28 Şubat 2023 04:17

Akşener ve devlet aklı!

Meral Akşener FOX TV'de

Ekran görüntüsü, FOX TV yayınından alınmıştır.

Paylaş

Büyük yıkıma yol açan 6 Şubat depremlerinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı ilk işlerden biri de İyi Parti Lideri Meral Akşener ile telefon görüşmesi gerçekleştirmek olmuştu. Bu görüşme aynı gün Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından kamuoyuna duyuruldu. Erdoğan’ın daha önce “milli duruş” sergileyip muhalefet blokundan ayrılması çağrıları yaptığı Akşener’le görüşmesinin medyaya servis edilmesi sebepsiz değildi. Çünkü daha ilk saatlerden başlayarak iktidarın depremlerin yol açtığı büyük yıkıma karşı hiçbir ciddi hazırlığının olmadığı ortaya çıkmıştı. Erdoğan, Akşener ile görüşerek deprem karşısında “milli birlik” havası yaratmayı ve böylece iktidarının sorumluluğunun üstünü örtmeyi amaçlıyordu. Başka bir deyişle Akşener’in ‘devlet aklı’nı devreye sokarak muhalefeti de yedeklemeyi umuyordu.

Akşener, depremden sonraki ilk günlerde “Türk devleti büyük bir devlettir. Türk milleti büyük bir millettir” gibi söylemler üzerinden iktidarı doğrudan hedef almayan bir tutum da ortaya koymuştu. Ancak CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun 8 Şubat tarihli “Yaşananlara siyaset üstü bakmayı, iktidarla hizalanmayı reddediyorum. Bu çöküş tam da sistematik rant siyasetinin sonucudur. Erdoğan’la, sarayıyla ve rant çeteleriyle hiçbir zeminde buluşmayacağım” sözleriyle yaşanan yıkımda doğrudan iktidarın sorumluluğuna işaret eden sert açıklaması sonrasında Akşener de iktidarı eleştirmeye başlamıştı.

Erdoğan, Akşener’in ‘devlet aklı’na güvenirken çok da haksız sayılmazdı. Geçen yılın mayıs ayında “Esad’la el sıkışıp göçmenleri evlerine göndermek için devletten (Erdoğan’dan) görev isteyen” kendisiydi. Erdoğan, ne zaman kendi iktidarının bekası için Kürtlere karşı sınır ötesi bir operasyonu gündeme getirse Akşener’in desteğini arkasında buluyordu. Akşener ve İyi Partinin HDP ile her türlü teması reddetmesi, iktidarın HDP’ye yönelik kapatma davasını ve Kürt sorununu baskı politikalarının bir dayanağı haline getirmesini kolaylaştırıyordu.

6’lı masanın 30 Ocak’ta açıklanan ‘ortak mutabakat metni’nde demokratikleşmenin olmazsa olmazlarından Kürt sorununun adının bile geçmemesinde İyi Partinin tutumunun belirleyici bir rol oynadığına şüphe yok.

Akşener, geçtiğimiz günlerde katıldığı Fox TV yayınında deprem bölgelerine gereken yardımların gitmemesini “AFAD’ın envanterindeki çok sayıda malzemenin Suriye’ye gönderilmesi” ile açıklıyor. Sadece gerçeklikle ilişkisi olmayan bu ırkçı yaklaşım bile bu aklın iktidar için neden bu kadar kullanışlı olduğunu da göstermeye yetiyor.

Aynı TV programında cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi konusunda CHP’ye yönelik suçlamaları ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığına dair “Noter görevi görmeyecekleri” söylemini tekrarlaması, sadece 6’lı masa içindeki sorunları gözler önüne sermiyor. İktidarın muhalefetin içine oynaması konusunda Akşener ve partisinin en zayıf halka olduğunu ortaya koyuyor ve bunun üzerinden halk içinde muhalefete karşı güvensizlik havasını yaymasına da uygun zemin yaratıyor.

Tam bu noktada Akşener ve partisinin ortaya koyduğu politik tutumun temsil ettiği ‘devlet aklı’nın ideolojik temellerinden bağımsız ele alınamayacağına işaret etmek gerekiyor. Çünkü dayandığı ideolojik temeller bu siyasi anlayışın tek adam iktidarına karşı demokratik bir gelecek inşa etmeye mesafesini de ortaya koyuyor.

Akşener’in temsil ettiği ‘devlet aklı’, tıpkı iktidar bloku içindeki muadili Bahçeli gibi Türkçülük ideolojisine dayanıyor. ‘Devlet-i ebed müddet’ (sonsuza kadar sürecek devlet) diyerek devleti merkeze koyan bu zihniyet için “millet” (halk) devlete hizmet için vardır. Akşener’in “Devlete sahip çıkma” adına birçok konuda iktidarın yanında saf tutmasının arkasında da bu gerçek bulunuyor. Bu ideoloji, sınıfsal ayrımların üstünü örterek işçi-emekçilere burjuva devletin kendi devletleri ve burjuva sınıfın çıkarlarının kendi çıkarları olduğunu vazediyor. Bu nedenle Akşener ve onun ‘devlet aklı’, her kritik süreçte burjuva devletin ve onun sınıfsal çıkarlarının bekçiliğine soyunuyor.

Aslında Akşener’in en büyük akıl hocalarından birinin her fırsatta “saygı ve rahmetle” andığı Türkçü faşizmin öncüsü Nihal Atsız olduğu düşünüldüğünde ortada şaşırtıcı bir durum da bulunmuyor.

Atsız’ın milliyetçiliği kan bağı üzerinden tanımlayan ırkçılığı, yayılmacı emeller üzerine kurulu Turancılığı, ülkede yaşayan Kürtleri ve azınlıkları “iç düşman” olarak tanımlayan faşist görüşleri üzerine burada uzun uzadıya durmayacağız.

Ancak “geleceğin başbakanı” olma iddiasındaki Akşener’in bu görüşlerin mirasçısı olduğunu da akılda tutmak gerekiyor.

Son depremler sonrasında yükselen “devlet nerede” haykırışları, halkın daha geniş kesimlerinin ülkenin başına büyük bir felaket gibi çöreklenen bu iktidardan kurtulmak gerektiğini görmesini sağladı. Bununla birlikte Akşener ve onun ‘devlet aklı’, iktidarın değişmesiyle her şeyin çok güzel olacağını söyleyenlerin aksine, halkın örgütlü gücü ve talepleri etrafında kararlı bir mücadele olmadan demokratik bir düzen kurmanın mümkün olamayacağı konusunda bizi uyarıyor. Çünkü ne “devlet nerede” haykırışları ve ne de son günlerde onun bir devamı olarak tribünlerden yükselen “hükümet istifa” sesleri, tek adam iktidarının yerine temelde onunla bir farkı olmayan Akşener’in halkı devletin hizmetçisi gören ceberut devlet aklını çağırmıyor. Halk, on binlerce evladını enkaz altında bırakmakla kalmayıp kendisine parmak sallayan bu gerici iktidarın yerine insanca, güvenle yaşayabileceği bir gelecek ve kendisinin söz sahibi olduğu demokratik bir düzen istiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa