Üniversitelerin 'tatil edilmesi': Depremi afete dönüştüren zihin körlüğü
Fotoğraf: Evrensel
Anadolu’da “aklı başında” insanlar karşılaştıkları bazı çocuklar için “Bu çocuğun zihni çok açık” derler. Zihin açıklığı nedir, karşıt olarak zihnin körlüğü nedir? Zihnin körleşmesi veya açıklığı nasıl sağlanır? Zihinsel körleşmenin depremle, afetlerle, yaşanan yönetim ve organizasyon krizleriyle, on binlerce ölümle, milyonlarca yıkımla ne ilgisi var?
ÜNİVERSİTENİN KAPATILMASI: CEHALETİ VE DEPREM KÖRLÜĞÜNÜ ARTIRMA
Filozof Takiyettin Mengüşoğlu hayvanların dünyalarının algılayabildikleri çevreleri kadar olduğunu biyologlara gönderme yaparak ifade ediyordu: “Çiçekler kendi ‘çevreleri’ içinde yaşayan her hayvan türü için başka anlamlar taşırlar. İnek çiçekleri saplarıyla koparıp yer; çiçekler onun için bir besin anlamı taşırlar. Karınca için çiçeklerin yalnız sapları önemlidir. Çünkü çiçeklerin sapları, karıncayı yapraklarda bulunan besine götürecek bir yoldur. Ağustos böceği için de çiçeklerin saplarının bir anlamı vardır. Çünkü ağustos böceği, bu saplardan akan suyun yollarını deler ve bu suyu kendi yuvasının duvarlarında kullanır. (…) ‘çevre’ hayvanın hayat sahnesi olması bakımından taşıdığı anlama göre, ya dar ya da geniş bir alanı kucaklar. Buradaki darlık ya da genişlik, süjenin, yani süje olan hayvanın duyu organlarının kucaklayabildiği alana bağlıdır. Buna göre ineğin ‘görme alanı’, otladığı yeri biraz aşar; karıncanınki yarım metreyi bulur; ağustos böceğininki ise ancak birkaç santimetredir. (…) bir kenenin çevresinde bulunan çiçeklerin kene için hiçbir anlamı ve önemi yoktur. Fakat sıcakkanlı hayvanların etrafa gönderdikleri asitli yağ kokusunun kene için önemi vardır. Çünkü bu koku, keneye besinin bulunduğu ‘yeri’ işaret ediyor.” (T. Mengüşoğlu, İnsan ve Hayvan, Dünya ve Çevre).
Ucuz politikacı için depremin ne önem ve anlamı var, müteahhit için, arsa sahibi için deprem ne anlam taşıyor, onu bilemiyorum, bu süreçte tanımlamaya çalışacağım ama imar aflarının hemen hepsi için bir anlam ve önemi var, nüfusun yarısının, seçmenin yarısının oyunu etkileme gibi bir yanı var. O zaman soru şuna dönüşüyor. Bu 40 milyonun dünyası veya “çevresi” ne kadardan oluşuyor, imar affı onlar için ne anlama geliyor.
Böyle ucuz numaralar kısa erimde “kazan kazan” gibi algılansa da orta erimde tüm ülke ve her biri için “kaybet kaybet’e” dönüşüyor maalesef. İnsan bu orta erimi bile niye göremiyor, kritik soru da burada başlıyor. Bu soru biyofizyopsişik ferdin kişi olabilmesi açısından da önem arz ediyor.
Tam da bunun sağlanabilmesinde okul ve üniversiteler temel önemde bulunuyor.
Okullara, üniversitelere, müfredatların bilimselleşmesine, bilimsel eğitim öğretime, bilimsel araştırmalara daha çok önem verilmesi gereken böyle bir dönemde, tam aksine üniversiteler tatil ediliyor. Bu tatil YÖK’ün cehalete oynamasını, dahası bu kadar ağır bir afet yaşanırken afet körlüğünün ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Afetlerin bile araçsallaştırılması anlamına geliyor. İnsanın dünyası algısı düşüncesi geliştikçe büyüyecek, Cumhurbaşkanlığı ve YÖK zihin körlüğünün aşılmasını istemiyor. Halkın ufkunun açılması maalesef istenmiyor.
BİLGİ ŞART, CAHİLİN İYİ NİYETİ KÖTÜLÜĞÜ ÖNLEYEMEZ, ARTIRIR
İyi niyet zihin körlüğü durumunda daha da çok istenebilir, çünkü cahilin elinde iyi niyetten veya boş umuttan başka bir şey kalmaz, çaresizce “iyi niyete”, boş umuda sığınmaya çalışır, tek korunağı orası kalır. Tamda cahilin bu safça iyi niyeti kapitalist, tüccar, dinci, propagandacı için kolayca kullanışlı hale gelir, bundan dolayı da onun cehaletinin giderilmesini istemez.
İyi niyetin işe yararlılığının mekanizması ve garantisi ancak bilim ve akıldır. Aksi takdirde cahilin iyi niyeti iyilikten daha çok kötülerin kolay kullanım aracı haline gelir. Halkın zihni açılmadıkça cahil yığınları, onların iyi niyet ve boş umutlarını iktidardaki propagandacılar kolayca sömürmeye devam eder.
BAŞKANLIK, YÖK VE ONLİNE: BİLİMSELLİK DE ÖZERKLİK DE SIFIR
YÖK’ten önce, 11 Şubat 2023 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamada üniversitelerde uzaktan eğitime geçildiği ve üniversitelerin tatil edildiği açıklandı.
Üniversitelerde öğretimin uzaktan sürdürüleceğine, hatta “tatil edildiğine” dair Cumhurbaşkanlığı açıklaması ve ardından YÖK’ün bu yöndeki genelgesi/yazısı zaten YÖK’ün bilimsel bir kuruluş veya bir üniversite organı olamayacağını bir kez daha göstermiş bulunuyor. Böyle bir karar her şeyden önce mevcut YÖK’ün, otoriter 12 Eylül’ün devamı otoriter rejimlerin daha otoriterleşmiş güncel hali olduğunu göstermektedir. Üniversitenin varlığı kurumsal özerklik ve bilimsel özgürlük şartına bağlıdır. Bu karar bir kez daha üniversite ve bilimin yok sayıldığı anlamına gelmektedir.
ONLİNE ÖĞRETİM ‘ÜNİVERSİTENİN TATİL EDİLMESİ’ ANLAMINA GELİYOR
İkincisi uzaktan öğretimin veya online öğretimin aslında üniversitelerin tatil edilmesi anlamına geldiğini bizzat Cumhurbaşkanlığı açıklaması itiraf etmiş bulunuyor. Açıklamada üniversiteler “Tatil edildi” deniyor.
Online öğretimin etkinlik ve akademik kültürün oluşlumu açısından çok zayıf kaldığını pandemi zaten göstermişti. Bu kez Cumhurbaşkanı online/uzaktan öğretimin ciddi bir karşılığının olmadığını en üst resmi perdeden söylemiş oluyor.
ONLİNE KARARI, AFETİ DAHA DERİNLEŞTİRİYOR
Online öğretime veya üniversitelerin tahliyesine gerekçe olarak yurtların depremzedeler için kullanılması gösterilmiş bulunuyor. Bu karar bir mantığa veya bilimselliğe dayanmıyor. Çünkü 650 bin öğrencinin yurtlardan çıkarılması 650 bin kişilik ek yer yaratmamakta, sadece gençlerin çıkarılıp bir diğerinin yerleştirilmesinden ibaret bulunmaktadır. Yani yurtların boşaltılması toplamda barınma durumuna ek bir katkı oluşturmamaktadır.
Ayrıca online öğretim afetin etkilerini azaltmaya da bir katkı sunmamakta, aksine yüz yüze eğitim öğretimi askıya almak, sonuçta gençleri çadırlara, evlere ve online derslere mahkum etmek, onların arkadaş ve ders ortamından daha uzaklaştırılması ve daha yalnızlaştırılması anlamına gelmektedir. Oysa depremin yarattığı travmaların aşılmasının ve hayata dönüş çabalarının en temel ayaklarını okulların, üniversitelerin, işyerlerinin açık kalması oluşturmaktadır. Okul ve üniversitelerin açık kalması aileler için de hayatın sürdüğü yönünde umut ve yaşama dönüşe dair katkı sunmaktadır. Üniversitelerin kapalı kalması ise afetin kayıplarının eğitim kayıpları ile katlanması anlamına gelmektedir.
Yani Başkanlık veya YÖK’ün online kararının bilimsel, eğitsel, insani veya vicdani bir dayanağı bulunmamaktadır, gençlerin üniversite ve bilimden uzak kalması deprem direncini değil cehaleti, zihin ve deprem körlüğünü artırmaktadır.
AFETLERİN YIKICILIK KATSAYISI: BİLİMDEN UZAKLIK X OTORİTER BAŞKANLIK X OTORİTER YÖK X OTORİTER AFAD
Maraş depremleri insani depremleri, toplumsal depremleri gösteriyor. Depremin veya afetlerin yıkıcılık şiddeti; bilimden uzaklık çarpı otoriter başkanlık çarpı otoriter YÖK çarpı otoriter AFAD kadar daha artıyor maalesef.
Öyle ki ülke yönetiminin otoriterlik düzeyi bilim kuruluşlarının özerklik derecesini, bu durum bilimsellik düzeyini, bunların toplamı idarenin rasyonellik ve bilimselliğini zayıflatıyor, hepsinin toplamı doğru karar alma, doğru planlama, doğru düzgün uygulama, uygulamayı etkin denetleme, sonuçta afetlere etkin ve doğru müdahale olanaklarını o derece zayıflatıyor. Sonuçta Hatay’dan Osmaniye’ye Maraş’a Malatya’ya yaşadığımız çok ağır afetler kalıyor.
ÜNİVERSİTE YAŞAMI VE DEPREM DİRENCİ: KARARDA BİLİMSELLİK, UYGULAMADA KARARLILIK, YÖNETİMDE ÇOĞULCULUK
Bilgi bilim toplumu olmanın birincil kurumu üniversitelerdir. Toplumun ve yerleşimlerin depreme dirençli hale getirilmesi ancak karar ve projelerin bilimselliği ile, uygulamada kararlılıkla, çoğulcu demokrasilerin denetleyici gücü ile iyileştirilebilir. Üniversitelerin kalitesi tüm bunların şartını oluşturmaktadır. Online öğretim bir üniversite yaşamı değildir, böyle bir yaşam deneyimi ve kültür oluşmadan deprem direnci ve kültürünün de oluşması mümkün değildir.
Gençlerin geleceği bilime, ülkenin geleceği bilgi sahibi gençlere bağlıdır. Yüz yüze eğitim öğretim böyle bir yaşantı ve toplum oluşumunun şartıdır. Depremlerin afetlere, travmaların daha ağır kayıplara, cehaletin kötülüğe, yalnızlaşmanın sosyal çöküntüye dönüşmemesi için okulları ve üniversiteleri açık tutalım.
- Okul yok, yemek yok, elektrik yok, internet yok ama "uzaktan, "kesintisiz" eğitim şahane 17 Ocak 2025 04:02
- MEB’in başarısı muhteşem tıklanma rekoru: İnsanın iyi ki pandemi ve deprem olmuş diyesi geliyor 10 Ocak 2025 04:58
- 22 yıllık, 72 yıllık gerileme: MEB’in, AKP’nin, milli görüşün ‘Milli Maarif’ ve ‘MESEM’ başarısı 03 Ocak 2025 04:26
- Türkiye ve Suriye yüzyılı mütaşerik maarif ve rejim modeli 27 Aralık 2024 04:43
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42