15 Şubat 2023 05:00

Biz bununla nasıl yaşayacağız?

Enkazdan çıkarılan kişi

Fotoğraf: Erçin Ertürk/AA

Paylaş

Şu günlerde kendimize ve birbirimize en çok sorduğumuz soru sanıyorum “Biz bununla nasıl yaşayacağız?​” sorusu. Bu sorunun yanıtını hiç şüphesiz psikologlar ve psikolojik travma alanında uzmanlaşmış kişiler verecektir. Bu kişilere çok iş düşüyor. Zira, deprem bölgesinde yaşayanlar ve onların yakınları öncelikli olmak üzere, tüm toplumun depremin yarattığı travma konusunda desteğe ihtiyacı olacak. Sadece deprem de değil üstelik, AKP iktidarında bize yaşatılan travmaların üstesinden gelme konusunda da büyük bir desteğe ihtiyacımız var.

Bu iktidarın yıllardır bize yaşattıkları karşısında hâlâ “Yok artık, onu da yapmazlar/yapamazlar” demeye ve şaşırmaya devam ediyoruz. Deprem sonrası sarf ettikleri sözler, yaptıkları ve yapmadıkları karşısında da birtakım tepkilerimiz bu yönde oldu. Kendilerinden beklemediğimizden değil, belki kötülüğün boyutuna hala aklımız çok ermediğinden. Yıllardır toplumu kutuplaştırıp ayrıştırdılar. Deprem bile bunun önüne geçemedi. Yardımı örgütleyenlere en üst perdeden “Siz kim oluyorsunuz?​” diyerek hakaretler yağdırdılar. Yanıt çok basit oysa, halkız, yurttaşız biz. Suavi’nin şarkısından uyarlarsak, dayanışmayı bilen çocuklar geldi, tükenme… Yüzü öfke ve nefret saçanlara karşı/rağmen gülmeyi bilen çocuklar geldi, tükenme…

Nefret ve düşmanlık eken iktidarlara inat dayanışma ve yardım için geldiler. Sadece Türkiye’nin dört bir tarafından değil, birçok başka ülkeden de geldiler. Yunanistan’dan, Avusturya’dan, Ermenistan’dan, Fransa’dan, Almanya’dan… Nasıl canla başla enkaz altından insanları çıkardıklarını, sağ çıkan çocukları bağırlarına bastıklarını gördük ya da izledik. Ankara’da belki yıllardır oy verdikleri “kardeşleri” duymamıştı da “el” kızı/oğlu duymuş ve koşmuştu işte.

Durum buyken, bazıları ise komplo teorilerini, düşmanlık eken fısıltıları yaymakta gecikmedi. Yok deprem yapaymış, şuradan düğmeye basılmış, yok kentleri boşaltıp oraya başkalarını yerleştireceklermiş, yok şunlar malları yağmalıyormuş… Ve genellemeler… Madem o kadar kolay genelliyorsunuz, başka yerden bakıp yaptığınızın ne kadar yanlış ve sonuçlarının ne kadar vahim olabileceğini anlamaya çalışın. Almanya’da suça bulaşan, uyuşturucu ticareti, hırsızlık gibi suçlardan hüküm giyen ne kadar Türkiyeli vardır dersiniz? Şayet Almanlar bu insanlara bakıp “Türkler hırsız, çocuklarımızı uyuşturucu ile zehirliyorlar” diye Türkiyelilere karşı bir linç kampanyası başlatsalardı ne olurdu? Hiç düşündünüz mü? Suç bireyseldir, birtakım kişilerin işledikleri suçları bir ulusa, bir topluma mal etmek ise ırkçılıktır.

Bir yandan ırkçılığın kışkırtıldığı, diğer yandan güvenlik zaaflarının olduğu böyle bir ortamda, kardeşinden önce koşup gelen bazı ülkelerin kurtarma ekipleri de ülkeden ayrılmaya başladı. İsrail kurtarma ekibi güvenlik tehdidi nedeniyle acilen ülkeden ayrıldı. Avusturya kurtarma ekibi aynı nedenle önce çalışmalarını durdurdu, sonra Avusturya Savunma Bakanlığı ekibin Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) koruması altında çalışmalarını sürdüreceğini açıkladı. Hatay’daki Alman arama-kurtarma ekibi de yine güvenlik gerekçesiyle çalışmalarına ara verdi. Türkiye artık destek vermek, dayanışmak için gelenlerin güvenliğinin bile sağlanamadığı bir ülke haline geldi. Ne kadar acı değil mi? Can kurtarmak için gelenin de canı tehlikede!

Pompalanan milliyetçilik ve ırkçılık hem depremzedelerin hem de arama ve kurtarma için gelen ekiplerin can güvenliğini tehdit ediyor. Oysa deprem sonrası yaşananlar bize milliyetçiliğin ve ırkçılığın değil, enternasyonalizmin iyi geldiğini ve iyileştirici etkisi olduğunu apaçık ortaya koymadı mı?

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa