Deprem ve halk örgütü/örgütleri
Bursalı kadınlar depremzede çocuklar üşümesin diye polar bere, eldiven dikiyor | Fotoğraf: DHA
Deprem sadece on binlerce ölü, yüz bini aşkın yaralı ve milyonlarca insanın yaşamını dolaysızca etkileyen çok ama çok büyük yıkıma yol açmadı. Düşünebilen herkes ilk kez yaşanmayan ancak çok sayıdaki örneğine rağmen gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle önlenebilir-azaltılabilir kayıpların kat kat fazlasının verildiği gerçeğiyle yüz yüze geldi. Rant-yağma düzeninin çarkını döndürerek servet yığanların ihaneti yeniden açığa çıktı. Ama bu ne yazık ki her defasında ancak halkın asla yeri doldurulamaz kayıpları pahasına oluyor. Devlet yöneticileri deprem gibi büyük doğa olaylarının yol açacağı yıkımlar önceden bilinmesine; bilim insanları bunları açıkça ortaya koyarak alınması gereken önlemleri sıralamalarına rağmen bu önlemleri almadıkları gibi, deprem olduğunda da yapılması gerekenleri hemen ve zamanında yapmadılar. İmar affıyla, çürük yapılara sağlam raporları yazılarak, rant çetelerinin yurttaşların ölüm fermanlarına imzalar atılarak merkezden yerellere, teknik sorumlulardan müteahhitlere bir suç çarkının sorumluluğu kentlerin enkaza dönmesiyle yeniden ilan edilmiş oldu. Sermaye iktidarı sadece deprem öncesi önlemlerin alınmaması nedeniyle değil deprem sonrası yapılacakları zamanında yapmaması nedeniyle de sorumluluk altındadır.
Deprem ve büyük yıkım bir diğer önemli olgu ve gerçekliği de bir kez daha gösterdi: Türkiye’nin Türk, Kürt, Arap vs. tüm işçi ve emekçileri depremin yıktığı kentlerdeki insanları kurtarma-bakma-yaralarını sarma, ekmeğini paylaşma tutumuyla hareket ettiler. Hemen ve anında birbirlerinin yardımına koştular, seferber oldular ve elleriyle, ellerindeki iptidai aletlerle büyük beton bloklarına ve demir yığınlarına karşı can bedeli bir savaşa giriştiler. Devletin uçakları, helikopterleri, greyderleri, vinçleri, yangın söndürücüleri, jeneratörleri, AFAD’ı, Kızılay’ı henüz ortaya yokken, emekçiler halkça bir dayanışma duygusuyla kurtarıcılığa giriştiler. Devletin henüz ortada görünmeyen-gelmeyen-gönderilmeyen modern araç-gereçlerinin, eğitimli-deneyimli olduğu söylenen görevli ve güçlerinin bir an önce yardıma gelmesi için feveran ederken, kendileri durmaksızın çalıştılar. Ama sahip olamadıkları araç gereçlerin eksikliği de en çok bu deprem sırasında görüldü.
Görüldü ki, halk kitleleri için deprem, heyelan, su baskınları, yangınlar gibi olaylarda, özellikle de deprem gibi büyük yıkımlara yol açan doğa olaylarında veya başkaca büyük yıkıcı gelişmelerde kullanılacak “ilk yardım malzemesi” sadece ses verme cihazları, ilaç, seyyar lamba vs. değil, jeneratör, kepçe, yedek akülü delici aletler, termal kameralar, kesintiye uğratılamayacak iletişim araçları gibi daha komplike araçlar da acil ihtiyaçlar listesine yazılmak zorundadır. Bunlardan bazılarının her bir işçi ve emekçinin, depremden-selden zarar gören her bir bireyin tek başına sahip olamayacağı alet ve araçlar olduğu bellidir. Bu durumda nasıl ki çok sayıda köy, mahalle, semt, kent ve fabrikanın emekçileri, gençleri ve yaşlıları yıkıma karşı hemen seferber oluyorlarsa, bu araçların devlet desteğinde her bir mahalde (yer-bölge) önceden hazır tutulması için de seferber olabilir, bu istemle hareket edebilir, bazılarını ise “imece usulü” temin edebilirler. Deprem, nasıl olursa olsun bir evim olsun anlayışıyla hareket edilmemesi gerektiğini çok ama çok ağır bedeller pahasına yeniden gösterdi. Devletin kurumlarını konut yapım bölgelerinin jeolojik yapısı, yapılacak konutların sağlamlığı ve dayanıklılığı konusunda sorumlu tutarak gerekli harcamaların devletçe yapılmasını sağlamak üzere periyodik kontrollere zorunlu tutmak da bir yurttaşlık görevi ve sorumluluğudur. Yol, su, elektrik, kanalizasyon, doğal gaz, telefon-iletişim kanalları ve şebekelerinin mümkün olduğunca yedekleriyle birlikte sağlamca yapılması şarttır. Deprem ülkelerinden biri olan Türkiye’de yıkım nedeniyle barınma koşulları ortadan kalkanların yerleştirilmesi amaçlı uygun konut alanlarının tesisi ve konut yapımı için bütçe ayrılması gerekir. Mevcut durumda ise devlet elindeki sarayları, misafirhaneleri, otelleri ve bütün giderlerini karşılayarak 1 milyon 600 bin civarında olduğu belirtilen boş konutları yıkımdan zarar görenlere açmalıdır.
Kuşkusuz tüm bunlar ancak emekçilerin dayanışmasıyla, halkın örgütlü mücadelesiyle mümkün olabilecektir. Fabrikalar, iş yerleri, semtler, okullar toplu çalışma, iş ve eğitim kurumları diğer temel taleplerin yanı sıra bu talepler için dayanışma ve mücadele alan ve birimleri olarak değerlendirilmelidir. Yıkımlar ve büyük kayıplar, daha büyük acıların ancak emekçilerin her düzeyde ve her yerde örgütlü-hazırlıklı güçleri oluşturmuşlarsa, olabilecek-gelişebilecek yeni doğa olaylarını daha az kayıpla atlatabileceklerini gösterdi. Teknolojik gelişmelerin sağladığı olanakları yurttaşların yararı için kullanma yerine onlara karşı baskı cenderesinin araçlarına dönüştüren burjuva devlet iktidarı sorumluları, bu araçların kullanımı ve geliştirilmesi konusunda bilgi sahibi ya da ihtisası bulunan genç insanlara, teknolojinin emekçi halk kitleleri yararına kullanılmasının yol, yöntem ve araçlarını bulma ve geliştirme sorumluluğu yüklüyor. Beton yığınları altından imdat sesleri gelirken, “Sosyal medya dezenformasyon yapıyor” diyerek iletişimi kesmeye yönelenlerin, daha “vahim gelişmeler” durumunda neler yapabilecekleri anlaşılır olmalıdır. İletişim araçlarının emekçiler yararına ve daha etkin ve zor zaman ve durumlarda tekelci çeteler tarafından engellenemeyecek şekilde kesintisiz kullanımı için çaba göstermek şarttır. Deprem ve büyük yıkım, işçi ve emekçilerin örgütlenmesinin daha ileri bir biçimi olarak devrimci sosyalist örgütlenmenin emekçilerin yaşam ve çalışma alanlarında bir ağ şeklinde örülmesinin ne denli büyük öneme sahip olduğunu da yeniden göstermiş oldu. Örgütlü halk yaralarını daha sağlam ve iyileştirici şekilde sarar!
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40