11 Şubat 2023 04:53

OHAL de diğer engellemeler de halkların dayanışmasını engelleyemeyecek

Maraş merkezli 10 ilde deprem

Fotoğraf: Muahammed Sait/AA

Paylaş

Büyük depremin altıncı günündeyiz. Artık arama kurtarma ekiplerinin enkaz altından sağ insanlar çıkarmasında “mucize”nin bile ötesine geçildi.

Eğer zamanında ve gerektiği biçimde müdahale edilseydi belki bugün hâlâ önemli bir bölümü hayatta olabilecek binlerce, on binlerce kişi enkaz altında.

Sağ kalan depremzedelerde ise; artık enkaz altıdakileri mucize kabilinden bile kurtarmaların olanaklı olmayacağı bir zaman dilimine geçildiği için; elektrik, iletişim, açlık, susuzluk, ısınma, barınma, tuvalet, salgın hastalık riskini de taşıyarak her geçen gün büyüyen sağlık… gibi her biri ölümcül olan sorunlara artık yakınlarının cesetlerinin çıkarılarak kendilerine teslim edilmesinin beklentisi de eklenmiş bulunmaktadır.

Bu sorunlara şimdi, AFAD’ın bölgeye ancak ikinci günün sonuna doğru görünmeye başlaması, ülkenin her yanından büyük bir duyarlılıkla toplanan ve AFAD’dan bile hızlı bir biçimde bölgeye ulaştırılan yüzlerce tır dolusu yardımların dağıtılması da eklenmiş bulunmaktadır.

Burada ister istemez akla pandemide “Maskeyi biz dağıtacağız. Kimse karışmasın” deyip maskeyi bile dağıtma yeteneğini gösteremeyen iktidarın bu devasa yardım sorununu nasıl organize edeceği elbette büyük bir soru işaretidir.

Bunlar ve çok daha fazlası ortadayken yetkili zevat ve medyaları, “çadır kent” denilen ama kış koşullarına uygun olup olmadığı bile tartışılan birkaç bölgeden maniple edilmiş haberlerle gerçek bir dezenformasyon yaparak, “Her şeyin yolunda olduğu” propagandası yapmaktadırlar.

OHAL MECLİSTEN SADECE CUMHUR İTTİFAKININ OYLARIYLA GEÇEBİLDİ!

Cumhurbaşkanlığının iki büyük depremin vurduğu 10 ilde OHAL ilan etme tezkeresi, önceki gün TBMM Genel Kurulunda oylanarak AKP ve MHP’li vekillerin oylarıyla geçirildi. CHP, İYİP ve HDP grupları “hayır” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan OHAL’in gerekçesini, “Türkiye’de süreci istismar eden, ticarette yolsuzluklara giden tüm tefecilere, fitne gruplarına karşı müdahale imkanını devlete vermiş olacaktır. Yağmalama olaylarına da müdahale etme imkanını tanıyacak” diyerek açıkladı.

Nitekim üç muhalefet partisi, mevcut yasaların devlete söz konusu gelişmelere müdahale için gerekli imkanı fazlasıyla tanıdığını belirterek OHAL’e karşı çıktılar.

Bu yüzden de muhalefet tek adam yönetiminin asıl amacının “Temel hak ve özgürlükleri yasaklamak” olduğunu öne sürerek OHAL ilanına karşı çıktı.

Çünkü kimse; 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimi bahane edilerek ilan edilen OHAL’in FETÖ’den çok muhalif güçleri ezmek ve darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak görüp ülkeyi tek adam yönetimine götürmede manivela olarak kullanıldığını unutmuş değiller.

Hele de seçim sürecinde olduğu ve iktidarın muhalif güçleri ezerek bu seçimi “götürmeyi” başlıca strateji olarak edindiği ve bunun için elindeki tüm olanakları seferber ettiği dikkate alındığında; bu sefer de OHAL’i muhalefeti ezmenin aracı olarak kullanmayacağını söylemek ya da inanmak her halde aşırı saflık olur.

Hatta OHAL’in, seçimin iktidar için ne zaman en uygun olursa o zamana kadar ertelemenin aleti olarak kullanılacağını söylemek bile afaki olmaz. Tabii nefesi ve gücü yeterse!

KILIÇDAROĞLU’NUN ‘YAŞANANLARA SİYASET ÜSTÜ BAKMAYI REDDEDİYORUM’ DEMESİ ÇOK ÖNEMLİ

İktidarın OHAL’i kendi amaçlarına varmak için kullanacağından şüphe yok. Ama bu son deprem ne ‘FETÖ’cü darbe girişimi ne de önceden bildiğimiz depremler ya da başka afetlerle kıyaslanarak sonuçlar çıkarılabilecek bir afet değil. Günlerdir yaşananlar ve henüz yaşanmamış olsa da yaşanması kaçınılmaz görünen devasa sorunlar iktidar elindeki gücü kırbaç olarak kullanarak gerçeklerin üstünün örtülmesine yetmeyecek kadar büyüktür.

Nitekim bunun farkına varan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Aman halkın acılarını siyaset konusu yapmayalım. Şimdi siyaset yapma zamanı değil” diyen geleneksel devletçi siyaseti, ülke ve halkın sorunlarını çözmenin değil halkı aldatarak yedeklemenin sanatı sayan siyaset anlayışına çok sert biçimde karşı çıktı.

Deprem bölgesinden yaptığı paylaşımda, “Yaşananlara siyaset üstü bakmayı, iktidarla hizalanmayı reddediyorum” diyen ve yaşananların başlıca sorumlusunun Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, yardım için bölgeye ciddi yardım gönderen CHP’li belediye başkanlarına da “Bu halka ekmek, battaniye bulmak için tutuklanmanız gerekirse, tutuklanın” talimatı verdi!

CHP, İyi Parti ve HDP Mecliste yapılan oylamada OHAL ilanına “hayır” diyerek tek adam yönetiminin oyununa gelmeyeceklerini gösterdi.

Eğer iktidar OHAL’i gerçeklerin üstünü örtmek, muhalif güçlerin ve halkın temel hak ve özgürlüklerini kısıtlamak için kullanır, seçim sürecini OHAL ile kendi lehine olacak biçimde kullanmaya kalkarsa bu sefer bunun faturasının eskisinden daha ağır olacağı görülmektedir.

Evet sorun çok, büyük mücadelede çok büyük zorluklarla karşı karşıya kalınacak. Ama halkın dayanışmayı büyüterek birleşmesi bu felaketi de alt edecek gücü yaratacaktır!

Depremin ilk saatlerinden itibaren deprem bölgesine koşması, beklenenden bile fazla yardım göndermeyi başarmasıyla kendisini ortaya koyan halk inisiyatifi bunun işaretidir.


DEPREM DEĞİL BU ZİHNİYET ÖLDÜRÜYOR!

Depremin ikinci günü, depremzedeler can kaygısında ve bütün halk yüreği ağzında olup biteni anlamaya çalışırken Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Göker sahneye çıktı.

“Deprem değil bina öldürür” diyen depreme hazırlıkla ilgi sloganı da hedefe koyarak; “Deprem veya binalar öldürmez, Allah öldürür. O da eceli geleni. Depremde ölenler aynı anda Mars’ta bile olsalar yine öleceklerdi” diyerek ortaya çıktı!

Eğer bu kadarla kalsaydı, “Depremin meczubu da bu şahsiyat olacak” der geçerdik. Ama öyle olmadı. Bu şahıstan bir gün sora Kahramanmaraş’a giden Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisiyle konuşan bir depremzedeye, ”Olanlar hep oldu. Bunlar kader planının içinde olan şeyler”(*) dedi!

Yani Erdoğan böylece; “Olanlar kaderimizde olanlardır bundan kaçamazdık” derken aslında A.İ. Göker’in söylediklerinin “kader” ve “plan” kavramlaştırmasından ibarettir.

Ya da tersten A.İ. Göker aslında Erdoğan’ın kavramlaştırıldığı söylemi anlaşılır hale getirmiştir. Kendisine teşekkür borçlu olmalıyız.

Evet deprem yıkıcı ve çok tehlikelidir. Ama olanları “kader” olarak nitelemek, dolayısıyla önlenemez olduğunu söylemek depremden bile tehlikeli bir zihniyettir. Çünkü öldüren binaları yapan bu zihniyet, “kaderciliği”, “rantiyeciliği”, “imar afçılığı” enkazın altındadır. Ama aynı zamanda da iktidardadır!

Ne yazık ki!

(*) Erdoğan; 301 işçinin göçük altında kaldığı Soma’da “Bu işin fıtratında var” demiş, Amasra’da 42 işçinin hayatını kaybettiği cinayeti de “kader planı” olarak açıklamıştı!

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa