart 2024 04:10
- Bozacılar ve şıracılar 12 Mart 2024 04:46
- Beşiktaş'a cüret gerek 05 Mart 2024 04:42
- "Dünümüzü getirin, yarınımızı verelim" 27 Şubat 2024 04:15
- Geriden oyun kurmayı, yarım alanlara sızmayı atla, göğe bakalım 20 Şubat 2024 04:50
- "En eski spor arkadaşları"nın 2024 model çekişmesi 13 Şubat 2024 04:21
- Gerçeğin yumruğu: İşte Türk futbolu bu! 13 Aralık 2023 04:56
- Çalınmış ülke, bölünmüş spor: Filistin 23 Ekim 2023 04:36
- City Football Group-Başakşehir flörtü 09 Ekim 2023 04:00
- Süper Lig, süper sömürü 02 Ekim 2023 04:30
- 'Voleybol Ülkesi' miyiz? 25 Eylül 2023 04:25