Kızılay ve Beşiktaş

Biz “İktidar beceriksiz, yönetemiyor” falan diyoruz da aslında kendileri açısından çok becerikliler ve süreçleri çok iyi yönetiyorlar. Depremden sonra saatlerce deprem alanına kurtarma ekipleri, kurtarma araçları, çadırlar, yiyecek ve giyecek gönderemiyorlar, daha doğrusu göndermiyorlar ama hemen enkazı kaldırma işini kime vereceklerini, yeni binaları kimlere yaptıracaklarını, nereleri imara açacaklarını, halktan toplanacak bağışların nasıl denetimsiz hesaplara yönlendireceklerini planlayabiliyorlar.

Halk bu iktidara özellikle parasal konularda güvenmiyor. Zorunlu kalmadıkça tek kuruş vermek istemiyor. Onun için iktidar dışı kişi ve kurumlar aracılığıyla bağışlarını depremzedelere ulaştırmak istiyor, küçük örgütlü birliklerle fiili yardım faaliyetlerine katılmaya çalışıyor.

Daha önceki deprem, sel, yangın gibi olaylarda olduğu gibi iktidara güvenmeyen kesimler Ahbap'a önemli miktarda bağış yaptı. İktidar ise pandemi dönemindeki gibi iktidarın kontrolü dışındaki kurumlara bağışı yasaklama yoluna gitti hemen. “Bağışlar Kızılay ve AFAD’a” dedi. Ahbap’ı ise halkın büyük desteği nedeniyle doğrudan dokunamadı, yasaklayamadı. Fakat, trolleri ile Ahbap ve Haluk Levent’i karalama kampanyası başlattı. Haluk Levent ve Ahbap’a kamuoyuna duyurmadan tehditler yaptı. Ahbap’ı destekleyen sanatçıları kara listeye aldı ve itibarsızlaştırmaya çalıştı. Ve sonuçta şimdi anlaşıldı ki, Ahbap’a giden bağışlara dolaylı olarak el koydu.

Nasıl mı?

Ahbap topladığı bağışların önemli bir kısmı ile Kızılay’dan çadır ve yiyecek almış. Bundan sonra da elinde kalan bağışları başka yollarla iktidar yanlısı kurumlara aktaracağı tahmin edilebilir.

Şimdi herkes isyan ediyor. Depremzedelere en kısa zamanda çadır ve yiyecek göndermesi gereken Kızılay bunları para ile Ahbap’a satabilir mi diyor. Cumhuriyet’ten Murat Ağırel’in yazdığına göre skandal bu kadarla bitmiyor. Kızılay bilabedel verdiği yiyecek ve çadırları da İHH, Ensar gibi dernek ve vakıflar eliyle dağıttırıyormuş. Bir skandal daha, yine Kızılay elindeki çadır ve yiyecek stoklarını kuzeybatı Suriye’de konuşlanan örgütlere göndermiş.

Bakın iktidar bu işi nasıl becerikli bir şekilde organize ediyor.

İktidar “Hep bana Rabbena” diyor. Bunun da bilinmesini, araştırılmasını, hesap sorulmasını istemiyor. Hesap sormak isteyenlere de saldırıyor. Gerçekleri halka aktarmaya çalışan televizyonlara ve gazetelere cezalar veriyor. Sosyal medyaya kısıtlamalar getiriyor. Basın açıklama yapanları döverek gözaltına alıyor.

Tehdit ve yasaklar futbolseverlere kadar geldi. Pazar günü Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarları maçlarda “Hükümet istifa, yirmi sene yalan dolan, yeter artık istifa” gibi sloganlar attılar. İktidarın küçük ortağı Devlet Bahçeli bu tezahüratlara önce çok sinirlendi. “Maçlar seyircisiz oynansın” dedi. Sonra Beşiktaş üyeliğinden istifa etti. İyi oldu. Hepsi istifa etsin. Futbol kulüpleri faşist politikacılardan, MİT’çilerden, mafyacılardan, uyuşturucu kaçakçılarından, çalıp çırpan patronlardan, bahisçilerden, şikecilerden temizlensin.

İçişleri bakanı ise mesaimizi bölüp onlarla uğraşırız diye taraftarları tehdit etmeye yelteniyor. Halkın yıllardır olacağı bilinen deprem için tedbir almayan, deprem olduğunda anında müdahale etmeyen iktidar yetkililerinin istifa etmesini isteyemeyeceğini, istifa falan diye konuşanlara fazla mesai harcayacaklarını söylüyor.

Geçenlerde deprem alanında biri söylüyordu. “Görebileceğimiz, yaşayabileceğimiz en kötü şeyi gördük, yaşadık daha bizi neyle tehdit edeceksiniz?​” diye soruyordu. İktidarın temsilcilerinin tehditleri boşuna. Bu tehditler artık sökmez. Daha ne yapacaksınız!

Evrensel'i Takip Et