Fevzi Gödek: Sıradanlığın bilgeliği (2)

Fevzi Gödek (Fotoğraf: Kişisel arşiv)
Didim’de seyyar satıcılık yapan, sokaklarda seyyar arabasıyla tatlı satan okuma ve sinema tutkusuyla sıradanlığın dışına çıkan Fevzi Gödek, çok okuyarak, çok film izleyerek öyküler, senaryolar yazan birine dönüştürür kendini. 10-12 yaşlarında İzmir Bornova Çocuk Yetiştirme Yurdunda, 3 yıl kalan, Bodrum’da 22 yıl inşaatlarda çalışan Fevzi Gödek şimdilerde Aydın’ın Didim ilçesinde tatlı seyyar satıcılığı yapıyor.
Geçtiğimiz günlerde Didim sokaklarında tatlı satarken zabıta tatlı arabasına el koyar. Geri alabilmek için çabaladığı sırada telefonla konuştuğu bir kadın belediye görevlisine söylenmemesi gereken muhatabının hak etmediği ve bir kadına söylenmeyecek bir cümle kullanır. Hem ekmek kapısı arabasına el konulmasına, hem de kadın görevliye bunları söylediği için çok üzülür, canı çok sıkılır. Argo, kırıcı sözler, cümleler kullanan değildir çünkü. “Bundan dolayı çok pişmanım ve hem kendisinden hem de bütün toplumdan özür dilerim” diye bir açıklama yapar.
İNCİTTİKLERİMİN AFFINA SIĞINIRIM
Bu özür açıklamasına Nâzım Hikmet’in uzun “Kuvâyi Milliye” şiirinin başlangıç bölümünde yen alan “onlar” şiirinden alıntıladığı dizeleri ve sözlerini ekler;
“O şiirde
Onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
cahil,
hakîm
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
destanımızda yalnız onların maceraları vardır.
(…)
ve yeşil bir ağaç gibi gülen
ve merasimsiz ağlayan
ve ana avrat küfreden onlardır", diye bir bölüm var. Ben de ‘onlar’dan biriyim. Onurunu incittiklerimin affına sığınırım.
Bodrum’da inşaatlarda çalışırken patronu ustabaşı olmasını ister. Bir gün paydos saatinde, patron geldiğinde oradakileri çalışır durumda görsün diye çalışanlara “iki çuval çimento karın” der, arkadaşları “Fevzi abi sen ne diyorsun?” dediklerinde, yaptığının farkına varır, kendine gelir. “O an amcaoğlunun anlattığı bir öykü geldi aklıma ve oturdum ağladım,” diye anlatır:
“Bir kurt kümese dalmış, iki tavuk yemiş, karnını doyurmuş. Ağanın köpeği de kendini parçalıyor ama zincirle bağlı. Kurt köpeğin karşısına gelmiş, köpeğe selam vermiş. Köpek kurda ‘Sen ne yaptın?’ diye sormuş. Kurt da olanı anlatmış. Bu kez kurt köpeğe’ Sen ne yiyorsun?” diye sormuş. ‘“Sahibim etini yer, kalırsa bana kemikler kalır, onları yiyorum, şu kirli tasta da su verirlerse onu içerim. Ben ağanın köpeğiyim” demiş. ‘Ya sen?’, ‘Ben şu çam ve kekik kokulu dağların kurduyum, sen bilir misin oraları?’ “Ben nereden bileceğim? Ben buraların tezek kokusunu bilirim. Zincirle bağlı olsam da ben ağanın köpeğiyim’ der köpek kurda. ‘Hadi bana eyvallah ağanın köpeği.’
O akşam ‘patron ustabaşılığı’nı bırakır. Hem kişisel hem sınıfsal ilişkiler hem de ülkeler açısından “İç düşmanla savaşmak dış düşmanla savaşmaktan zordur” diyen Fevzi Gödek’in tavrını, duruşunu, yaşamını yansıttığını söylediği şöyle de bir sloganı var; “Birinci sigarasını yaktım, çimento torbasını yorgan yaptım.”
BABA FİLMLERİ
Yaşadığım bütün ortamlarda, yazılmamış bir senaryoyu yaşar gibi yaşıyorum. Bir kameranın sürekli beni izlediğini düşünürüm. Bir sinema platosundaymışım gibi.
“Çok etkilendiğim 2 tane ‘Baba’ filmi var. Biri Yılmaz Güney’in ‘Baba’ filmi, kendimden çok şey bulurum bu filmde. Cezaevinden çıkan baba, ailesini arıyor. Bir de Marlon Brando’nun başrolünü oynadığı ‘Baba’ filmi. Bu filmleri defalarca izledim.
Yazdığı öykülerden söz ediyor; “Birinin adı ‘Sessiz Yürek.’ Sağır ve dilsiz bir çocuk. Annesi ölmüş. Babası onu pazara götürüyor, çalıştırmak üzere kiraya verecek. Samsun’da da böyle bir pazar vardı. Sezen Aksu gitti orada durumu protesto etti, şarkısını yaptı. Bu olaydan etkilenerek yazdım bu öyküyü.
ÇUVAL, ÇUKUR, EL KOL
“Cezaevinde yattım. 1979 yılında, 1.5 ay. Kapı altı dediğimiz bir yer vardı, orada olay çıkardım. Mahkumun biri ‘Seni çuvala koyarlar’ dedi. ‘Çuval ne?’ dedim. Seni bir çuvalın içine koyarlar bir de kedi koyarlar, çuvalın ağzını bağlarlar, kediye sopayı vururlar.’ Çuval adlı bir öykü yazdım. Bir iç hesaplaşma öyküsü. Azılı bir mahkum sürekli bu çuval cezasını gerektiren suçlar işliyor. Niye? Yaptığı kötülüklerin acısını bu acıyla bastırmak için.”
“Çukur adlı bir öyküm var mesela. Cezaevindeyken, kendisini ve karısını darbettiğim kişiyle beni aynı koğuşa, aynı yatağa verdiler. Bu durumdan uyarlayarak Çukur’u yazdım. İki düşman kaçıp kovalarken aynı çukurun içine düşüyorlar. İkisi birden! Biri olmadan ötekinin çıkmasına imkan yok. Çukurdan çıkan iki düşman çıktıktan sonra dost oluyorlar.”
Yaşadığım, tanık olduğum bir olaydan dolayı ‘El Kol’ adlı bir öykü yazdım. Bodrum’da inşaatlarda 22 yıl seramik-mermer ustası olarak çalıştım. O sıralarda tanık oldum. Motosikletli bir çocuk, kaldırımda yürüyen turist kadına elle sarkıntılık ediyor. Aynı çocuğu aynı durumda 3 kez gördüm. Çocuğu son gördüğümde, hastanede eli yüzü darmadağın olmuş vaziyetteydi. Başka bir tanıklığım da İzmir’de minibüs muavinliği yapıyordum. 4 kişilik bir serseri grubu bizim minibüse takıldılar. Birgün gazetede haberlerini okudum, arabayla uçuruma yuvarlanmışlar. Buradan yola çıktım. Minibüste 3 serseri var, en azılısı arkada. Minibüsün camından kolunu çıkarıp gelip geçen araçlara bağıra çağıra hareketler yapıyor. Serseriye bulaşmamak için de kimse dönüp arkaya bakmıyor. Sesler kesilmeyip daha da artınca dönüp bakıyorlar ki, yandan geçen bir otobüs adamın kolunu koparmış gitmiş.”
Son sözleri Fevzi Gödek’e bırakarak tamamlayalım yazımızı:
“Siyasetin yanı sıra felsefe, edebiyat ve sinema konuları ile ilgiliydim. Her zaman iyilikten güzellikten yana oldum. Türklüğümle, Aleviliğimle veya diğer kimlik özelliklerimle fanatik olmadım. Bugüne geldim.
İnsanoğlu ilkel komünal toplumdan modern komünal topluma doğru ilerliyor. Bence Karl Marx o günün koşullarına bakarak kapitalizmi proletarya yenecek derken yanılmıştır ya da bu artık günümüz gerçekliğinde geçerli değil. Bana göre kapitalizmi orta sınıf yenecek. Nasıl olacak? Doğa ve toplum bilinci ağır basan Avrupa orta sınıfı devrimi barışçıl yollarla silahsız olarak başlatacak. Sonra eğer yaşanacak bir dünya kalmışsa dünyaya yayılacak.
En büyük idealim bir film çekmek. Bu idealimi yaşayamazsam, kendimi de yaşamış saymam.”
Evrensel'i Takip Et