25 Şubat 2023

Halkın 'kent hakkı' baronlara bırakılamaz!

Üç haftadır, biz depremden itibaren iktidarın ne kadar hantal davrandığını, devletin yapması gerekeni yapmadığını konuşur ve aslanın ağzındakini koparmaya çalışırken atı alan Üsküdar’a geçmeye yine hazır. Daha artçı sarsıntılar sürerken, o hantal bürokrasi ‘Cumhurbaşganımızın talimatıyla’, yer etüdü tamamlanmamış, planı programı yapılmamış yeni kentler kurmaya hazırlanıyor. Yer bilimciler, mimarlar-mühendisler duyuramadıkları sesleriyle ‘Yapmayın, yeni felaketlere kapı aralamayın’ desinler dursunlar. Felaket bezirganları, piyasa aktörleri yaratılacak yeni kentsel metanın üretimi ve bölüşümü için çoktan hazır. ‘Bir çadırım ya da konteynerim olsun’ diye çırpınan depremzedenin yaraları bu yeni meta için atılacak temelin zemini olarak görülüyor. Enkaz temizlensin yeter!  

Şimdi artık kent sorununu yeniden konuşmak gerekir. Çünkü bazı köşeciler ve trol yazarlar bu ‘felaket kapitalizmi’ fırsatçılığını kentsel dönüşüm diye savunuyor ve sanki daha önce depreme dayanıklı binalar yapılmak isteniyormuş da muhalefet, bunların savundukları iktidarın elini ve iyi niyetini tutmuş gibi döktürüyorlar. Kızını depremde kaybeden Sanatçı Orhan Aydın’a bile sataşacak kadar vicdansız bazıları. Bütün suç kentsel dönüşüme karşı çıktığı için onunmuş.

Oysa kentsel dönüşüm diye yapılanlara bakalım; Maltepe Başıbüyük’ten Beykoz’dan, Fikirtepe’den… nereden başlayalım. Vaktiyle emek gücü ucuza mal olsun diye Hazine topraklarının gecekondulara açıldığı birçok bölgeden bazıları bunlar. Emekçilerin kendi başlarının çaresine bakarak kente ilişmeye çalıştığı varoş bölgeleri. Giderek şehrin merkezine çekilerek, havadar, manzaralı arsalar haline gelen ve inşaat sektörüne yeni hayaller kurduran bu bölgelere dozerler girdiğinde birçok yerde semt sakinleri direndiler. Çünkü onları bölgeden belirsiz bir hayata kovanlar, araziler için konut sakinlerine çok az para ödeyip ve yıllara yayılan borçlanma karşılığı TOKİ evleri alma şartı koşuyorlardı. Çoğu buna razı gelmedi. Mesela geçen sene birçok insan evlerinden şiddet uygulanarak koparıldı. Bu eylemlerin ve kolluk müdahalelerinin hepsi Google’dan bulunabilir.

Halk kentsel dönüşüme boşuna rantsal dönüşüm adını takmadı. Boşaltılan yerlere kamu özel ortaklığıyla yapılandırılan semtler, insan yaşamlarının tıkıştırıldığı konutların toplamından ibaret. Kimseye nasıl yaşamak istediği sorulmadı, kentsel yaşam ihtiyaçları tartışılmadı… Nasıl yapılsın ki barınmadan anladıkları, iki artı bir kutular. Ne var ki inşaat baronlarının para kazanmakla sınırlı ufku emekçiler için insanca yaşayabilecekleri kentleri tasarlayamadığından barınma hakkının bütün boyutlarıyla düşünülebildiği insani bir ütopyaları yoktur.

Günümüzün kapitalisti ahlaksız ve vicdansız bir Baron Haussman olarak fırsat kolluyor. Yangın olsun, sel olsun, deprem olsun her yer yansın yıkılsın arazi temizlensin; orada iş makineleri dolaşmaya başlasın ki sonuçta o 2 artı 1’ler sayesinde 1’e 3 kâr olsun. Bu iyi ihtimal, ancak inşaat sektörü böyle basit konutlar yerine lüks, maliyeti yüksek ‘barınaklar´ da yapıyor. Daha havalı, daha kârlı.

Deprem resmi olmayan rakamlara göre on binlerce kişinin ölümüne bundan daha fazlasının göç etmesine yol açarak inşaat tekelleri için yeniden paylaşım alanları yarattı. Yeni binalar yapılacak; depremin daha ilk günü borsada yukarıya doğru hareketlenen demir, çelik, çimento ve diğer inşaat girdilerinin ticaretini yapanlar kazanacak, özel-kamu iş birliğinin yıldız müteahhitleri kalkınacak…. Halk ise borçlanacak.

Piyasanın çevre düzenlemesini yapmaya başlayan sosyal medya ve basın trolleri bu yüzden alarmda. Kentsel dönüşümmüş, tam ihsan edeceklermiş ki engel olmuşlarmış! Bu zavallı argümanı ısıtıp ısıtıp kullanabiliyorlar. ‘Kent hakkı’ diye bir şey hiç duymamışlar, utanmadan yazabiliyorlar.

Kent hakkı nasıl bir çevrede yaşamak istedikleri konusunda karar verici olanın halk olduğunun altını çizer. Demokratik bir kent inşasında yer bilimcilerin, planlamacıların, sağlıkçıların, sosyologlar ve psikologların da rolü vardır. O kentler el birliğiyle, ortak kararla kurulur, korunur. Ve o kent üst üste yığılı konutların inşasından ibaret değildir. İş gücünü, çalışamayanları, kadınları, çocukları, özel ihtiyaç kesimlerini, iş yerlerini, ulaşımı, tarihsel ve kültürel anıtları, kentin hafıza mekanlarını, yeşil alanları, eğence-spor mekanlarını, toplantı ve gösteri meydanlarını, salonlarını plana dahil etmeyi hedefler.   

Mevcut iktidar elinde bir rant ve kâr kaynağı olan kentsel dönüşüm mantığında kentler ve her unsuru satışa hazır birer metadır. Sermayenin yeniden üretimi kriteriyle, ticaret, finans vb. önceliklerine göre şekillenir. Ancak depremde en hızlı biçimde harekete geçen, yarayı elden ele saran dayanışma ruhu kentlerin asıl sahibi olmalı, son sözü o dayanışma söylemelidir. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et