13 Şubat 2023 04:55

Uluslararası dayanışma, depremzede göçmenler ve enternasyonalizm

Maraş'taki depremde arama çalışmaları

Fotoğraf: DHA

Paylaş

7.7 ve 7.6’lık iki depremin vurduğu deprem bölgesinde, 7’inci günde “mucize” kurtarışlar sürdü.

Depremin ardından, yetkili makamların gösterdiği yeteneksizliklere karşın Türkiye halklarının büyük dayanışması, göz yaşartıcı oldu, olmaya da devam edecek.

Ama sadece Türkiye’nin halklarının dayanışması da değil göz yaşartıcı olan. Büyük deprem, büyük uluslararası dayanışma örneklerini de sundu, sunmaya da devam edecek görünüyor.

Depremin hemen arkasından ilan edilen “4’üncü seviyede alarm” dünyanın dört bir yanında, sıcak taziye mesajları ve yardım ekiplerinin hızla yola çıkmasıyla karşılandı.

Dünya yaşanan büyük deprem felaketi için seferber oldu. Arama kurtarma ekipleri, mühendisler, sismologlar, arama köpekleri ve tam donanımlı sahra hastaneleriyle binlerce uzman kişi…daha depremin ikinci gününden itibaren Türkiye’deydi.

Dışişleri Bakanlığı ve AFAD’ın 9 Şubat günü yaptığı açıklamaya göre;

ABD’den Çin’e, Almanya’dan Yeni Zelanda’ya, Hindistan’dan Japonya’ya, 66 ülkeden gelen ve deprem bölgelerine sevk edilen yabancı arama kurtarma personeli sayısı 6 bin 479’du. Açıklamada 95 ülke ve 16 uluslararası kuruluştan yardım teklifi alındığı, 56 ülkeden ekiplerin sahada olduğu ilerleyen saatlerde 19 ülkeden ekiplerin de Türkiye’de olacağını belirtildi.

DEPREMZEDELER ULUSLARARASI
DAYANIŞMANIN HAYATİ OLDUĞUNU GÖRDÜ  

Türkiye’de şoven milliyetçi odakların “kadim düşman” gösterdikleri Yunanistan, İsrail ve Ermenistan’ın da deprem için Türkiye’ye koşan yardım ekiplerinin olduğunu belirtmek burada ayrıca önem taşıyor.

Daha depremin öncesindeki günlerde Atina’ya “Bir gece ansızın gelebiliriz”e varan tehditlerle hedef alındığı Yunanistan’ın devlet televizyonunun deprem gününün açılış müziği olarak, “Ben senu sevduğumu dünyalara duyurdum… ” diyen o güzel Karadeniz türküsüyle açmasının, Ermenistan ve İsrail’den bu zor günlerde gelen yardım ve sıcak mesajları Türkiye’nin halkları her halde unutmayacaktır.

En azından şoven milliyetçi ve din istismarcısı politika erbabının “Yunan, Ermeni, Yahudi” düşmanlığı artık eskisi kadar prim yapmayacaktır!

Milyonlarca depremzede başta olmak üzere Türkiye’nin halkları bir kez daha gördüler ki, halkların birbirine düşman olmasının bir nedeni yoktur.

Ama, ülkeleri yöneten egemenlerin çıkarı öyle gerektirdiği için halklar birbirinin düşmanı olarak gösterilmektedir. Ama halk, bu en büyük felaket karşısında kendisine uzanan elin sadece sağ kalan komşusunun, yakının ya da İstanbul, İzmir, Trabzon…gibi kentlerden koşup gelen yurttaşların yanında dünyanın dört bir köşesinden koşup gelen “yabancı”ların, hatta kendisine düşman gösterilenlerin de eli olduğunu, üstelik bu elin aynı sıcaklık ve şefkatle kendine uzadığını görmüştür, süreç uzadıkça yabancıların dayanışmasının ne kadar önemli olacağını daha da iyi görecektir.

IRKÇI ŞOVEN ÇEVRELERİN KIŞKIRTMALARINA KARŞI DURMAK GEREK!

Depremin vurduğu 10 il, aynı zamanda dünyanın en büyük mülteci nüfuslarına ev sahipliği yapan iller arasında.

BM raporlarına da geçen verilere göre Kilis’te yaşayan her iki kişiden biri, Antep, Urfa, Hatay’da her 4 ya da 5 kişiden biri göçmen.

Emek Partisinin Göçmen Bürosu bu konuyla ilgili 9 Şubat’ta bir açıklama yaparak; Depremzede göçmenlerle dayanışmanın önemine dikkat çekti. Geçici barınma merkezleri ve geri gönderme merkezlerindeki göçmenler başta olmak üzere göçmenlerin nasıl etkilendiğine dair açıklama yapılmasını istedi.

EMEP Göçmen Bürosu, yetkililerden göçmenlerin tutulduğu merkezlere ilişkin bilgi akışı sağlanmasını, deprem bölgelerindeki geçici koruma altında olan göçmenlerin İstanbul dahi “şehir şartı”nın kaldırılmasını istedi. Benzer talepler ÇHD’li hukukçular tarafından da dile getirildi. Bölgedeki göçmenler ülkenin diğer yerlerinde olduğu gibi deprem bölgesinde de en derme çatma binalarda yaşamlarını büyük zorluklarla sürdürüyorlardı.

Depremde onlar da herkes gibi enkaz altında kaldılar; soğukta, karda, yağmurda yerli halkla, ne kadar dayanışabildikleri, gelen yardımlardan ne kadar yararlanabildikleri belli değil. Çünkü sayısız kanalda 24 saat sürdürülen canlı yayınlarda göçmenlerin adı yok!

Ama öte yandan sosyal medya merkezli olarak ırkçı, faşist, insanlık düşmanı odaklar, çoğu ne zaman ve nerede çekildiği belirsiz ama göçmenleri hırsız, soyguncu, yağmacı olarak gösteren, onları linç etmeye çalışan kalabalıkların fotoğraf ve videolar yayımlıyorlar. Göçmenleri böylece çaresiz, kızgın, ne yapamayacağını bilemez hale gelmiş depremzedelerin hedefi yapıyorlar. Böylece halk arasındaki dayanışmayı baltalamayı, çatışmalar çıkararak asker ve polis baskısını artırmaya meşruiyet sağlamayı amaçlıyorlar.

Irkçı-şoven odaklar depremin büyük yıkımının yol açtığı öfkeyi, çaresizliği bile göçmenlerin üstüne yakmaya çalışıyorlar.

İŞÇİLER, ENTERNASYONALİZMİN GEREĞİ
OLAN GÖREVLERİNİ DE YAPMALI

Evet deprem, var olan göçmen ve yerli halk arasındaki statü farkını yıkarak göçmenlerle yerli halkı, depremzede olmakta eşitledi!

Ancak bu hiç istenmeyecek eşitlik bile gerek deprem öncesinde şoven milliyetçi odaklar ve sermaye partileri tarafından sürdürülen göçmenleri geri gönderme amaçlı kampanyanın göçmenler hakkında oluşturduğu algı gerekse yukarıda sözünü ettiğimiz göçmenleri hırsız; haydut, yağmacı topluluğu olarak gösteren kampanya, göçmenleri daha da sindirecek, onları gelen yardımları almak için yardım merkezlerine başvurmaktan bile caydıracak baskı oluşturmaya çalışıyorlar.

Bu da bugün;

Depremzede göçmenlerle yerli depremzedelerin dayanışması, ırkçı şoven söylemlere karşı çıkarak onların yardımlardan yerli halk gibi faydalanabilmesini sağlamak düne göre bile daha önemli bir insani bir görev haline gelmiştir.Deprem bölgesi dışında da göçmenlerin yağmacı, hırsız, haydut gibi gösterilmesine karşı mücadelede işçi ve emekçilerin ileri kesimleri ile mücadeleci sendikacılar, yaşananları işçi sınıfı enternasyonalizminin gereği olan “emek kardeşliği”nin farkına varılmasının vesilesi olarak değerlendirmeli, işçi sınıfımızın birliğinin ve kaynaşmasının güçlendirmenin vesilesi olarak görmeli.

Bu nedenlerledir ki, sendikalar ve emek örgütlerinin sadece depremzedeye maddi yardımla yetinmeyip sürece işçi sınıfı enternasyonalizminin gerektirdiği biçimde müdahalesi önemli görev olarak ortaya çıkmıştır.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa