22 Şubat 2023 04:40

Devletin kibri, halkın fendi - 2

Çin'den gelen Mavi Gökyüzü Arama Kurtarma ekibi, Malatya'daki enkazda çalışırken

Çin'den gelen Mavi Gökyüzü Arama Kurtarma ekibi, Malatya'daki enkazda çalışırken | Fotoğraf: Hakan Burak Altunöz/AA

Paylaş

Dün, deprem sonrası yaşanan afette devletin yokluğunda bireysel adalet duygusuyla bir araya gelen dayanışma çabalarının ne kadar etkin olduğunu konuşmuştuk. Bu yatay örgütlenmenin bir toplumsal ve siyasi dönüşümün habercisi olup olmadığını, dayanışmanın iç dinamikleri kadar içinde bulunduğu siyasi sistemin dinamiklerinin de belirleyici olacağını söylemiştik. Bugün, Çin örneği üzerinden afetlerin toplumsal dönüşümlere etkisine bakacağız.

Yabancı basında yurt dışında yaptığı insanı yardımlarla bilinen Erdoğan hükümetinin kendi memleketinde nasıl olup da bu kadar başarısız olabildiği sorgulandı. Gerçekten de, TIKA aracılığıyla yürütülen ‘yardım diplomasisi’, AKP dış politikasının en önemli ayaklarından biri. Bunun için Dışişleri Bakanlığını devre dışı bırakıp TIKA’yla çalışan hükümet, memlekette de afetle mücadelenin iki önemli kurumu olan Kızılay ve AKUT’u çökertti, AFAD’ın durumu belli, belediyelere kayyum atayarak yerelde acil durum örgütlenmesini sakatladı.

Kendi deprem karnesi zayıfken insanı yardımı bir dış politika aracı olarak kullanan bir diğer devlet de Çin. Çin, Türkiye’ye 300’e yakın arama-kurtarma uzmanı gönderdi. Bu ekipler 8 kişiyi göçük altından çıkardı, kullandıkları teknoloji takdir topladı, otlu peynir ikram edildi, alkışlandılar. Çin, en yakın geçmişte, 2022’nin eylül ayında kendi deprem bölgesi Sichuan’da olan 6.7 şiddetindeki depremin ikinci gününde yolları açmış, üçüncü gününde elektriği yeniden bağlamış ve ulaşılamayan köylere yerel ekipleri göndermeyi başarmıştı. Ama Çin’inki her zaman bir başarı hikayesi değildi.

2008’de yine Sichuan’da olan 8 şiddetindeki deprem 87 bin cana mal oldu. Üstelik, ölenlerin 10 bini çocuktu çünkü depreme gündüz okulda yakalanmışlardı. İhaleleri rüşvetle alan müteahhitlerin malzemeden çalarak yaptığı okul binalarının çocukların üstüne çökmesi toplumun vicdanında -bireysel adalet duygusunda- büyük bir yara açtı. Sadece okullar değil, neredeyse tüm kamu binaları çökmüştü Sichuan’da. Devletin halkın güvenine ihanet ettiği tek nokta bu da değildi üstelik. Valilikler depreme hazırlıksız yakalanmış, günlerce arama-kurtarma çalışması yapılamamıştı. Ülkenin dört bir tarafından gelen sivil toplum örgütleri ve onların koordinasyonu altında çalışan gönüllüler sayesinde kurtuldu kim kurtulduysa göçük altından.  

Çin toplumu için bir kırılma anı oldu bu. Deprem bölgesine gönüllü gidip derneklerin, STK’lerin nasıl organize ve etkili çalıştığını gören bir kuşak kendini toplumsal örgütlenmeye adadı. 2000’lerin sonu ve 2010’ların başında sivil toplum kariyerleri marjinal olmaktan çıktı,  her konuda yerelde örgütlenmiş STK’ler pıtrak gibi arttı, hak savunuculuğu yerele indi, sınıfsal, kuşaksal kapsayıcılığı arttı, karar alma süreçlerinin -en azından yerelde- katılımcı olmasına dair talepler yaygınlaştı. 1985 Mexico City depreminden örnekle, afet ütopyası denen, kriz anlarındaki dayanışma odaklı, yatay ve rasyonel toplumsal örgütlenmenin kalıcı ve dönüştürücü olabilme ihtimaline yaklaşıldı.

Çin, eleştireni susturup eleştiriyi kabul etme yöntemini izleyen bir ‘esnek otoriter’ rejim. Bunu defaatle, en son da Sıfır Kovid politikasının bitirilmesi sürecinde gördük. 2010’lu yılların ikinci yarısına geldiğimizde, Çin devleti afetle mücadele kapasitesini gözle görülür bir oranda arttırdı. İnşaat yönetmelikleri yeniden düzenlendi ve sert bir şekilde uygulanıyor. Deprem uyarı sistemlerinde dijitale geçildi, halk artık daha erken uyarılabiliyor. Daha erken ve etkili müdahale için, komşu eyaletler birbirleriyle eşleştirildi, böylece arama-kurtarma ekipleri merkezden taşınmayacak (İstanbul Havaalanı'ndaki yığılmayı düşünün) ve en yakın yerel ekipler sevkedilebilecek. Ülke sathında 700 bin kişi afet sonrası yıkımı arama-kurtarma ekiplerine bildirmek üzere eğitilmiş, böylece kaynakların etkili dağıtımı yerinde ve zamanında yapılabilecek. 

Ama, devlet kendini afetle mücadelede geliştirirken kendi meşruiyetini azalttığını ve fazla güçlendiğini düşündüğü sivil topluma da darbe vurdu. Xi Jinping’in iktidarını konsolide ettiği 2016 yılından itibaren yerel STK’ler, gönüllü platformları ve mahalle dernekleri muhtarlıklara bağlandı ve özerkliklerini yitirdi. Finansal ve karar alma özerkliği olan bu toplumsal örgütlenmeler devletin sosyal hizmetlerini yerine getiren birimlere dönüştü. Mali kaynakları devlete bağlanınca kendi gündemlerini belirleyemez, hak savunuculuğu yapamaz hale geldiler. Çin’de hak savunuculuğunu artık sadece ulusal düzeyde büyük STK’ler yapabiliyor, onları da kamuoyunun gözü önünde olmaları, devletle ve BM gibi uluslararası örgütlerle doğrudan konuşabiliyor olmaları koruyor. Yani, afet ütopyası hemen olmasa da süreç içinde afet otoriterliğine evroldu.

*

Dün ve bugün tartıştığımız örneklerden biliyoruz ki afetlerin büyük toplumsal ve siyasi dönüşümleri tetikleme gücü var. Türkiye, bu felakete halihazırda siyasi bir dönüşümün eşiğindeyken yakalandı. Yaşananlardan çıkacak kolektif adalet arayışı önümüzdeki dönemi şekillendirecek, biz şekillendireceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa