İnsan olmanın değeri
Fotoğraf: MA
İnsan hakları ihlallerine yaklaşımımız oldum olası sıkıntılıdır. Ne zaman bir hak ihlali iddiası olsa, iddiayı gündeme getirenden, ihlale uğradığını ifade edene uzanan bir suç, kimi zaman aidiyet tartışması, belgelemek için bilimsel verileri derleyip değerlendirenleri de içine katmakta gecikmez. Herhangi bir hak ihlali, hele de işkence söz konusu olduğunda kamu otoritesi iddiayı araştırmaya değil, işkence yaptığı iddia edilenleri, dolayısıyla kolluk görevlilerini aklamaya odaklanır. Belgeleyenler ise zaten devlet düşmanıdır. Yılların insan hakları mücadelesi toplumda bir farkındalık yaratma, işkencenin neden mutlak yasak olduğunu anlatabilme olanağını önemli ölçüde başarabilmiş olsa da kriz dönemlerinde birden işkenceyi meşrulaştırma çabasına girişenler daha bir güvenle sahneye dökülür.
On binlerce insanımızı yitirdiğimiz, milyonlarca insanın çok büyük zarar gördüğü deprem de bu kriz anlarından biri oldu ne yazık ki! Yağma iddiaları gündeme gelirken, yağmaya katıldığı iddia edilen kişiler önce linç girişimleri, ardından da kolluğun işkence uygulamaları ile zaten yaralı olan yüreklerimizi bin parçaya ayırdı. Bir yanda onca zarar görmüş insanların daha da fazla zarara uğramasına neden olan yağmalar toplum olarak uzun zamandır aşınmış olan değerlerimizi olanca hoyratlığıyla yere sererken, bir yandan da bizi bir şiddet sarmalına çekip ahlaki zedelenmeyi derinleştirdi. Bizler o şiddetin parçası oldukça, suçun cezasını yerinde verme davranışı olumlanıp, işkence uyguladığı iddia edilen kolluk görevlilerine övgüler düzülür oldu.
Bu koroya ne yazık ki kimi hekim olduğu iddia edilen, en azından sosyal medyada hekim olduğunu bildiren kişilerin de katılması yıllarca tıp fakültesinde insan hakları ihlallerinde hekim tutumu, işkencenin tıbbi belgeleme süreçlerine dair ders anlatmış, bu amaçla oluşturulmuş uluslararası kılavuzun emek verenlerinden biri olarak beni ziyadesiyle kaygılandırdı. Elbette toplumda değer aşınması kaçınılmaz olarak hepimizi önüne katıp sürüklüyor. O nedenle toplumun insan haklarına bakışı, kendisini bir hak öznesi olarak görmenin ötesinde bir başkasının özne olmaktan çıkartılması durumunda kendisinin de artık hak öznesi olamayacağını kavraması sağlanmadan bu ahlaki zedelenme ile başa çıkabilmek pek mümkün değil.
Suçu kanıtlanana kadar herkesin masum sayılacağı tartışmasının ötesinde, suçu kanıtlama yöntemi olarak işkencenin kullanılması ve suçu kanıtlanmış olsa da hiç kimseye işkence uygulanamayacağı, her zaman vurguladığımız gibi işkencenin mutlak yasak olarak kabul edilmiş insanlığa karşı suçlar kapsamında olduğu üzerinde durmak gerekiyor. Karşımızdaki insan bizim canımıza kastetmiş dahi olsa ona işkence yapılmasının karşısında durmayı bir değer olarak benimsemeye ihtiyacımız var. Yoksa bizim mahalledekiler işkence gördüğünde avazımız çıktığı kadar bağırıp, bizim mahalleden değilse en hafifinden omuz silkenler olmaya devam edeceğiz.
Bunca acıyı yaşadığımız günlerde hem o acıları yüreğimizde hissedip hem de bir insanın gözaltında ölmesinin canımızı acıtması ve bunu dert edinmemiz gerekir. Sosyal medyada işkence sonucu olduğu iddia edilen yaralanmalarının fotoğraflarını paylaşmak zorunda kalan, bu durumu başka türlü kanıtlayamayacağını düşünen insanların varlığı, hele de bu yapılanı destekleyen yorumlar yapabilme kötülüğüne tanıklık etmek bizi utandırmalı. İnsan olmayı bir değer olarak benimsediysek eğer, hak öznesi olmaktan vazgeçmemek için devlete görevini hatırlatmalıyız. Devletler işkenceyi önleme, önleyememiş ise sorumluları yargı önüne taşıma yükümlülüğü taşır. Hangi olağandışı durum olursa olsun, kamu otoritesinin bu yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43
- Siyah çöp torbasına atılan insanlığımız 26 Eylül 2024 04:45
- Sistematik işkence 19 Eylül 2024 04:41
- Narin bir çocuk 12 Eylül 2024 04:43
- Savaş hesabı 05 Eylül 2024 05:26