18 Şubat 2023 04:48

Büyük deprem yeni sorunlar ve yeni önemli talepleri gündeme getirdi

Deprem sonrası Hatay Antakya'daki yıkım

Antakya | Fotoğraf: DHA

Paylaş

6 Şubat günü 7.7 ve 7.6’lı iki çok şiddetli depremlerin vurduğu illerde “arama kurtarma çalışmaları” sona erdirildi.

AFAD, dün yaptığı açıklamada hayatını kaybedenlerin sayısının 38 bini aştığını duyurdu.

10 gündür yakınlarının enkaz altından çıkarılması için her makama, yetkiliden yetkiliye koşmaktan halsiz düşen depremzedeler şimdi de enkazların başında, yine yürekleri ağızlarında iş makinelerinin çalışması sırasında yakınlarının “vücut bütünlüğü bozulmadan” çıkarılıp kendilerine teslim edilmesini bekliyorlar.

Bölgede çalışan hekimler ve TTB, eğer gerekli önlemler hızla alınmazsa bölgede salgın hastalıkların da bir afete dönüşebileceğine ısrarla dikkat çekiyorlar.

Depremde bile göçmen düşmanlığını kullanan ırkçı şoven odakların tutumu, göçmen sorununun çözümünde “geri gönderme” değil işçi enternasyonalizmi yaklaşımının önemini bir kez daha gösterdi.

Daha arama kurtarma çalışmaları sürerken iktidar cenahından “seçimlerin ertelenmesi için bir nabız yoklaması” girişimi bugünden itibaren daha açıkça tartışılacak görünüyor.

DEPREM BÖLGESİYLE İLGİLİ ŞİMDİ DAHA UZUN VADELİ TALEPLER GÜNDEMDE

İktidar sözcüleri, halkın yaşadığı gerçeklerin üstünü örterek her şeyin yolunda olduğunu iddia ediyor. Bunun için elindeki devasa medya gücünü ve devletin bütün olanaklarını seferber etmiş bulunuyor. Ancak hayatın gerçekleri öylesine sert ki, ne depremin acılarını istismar eden girişimleri ne de halkın ihtiyaçlarını yeterince ve gerektiği gibi karşılandığına dair yürüttüğü propaganda gerçeklerin üstünü örtmeye yetiyor.

Tersine bugün iktidar cenahından “Şimdi siyaset zamanı değil” dense de şu sorunlar gündemin ön sırasına çıkmış bulunmaktadır:

Enkazın kaldırılması bir çevre felaketine dönüşmemeli: İktidar, bütün diğer sorunlarda olduğu gibi 20 milyon ton olduğu tahmin edilen enkazın kaldırılmasını, bu devasa kitlenin kaldırılıp başka bir yere yığılması olarak görmektedir. Konunun uzmanları, eğer enkaz kaldırılmasında çevre ve halk sağlığının gerektirdiği önlemler alınmazsa deprem felaketinin bir çevre felaketine dönüşeceğini, salgın hastalıklar, kanser, akciğer ve kalp-damar hastalıkları gibi tehlikeli hastalıklara kaynaklık eden ciddi uyarılar yapmaktadır.

Yardımlar şeffaf ve adil biçimde dağıtılmalı: 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında konulan ve bugüne kadar 37 milyar doları bulan “deprem vergisi” bu son depremle yeniden gündeme geldi. Üstelik de “Toplanan deprem vergisi nerede kullanıldı?​” sorusuyla. Bugün bu soru, toplanan yardımların nerede ve nasıl kullanılacağı sorusuyla birlikte tartışılmaktadır. Dolasıyla bugünden itibaren toplanan yardımların nereye ve niçin harcandığı şeffaf bir biçimde ortaya konurken, dağıtımların nasıl ve hangi ölçütlere göre yapıldığı da dikkatten kaçırılmamalı. Kamuoyunun bu konudaki hassasiyeti de sürmeli. Elbette bu kapsamda sivil dayanışma örgütleri, örgütlenmelere yönelik müdahalelere, gözaltılara, kayyumlara karşı mücadeleyi de ihmal etmemeli!

Üniversitelerde yüz yüze eğitime derhal dönülmeli: KYK yurtlarının depremzedelerin barındırılması için boşaltılması ve üniversitelerin “online” eğitime döneceği kararıyla deprem felaketinin “eğitim felaketine” dönüştürülmesi kabul edilemezdir. Kaldı ki öğrenci yurtları ranza, yatak sistemi, ortak tuvalet ve banyolarıyla ailelerin barınması için hiç uygun olmayan mekanlardır. Bugün yapılması gereken yurtların öğrencilere geri verilmesi ve üniversitelerde yüz yüz eğitimin derhal başlatılmasıdır. Depremzedelerin geçici barınması için kamunun ve özel sektörün elindeki evlerin ve tesislerin kullanılması talebinde ısrarlı olunması önemli olacak.

Tarımın ihtiyacına uygun bir yardım ve barınma planı ihtiyacı: Deprem bölgesi ülke tarım üretiminin yüzde 15-16’sını kapsamaktadır. Bölgede tarım işleri ise önümüzdeki bir-iki hafta içinde başlayacaktır. Traktör, tohumluk ve tarım için gerekli alet edevatlar, hayvanlar için yem gibi acil ihtiyaçların vakit geçirmeden karşılanması gerekmektedir. Bu yüzden de iktidar lafı bırakıp tarımda ekim-dikim ve hayvancılığın ayağa kaldırılması için asgari ihtiyaçları acilen karşılamak yükümlülüğündedir. Aksi halde sadece ekonomiye böyle tarımın katkısı değil aynı zamanda bölgedeki barınma sorunu daha da büyüyecek.

Sadece müteahhitler değil ‘sıralı sorumlular’ hesap vermeli: İktidar, kamu binaları ve depreme dayanıklı diye gösterilen binaların da yıkılması karşısında kamuoyundan yükselen tepki karşısında kimi müteahhitleri tutuklayarak halkın öfkesini yatıştırmayı amaçlıyor. Ancak kamuoyu yaşaya yaşaya artık binaların yıkılmasının tek sorumlularının müteahhitler olmadığını biliyorlar. Bu sefer sadece müteahhitlerin sorumluluğu ve hesap vermesini değil, binalara ruhsat veren belediyelerin, yapı denetim firmalarının imza yetkisine sahip sorumlularının, sistematik bir biçimde “imar afları” çıkarıp bunu bir siyasi rüşvete dönüştüren siyasetçilerin, tüm “sıralı sorumlular”ın da yargılanıp hesap vermesini de istemektedir.

İŞÇİLER YARALARINI SARMAYA ÇALIŞIRKEN PATRONLAR KÂR PEŞİNDE

Ülkede sanayi üretiminin yüzde 10’nu, tarım üretiminin yüzde 16’sını üreten 11 ilde bazı fabrikaların enkaza dönüşmesi dışında fabrikalarda önemli bir hasar olmadığı belirtiliyor. Ama pek çok işçi enkaz altında hayatını kaybederken çok daha fazla sayıda işçinin ise yakınlarını kaybettiği, evlerinin yıkıldığı ya da ciddi hasarlı olduğu için deprem korkusuyla evlerine giremediği koşullarda bazı patronlar daha depremin altıncı günü işçileri çalışmaya çağırdılar. Dahası bazı patronlar ise, “Deprem oldu!” bahanesiyle işçilerin taleplerini değil yüzde 30 dolayında zamla geçiştirmeyi amaçladılar. Yetinmediler işe gelemeyen işçileri işten çıkarmakla tehdit eden mesajlar gönderiyorlar.

Bölgede Gaziantep başta olmak üzere Maraş, Urfa, Diyarbakır ve Malatya’da da depremle birlikte üye ve yöneticileriyle dayanışma ve yardım faaliyeti yürüten Birleşik Tekstil İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN), “Bölgedeki patronlar, özellikle de Gaziantep Organize Sanayi Bölgesindekiler evleri yıkılmış, aile üyelerini kaybetmiş işçileri depremin altıncı gününde üretime çağırmaya cüret edebildiler. İşçiler bunca acının ortasında hayatta kalabilmek için çalışmak zorunda hissediyorlar. Sendikamız işçileri en az 1 hafta daha ücretli izin, en az 1 aylık kadar deprem yardımı, 6 ay kira yardımı, en az 6 ay işten atma yasağı, tüm ücretlere yüzde 70 zam şeklindeki kolektif talepler etrafında örgütlemek için çabalıyor” açıklaması yaptı.

TALEPLERİN ARKASINDA BİRLEŞİP MÜCADELE ETMEK ÖNEMLİ

Kısacası bu büyük deprem yeni ya da eski ama üstü örtülmüş, uzunca bir zaman da gündemde kalacak, kalması gereken talepleri gündeme getirdi.

Taleplerin başlıcalarını özetlemeye çalıştık. Taleplerin belirlenmesi belki önemlidir. Ama bundan da önemlisi taleplerin sahiplerinin bu taleplerin arkasında birleşerek talepleri için mücadele etmesidir.

Burada da sorumluluk, bütün önemli taleplerde olduğu gibi demokrasi güçlerine, ileri işçilere ve mücadeleci sendikacılara düşmektedir.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa