09 Şubat 2023 04:13

Yıkım, seferberlik ve sorumluluk!

Maraş'ta yıkılan binalar.

Dulkadiroğlu ilçesinde yıkılan binaların enkazlarında arama kurtarma çalışmaları sürüyor. | Fotoğraf: İzzet Mazı/AA

Paylaş

Yaklaşık 13.5 milyon kişinin yaşadığı bir bölgeyi topyekûn etkileyen, yanı sıra Suriye ve Irak başta olmak üzere komşu ülkelerde de yıkıma neden olan büyük deprem, bu geniş bölgedekiler başta olmak üzere halk kitlelerini bir kez daha yaşam-ölüm trajedisiyle yüz yüze bıraktı. Yıkımdan kurtulanlar ölmediler ama onlar da yıkıma uğradılar. Bu satırlar yazıldığında resmi açıklamalara göre 6 binden fazla insan ölmüş, on binlercesi yaralanmıştı. Enkaz altında kaç bin kişinin kaldığı henüz bilinmiyor. Ekonomik, sosyopsikolojik yıkım ise milyonlarca insanı sarmış durumda.

Çok sayıdaki yıkımla kanıtlanmış bir gerçek ama bir kez daha hem de çok ağır biçimde yeniden kendini dayattı: Bilim insanları on yıllardır olanak buldukları ve hatta önlerine kurulan barikatları aşmak için mücadele de ederek depremin gelmekte olduğunu haber veriyorlardı. Prof. Naci Görür başta olmak üzere yer bilimciler hem de yerini ve şiddetini kesinliğe yaklaşık tespitle bildirerek alınabilecek ve alınması şart olan tüm önlemleri sıraladılar. Buna rağmen, yaşanan yıkımların önlenebilir-azaltılabilir etkilerine karşı doğru dürüst bir önlem alınmadı.

Devlet iktidarı yöneticileri, 1. derecede deprem bölgesi olan bir ülkede, birbiri ardına yaşanan depremlerin etkilerinin azaltılmasına yönelik önlemleri alma sorumluluğuyla hareket etmediler. Yapı tekniği, kentlerde barınma alanlarının seçimi, evlerin-binaların deprem ve diğer yıkıcı doğa olaylarına karşı zararı en aza indirecek sağlamlıkta yapılması, buna yönelik malzeme seçimi gibi ilk elde ve zorunlu olan önlemler alınmadığı gibi, depremin yol açtığı yıkım durumunda en hızlı ulaşımın sağlanması, enkaz kaldırma araç ve ekiplerinin çok sayıda ve hemen her kentte hazır tutulması, kara-hava ve deniz ulaşımının yedek hatlarıyla planlanması gibi ikinci etaptaki önlemler açısından da gerekenler yapılmadı/yapılmıyor.

Hemen her kentinde yıkılmaya yüz tutmuş, çoğu bilimsel kriterler gözetilmeksizin 50-60 ve daha fazla yıl önce yapılmış, bir kısmı ya sahipleri ya da müteahhitler tarafından çürüğü-çatlağı kapatılarak satılmış veya kiraya verilmiş binaların böylesi depremlerde yıkılacağı zaten bellidir. Ancak yurttaşlardan deprem vergisi adı altında ek ve özel vergi alan, talepleri için en küçük eylemlerinde polis-jandarma sopasıyla karşılarına çıkan devlet yöneticileri, sağlam ve dayanıklı ev-bina yapımı için gereken önlemleri almadıkları gibi, büyük yıkım olayları meydana geldiğinde de kayıpları azaltıcı önlemler geliştirme sorumluluğuyla hareket etmemektedirler. Yaşananlar apaçık ortadadır: Depremin yıkıma yol açtığı tüm kentlerden; özelikle de Hatay ve Adıyaman’dan imdat çığlıkları yükselmekte; enkaz kaldırma, haberleşme, ulaşım, su, ısınma, aydınlanma, barınma, yiyecek ve giyecek gibi hemen ve ilk en önemli ihtiyaçların karşılanmadığı ya da karşılanamadığı haberleri, enkaz altındaki canlı görüntüleriyle birlikte birbiri ardına haber kanallarına düşmektedir.

Hazine ve Maliye bakanının “Her şey kontrol altında, sadece yalan-yanlış bilgi yayılması gibi bir sorun var” dediği, iletişim başkanının onca yıkım karşısında bula bula dezenformasyonu keşfedip ihbar hattını hizmete açtıklarını duyurduğu ve devlet başkanlığının üç aylık olağanüstü hal ilanına karar verdiği saatlerde, hemen her kentten “Acil yardıma ihtiyacımız var; açız, soğukta bekliyoruz, içeride-enkaz altında insanlar var, ancak daha kimse yardıma daha gelmedi” çığlıkları yükselmeye devam ediyordu. Karayolu ulaşımının felç olduğu bir durumda, uçakların en yakın -örneğin Adana hava meydanına, helikopterlerin mümkün her yere malzeme ve ilk yardım ekibi ulaştırmasının neden gerçekleştirilmediği ya da gerçekleştirilemediği anlaşılır değildir. İskenderun Limanı’ndaki yangına neden hemen müdahale edilerek büyümesinin önlenmediği de açıklanmadı. AFAD yöneticileri, “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla” diye vurgulayarak her yere müdahale edildiğini açıkladılar ama yardım ekiplerinin ulaşmadığı, yetersiz olduğu ve malzeme bulunmadığı yönündeki şikayetler iktidar yanlısı haber kanallarınca dahi gizlenemedi. 

Görülen bir kez daha şuydu ki, böylesi büyük yıkım olayları için hemen devreye konacak ve önceden hazır tutulan önlemlere ihtiyaç vardır. Yapı tekniğinden altyapı hizmetlerine gerekli her önlem ertelenmeksizin ve önceden alınmadığında, yıkıcı etki artmakta, çözüm adına uygulamaya konanlar ya işe yaramamakta ya da gecikme nedeniyle beklenen yararı sağlamamaktadır.

Bu gibi büyük yıkımların gösterdiği diğer önemli unsur, “Başımı sokacak bir evim olsun da nasıl olursa olsun” anlayışıyla hareket edilmemesi gerektiğidir. Barınma sorunu temel önemde sorunlardan biridir. Ancak emekçilerin üzerlerine çökecek derme-çatma konutları, üstelik önemli bir kesimi için yüksek kiralar ödeyerek kabullenmemeleri de önemlidir. Azınlığın azınlığı süper zengin bir kesimin konut, arazi, arsa, liman vs. dahil olmak üzere sermaye ve servet yığarak yaşadığı bir ülkenin emekçileri, zenginlerden daha fazla vergi alınarak ve devlet bütçesinden harcanarak depreme dayanıklı sağlam konutların yapılmasını istemeli ve bu tür sağlam konutlarda yaşamanın insan ve yurttaş olarak hakları olduğu bilinciyle hareket etmelidirler.

Evet, en geniş seferberlik, yardım ve dayanışma, evet yıkımın etkilerini azaltacak en fedakarca çalışma ve çabalara ihtiyaç vardır. Ancak depremin yıkıma yol açtığı tüm kentlerde binlerce-on binlerce insanın en acil ve hemen yerine getirilmesi gereken barınma, yiyecek, içecek ısınma ve aydınlanma ihtiyaçlarının ücretsiz olarak yerine getirilmesi olanağına sahip olan devlet yönetiminin bu doğrultuda tüm araç ve olanakları seferber etmesi gerekmektedir. Bunun sağlanabilmesi için ülkenin neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar tüm işçi, emekçi, aydın, genç vs. herkesin çaba göstermesine ihtiyaç vardır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa