8 Şubat 2023

Büyük acıdır yaşadığımız

Ve acımız katlanarak büyüyor her an. İlki 7.7, ikincisi 7.6 büyüklüğündeki deprem yerle yeksan etti bir çok yeri. Hatay, Maraş, Malatya, Adıyaman, Antep, Diyarbakır, Kilis, Osmaniye, Elâzığ, Adana…

İlk anından itibaren müdahale yetersizliği ise acımızı katbekat artırıyor. Deprem bölgelerinden, her yerden duyduğumuz acı çığlıklardır o yıkımın yaşandığı ilk andan itibaren...

Her defasında yüreğimiz kavrulup yandı enkaz bölgelerindeki çaresiz, yardım bekleyen sesleri duyduğumuzda. “Arayan yok soran yok” diyor yurttaşlar. “Buradayız ama bir şey yapamıyoruz. “Bir kepçe var, ne yapacağımızı bilmiyoruz…” Acı yankılanıyor. “Yıkım büyük ve devlet yok, AFAD yok, araç yok, enkazın altındakileri çıkarmak gerek.”

O, çok sıkça “Nereden nereyeee” diye ifade edilen devletin enkaza ulaşmadığını görüyoruz günlerdir. Ve geceleri ve ayazda ve yıkılmış evlerinin enkazı altındaki yakınlarının boğulmuş çığlıklarını duyma olasılığına kilitlenmiş insanların acı içinde çırpındıklarını bilmek…

Bu yazının yazıldığı dakikalarda 3 bin beş yüzden fazla can kaybımız vardı. İnsanın dili varmıyor söylemeye, eli gitmiyor yazmaya ancak ne yazık ki sonucun daha acı bir tablo çıkaracağını gösteren bir enkaz var. Arama-kurtarmanın yok olduğu yerlerde ise çok ağır. Nereyi arasak acı var, nereye baksak acıya bezenmiş, öfkeli sesler duyuyoruz.

Can kurtarmaya değil, enkaz kaldırma çalışmalarına dönüşmüş görüntüler görüyoruz artık ne yazık ki.

İşte böylesi bir acıyla yaşıyoruz ve böylesi bir acımasızlık çağındayız.

Duyduğumuz her ölüm haberi karşısında sözcükler düğümleniyor boğazımızda. Hayalet şehre dönmüş alanlardan işittiğimiz her söz kurşun gibi işliyor içimize.

Enkaz altındakiler için kurtarıcıları hızla deprem bölgesine sevk etmeyi başaramayanlar “Cumhur İttifakı olarak iş başındayız” açıklaması yapabildi. AFAD yok, Kızılay yok. Arama-kurtarma ekipleri yok. Araç yok, gereç yok oysa.

Her saniyesi önemli, her anı yeni yıkıma neden olabilecek bu büyüklükteki bir deprem karşısında ancak izlemekle yetindiler ilk gün. Bir gün sonra o da çok yetersiz sayıda ekipler sevk edilebildi deprem bölgelerine.

Oysa, anında tam bir seferberlik ilan edilebilirdi. Arama kurtarma ekipleri uçaklarla, helikopterlerle alınıp enkazın başına indirilebilirdi. Cumhurbaşkanlığı uçakları ulaşılamayan bölgelere seferber edilebilirdi, yapılmadı. Çığlıkların yankısı her yanı sardığı halde arama-kurtarma ekiplerinin enkaz bölgelerine sevki için askeri uçaklar, helikopterler zamanında harekete geçirilebilirdi.

Dahası yüz binlerce askeri var bu devletin. Ordu can kurtarmak için seferber edilmedi.

Acı içinde kıvranmak kadar derin bir acı yoktur. Biz onu yaşıyoruz hep birlikte.

Kara yolları tıkandı ve devletin envanterindeki uçaklar arama-kurtarma ekiplerini taşımak için seferber edilmedi. Hava Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Kara Kuvvetleri, polis, jandarma gücü tüm olanaklarıyla ilk depremden itibaren, saat 04.17’deki depremin hemen arkasından bölgelere seferber edilseydi; uçağıyla, helikopteriyle, gemisiyle, tüm araç ve gereçleriyle harekete geçmiş bir ordu olsaydı, deprem bölgelerinde kayıplarımız daha az olurdu.

O büyük devlet, o, işçilerin, kadınların, gençlerin yapmak istediği bir basın açıklaması karşısında panzerlerini, TOMA’larını, çeşitlendirilmiş gazını, tam teçhizatlı yüzlerce polisini alana yığan iktidarın gitmediği deprem bölgeleri var. Bir tweet atan gencin evine baskına gecenin karanlığında koşan, deprem karşısında çaresiz kaldı, ortalarda görünmedi!

Devletin, deprem enkazı altında kalanların çığlıklarını duymuyor oluşunun tanıkları olduk ne yazık ki. Halkı susturmaya gösterdikleri hızı, enkaz altındakilerin nefeslenmesi için müdahalede esirgeyen bir devletin varlığını tecrübe etmiş olduk bir kez daha canımız yanarak.

Derin acıyla kavruluyor yüreğimiz her saniye biraz daha.

“Biz Cumhur İttifakı olarak deprem için seferber olduk” mealinde sözler ederek açıklama yapan hükümet sözcülerinin hissiyatı ve hassasiyeti bir kat daha burkuyor acıyla dolu yürekleri.

Ekmek yok, su yok, battaniye yok, benzin yok, çadır yok, elektrik yok, ilaç yok, yollar kapalı…

“Muhalefetiyle, kitle örgütleriyle, sendikalarıyla, yöre dernekleriyle, sağ, sol demeden el ele verelim depremin yıkımının yaratacağı ağırlığı hep birlikte hafifletmeye bakalım,” demiyor muhteremler. “Bize bırakın” diyorlar. On il, onlarca ilçe, belde, mahalle ve köye, binlerce yıkılmış yapıya ancak kolektif bir seferberlikle müdahale edilmeyeceğinin matematiğini bilmediklerinden değil.

Bu felaketten daha büyük ne yaşanabilir ki olağanüstü bir hareketlenmenin yaşanması için! Ne yazık ki gereği yapılmadı ve daha büyük acıları yaşamaya mahkum edildik bir kez daha.

Acımız büyük!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime  6 liralık ücret

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime 6 liralık ücret

Saray iktidarının “Milletimiz zenginleşecek” propagandasını yaptığı Gabar petrolünün arkasında ağır bir işçi sömürüsü var. Günde 12 saat çalışma, taşeronlaştırma, sendikasızlık, yoksulluk sınırının yarısı bile etmeyen ücretler… Öyle ki sadece 12.5 saatlik üretim tüm işçilerin ücretini karşılıyor, geri kalan patronların kasasına akıyor.

Şırnak’ta bir günde çıkarılan petrol, Batman’da çıkarılanın yüzde 87 fazlası.

Serbest piyasada ham petrolün varil fiyatı yaklaşık 75 dolar.

İşçiler iki günde çıkarılan petrol kadar ücret alsaydı aylık ücret 160 bin lira olurdu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et