Deprem müzesi çağrısı
Fotoğraf: MA
Tayvan, 21 Eylül 1999 gece yarısı saat 01.47’de 7.3 şiddetinde bir depremle sarsıldı. Chi-Chi ilçesine yakın bir bölgede gerçekleştiği için Chi-Chi depremi olarak adlandırılan felakette 2 bin 415 kişi hayatını kaybederken, 11 bin kişi de yaralandı. Yüzyılın Tayvan’da gerçekleşen bu en büyük depreminden sonra merkezi ve yerel yöneticiler iş birliği içinde yer bilim ve müze uzmanlarını bölgeye davet etti. Bu uzmanların raporu doğrultusunda iki müze kurulmasına karar verildi.
Wufeng bölgesindeki ‘Guangfu Ortaokulu’ binası enkazında kurulan ve ‘921 Deprem Müzesi’ adı verilen müze 2004 yılında, depremin yıl dönümünde resmi olarak açıldı. O günden bu yana deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında ne yapılacağına ilişkin verilen eğitime ev sahipliği yaptı. Müzenin işlevi sadece teorik eğitimle sınırlı kalmadı. Enkazın bertaraf edilişinin planlaması gibi konularda uzmanların toplandığı bir merkez oldu. Müze alanı 2017’de ‘Uluslararası Arama ve Kurtarma Kurumu’ tarafından depreme hazırlık test alanı olarak ilan edildi. 2018’de Taichung Belediyesi itfaiyesi bu alanda kurtarma köpeği eğitimlerini başlattı.
1995 Hanshin-Awaji depreminden sonra Japonya’da, 2004 Sumatra tsunamisinden sonra Endonezya’da, 2008 Sichuan depreminden sonra Çin’de, 2011 Tohoku depreminden sonra yine Japonya’da ve dünyanın pek çok yerinde benzeri çok işlevli merkezler kurulmuştu. Depremin yıktığı binalardan kalan ve aynen korunan enkazın önemli bir parçasını oluşturduğu deprem müzelerinin eğitsel anlamı ve psikolojik etkisi hayli önemli. Tıpkı Türkiye gibi doğal afet tehdidi altında olan ülkelerde kurulan müzeler bir yandan yaşanan felaketin deneyimini gelecek kuşaklara aktarırken, diğer yandan afete hazırlık bilincini de yükseltiyor.
Doğal gerçeklikler ile toplumsal düzenin temel dinamiklerini su yüzüne çıkaran doğal afetlerin verdiği zarar, doğanın kuralları, tarih bilinci ve kültürün kesişim noktasında şekilleniyor. Bu kesişim noktasından geriye kalan yıkıntının müzeye ya da ‘anı alanı’na dönüştürülmesi, bundan ders alınması yolunda atılmış bir adım niteliği taşıyor. Enkaz örnekleri yanında jeolojik dönüşüm verisi de içeren açık hava deprem müzeleri, yaşanan acı deneyimin devasa boyutunu hatırlatması, geride kalanların bu gerçeklikle yüzleşmesine katkı sunması ve yeniden inşa sürecinin karmaşık anlarına ışık tutması açısından da anlamlı.
Felaketler sonrası yapılmış bilimsel çalışmalardan biliyoruz; doğal afetler kişinin alışık olduğu yaşam ortamını altüst edip, eski komşularla ve hatta akrabalarla var olan sosyal bağların zayıflamasına neden oluyor. Kişinin kendisine ait algısının dayanaklarını zayıflatıyor. Bu nedenle, müze kurulması kararı, değiştirilmesi gereken alışkanlıkların, kayıplara gösterilen saygının, arkeolojik değerlere sahip çıkılması gerektiğinin, jeolojik gerçeklerin bilinmesi zorunluluğunun somut göstergesi oluyor. Müze ve ekleri bir toplumun kayıpları için tuttuğu yası gösteriyor. Dünyadaki örneklerden biliyoruz; simgesel bir ifade alanı olarak depremzedelerin ve sürekli deprem tehlikesi altında yaşayanların afet gerçeğini yeniden değerlendirmelerine imkan sağladığı gibi, deprem coğrafyasını terk etmek zorunda kalanların mekan ile bağlarını korumalarına katkıda bulunuyor. Yıkımın yarattığı yok oluşu hatırlatmak yanında, anma törenlerine sağladığı sahici ortam üzerinden afet sonrası travma ile baş etme imkanını genişletiyor.
* * *
Türkiye’de ivedilikle bir ‘deprem açık hava müzesi’nin kurulması gerekiyor. Temel amacı deprem eksenli deneyim aktarımı sağlamak olan ve çatısı altında ‘doğal afet’ odaklı bilimsel çalışmaların yapılabileceği bu müze, ‘deprem gerçeği’nin unutulmamasını sağlarken, bu gerçekle öncesinde ve sonrasında nasıl yüzleşilmesi gerektiğinin öğretilmesine de katkıda bulunacak. Ortak kederimiz üzerinden şekillenecek olan bu müze, başta deprem olmak üzere doğal afetlere ilişkin bilinç yükseltme işlevi yanında, doğal afetten olabildiğince az etkilenen bir toplumsal yaşam arzumuzun işaret fişeklerinden biri olacak.
Enkaz kaldırmanın ve yerine kurulacak kentlerin gereken hazırlıklar yapılmadan başlatıldığı içinden geçtiğimiz günlerde, uzmanlardan oluşan bir grubun hızla bir araya getirilmesi ve bir deprem müzesi kuruluşu için çalışmaya başlaması zorunludur. Bu adım kayıplarımıza saygı yanında, rant merkezli kaygılardan arınmış bir yeniden başlangıç için de gereklidir.
* Cheng-Shing Chiang ve diğerleri. 2021. “Challenges in the Preservation of Disaster Remains – Example of the Chelungpu Fault Preservation Park.” Journal of Disaster Research. Vol.16 No.2, s. 201-209.
- Başarısız devletin yıkılışı mı, yeni bir felaketin başlangıcı mı? 15 Aralık 2024 04:03
- Suriye’deki gelişmeler ve çözüm sürecinin akıbeti 08 Aralık 2024 05:14
- Baskıların haritası bize ne söylüyor? 01 Aralık 2024 04:56
- 150. Yazı - Üçüncü Mektup 24 Kasım 2024 03:01
- Biber gazını 40 yaşından sonra tadanların muhalefetini zenginleştirmek 17 Kasım 2024 04:25
- Demokrasi karşıtlığının kitlesel tabanı 10 Kasım 2024 05:26
- Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler 03 Kasım 2024 04:32
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47
- ‘İç cephe’ çağrılarını 10 Ekim 2015’te yitirdiklerimizin fotoğraflarına bakarak düşünmek 13 Ekim 2024 04:47
- İsrail devleti terörü neleri örtüyor? 06 Ekim 2024 04:32
- Sağda birlik arayışları ve Kürtler 29 Eylül 2024 04:45