Halkın 'normal'i, atağı tribünden başlattı

@canntheuntil isimli Twitter hesabından paylaşılan videodan ekran görüntüsü alınmıştır

Meşin yuvarlağın yeşil sahalarda koşturmasının “çarkların dönmesi” anlamına gelmediği zamanlar dahil, futbol hep oynandı. 1. Dünya Savaşı’nda cephede düşman askerlerin arasında, 2. Dünya Savaşı’nda Nazilerin çalışma kamplarında, iç savaşların ortasında, ulusal kurtuluş mücadelelerinin doruğunda… Birileri futbola hep ihtiyaç duydu; kimi zaman kafa dağıtmak, kimi zaman “uyutmak”, kimi zaman robotlaştırmak, kimi zaman direnmek, kimi zaman bir topluluğu devrimci bir amaç için bir araya getirmek, kimi zaman “normalleşmek” için…. Son 120 yılda felaketler, trajediler, savaşlar kadar bir başka sabit de futboldu.

Bu yüzden deprem felaketinin ardından “normalleşme” tartışmalarının esas sahalarından birinin futbol olması şaşırtıcı değil. İnsanlar kalitesiz bulsa da, hakemlere, federasyona kızsa da, başta doğrudan bağ kurdukları takımları olmak üzere futbolu, ona has renkleri, tartışmaları, zırvaları özlüyor. Futbolu yas, hüzün, çaresizlik, öfke hâllerinden çıkışın ya da bir nebze uzaklaşmanın bir aracı, simgesi olarak görüyor. Bu, masum, anlaşılır ve yaygın bir his.

Ancak “normal”in ne olduğu ve kimin için olduğu burada önemli bir belirleyici. İktidar, sahte bir “tek yürek” söylemiyle halkın, felaketlerin sorumlularının peşine düşmediği, hesap sormadığı bir “normal”i hakim kılmayı arzuluyor. Bu “normal”, rant projelerinin, insansız dönüşüm tasarılarının kabullenildiği; kimsenin siyasi sorumluluk üstlenmediği, istifa dahi etmediği; çocukların cemaat/tarikat bataklıklarına biraz daha kaptırıldığı; deprem bölgesindeki emekçilerin itaatkar biçimde mesaiye beklendiği bir “normal”. Bu iktidar fantezisinde futboldan da bir uyuşturucu olarak rolünü oynaması bekleniyor. Zengin kulüp yöneticilerinin “yardım” şovlarına katıldığı, vicdanlı futbol yıldızlarının ellerinden gelen maddi yardımı yaptığı, yabancı şöhretlerin dünya çapında “farkındalık” sağladığı, ilk birkaç maçta “tek yürek” temalı pankartların taşındığı…

Felaketin sorumlularının görmek istediği tablo bu diye hayat böyle ilerleyecek diye bir şey yok. Hayatın gerçekleri var, “normal” insanların futbol izlerken de beraberinde taşıdığı sahici öfkeleri var, iktidarın belirlediği “normal”e itirazları var. Fenerbahçe-Konyaspor maçında Kadıköy’den yükselen “Yalan yalan yalan, dolan dolan dolan, 20 sene oldu, istifa ulan” çığlığı iktidar için berbat bir haberdi. En korunaklı olmasını umdukları, bu uğurda her türlü önlemi aldıkları futbol tribünlerinden suratlarına sert bir şamar indi. İnsanların hiç de öyle uysal, apolitik bir “normal”e razı olmadığına dair ilk güçlü sinyal Kadıköy’den verildi. Tüm ülkeye seslenen futbol tribünlerinden yükselen bu tip çıkışların yaratması muhtemel kartopu etkisine karşı iktidar, Gezi’de olduğu gibi sert önlemler alacaktır. Çünkü bu iktidarın “normal”i şiddet, baskı, yasak, yalan ve sansürdür. İlk bulduğu fırsatta tribünden ses veren bu itiraz henüz bir gol ya da asist değil ama umut vermesi muhtemel bir atağın, savunma hattını kıran cesur ve zeki bir pası. Bu pas, olgun bir atağa hatta bir gole evrilecekse, ne kadar korkunç olduğunu depremlerle bir kez daha gördüğümüz bu düzene razı olmayan insanların doğru yerde doğru zamanda olması lazım.

Evrensel'i Takip Et