01 Mart 2023 04:30

İyileştiren siyaset

Gelenler Mahallesi'ndeki bir depremzede

Fotoğraf: MA

Paylaş

2023 depremi afet bölgesindeki 15 milyon nüfusu doğrudan etkiledi. Milyonlarca insan hayatını, sevdiklerini, sevenlerini, evlerini, işlerini, mahallelerini, köylerini, kentlerini kaybettiler. Ülke içinde yerinden olmuş kişi haline geldiler. Afetin yaralarını sarmak, topluma yeniden hayat verebilmek için siyaset vazgeçilmez bir araçtır. Hatta, siyasetin varlık sebebi budur.

Aristoteles’e göre siyaset tıp ve mimari gibi pratik, klinik bir bilimdir, fizik gibi teorik değil. Bir sorunu çözmektir hedefi, bir yarayı sarmaktır, soyut bir kuralı kanıtlamak değil. Bugün siyasetin iyileştirici etkisine her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Ama bu iyileştiricilik Orta Çağ kralları gibi yoksulların ayağını yıkamak, hastaların kafalarına dokunmak veya çıplak ayaklı çocuklara top kek fırlatmak değildir. Toplumsal dayanışmayı arttırmak, hayatta kalanların, sevenlerini kaybedenlerin seslerini duyurmak, bunları paylaşmaktır. Yası beraber tutmaktır. Aksi halde ateş düştüğü yeri yakar, yasın bütün yükü onu yaşayanların omuzlarında kalır. Siyaset acıyı toplumsallaştırarak toplumun ve bireylerin kendi yaralarını sarabilme kapasitesini attırır, onları güçlendirir.

Depremzedelerin ekonomik ve sosyal olarak güçlenmeleri için siyasal olarak güçlenmeleri, talep ve ihtiyaçlarını siyasi olarak temsil edebilmeleri kolaylaştırılmalı. Toplumun doğal afet ve siyasi şoklar karşısında dayanıklılığı arttırılmalı. Bu görev 2023’te Türkiye siyasetine ve idaresine dair temel bir tez ortaya koyuyor: Çözüm, her vatandaşı siyasette hak sahibi, söz sahibi yapan demokratik bir idari teşkilattır. Demokrasi vatandaşın, halkın kendi kaderini, geleceğini hür iradesiyle tayin edebileceği koşulları yaratır.

Demokratik siyaset iyileştirirken, dışlayıcı ve baskıcı siyaset yanlış tıbbi ve mimari uygulamalar gibi facialar yaratır. İktidardaki AKP-MHP koalisyonu yirmi yılı aşan bir yanlış uygulamanın sonucudur. Ucuz emek gücü sömürüsü ve kamu kaynaklarının yağmasından elde edilen karın paylaştırıldığı, müteahhitlik şirketleri üzerinden örgütlenen bir sermaye şebekesi vatandaşların yaşam hakkını tehdit eden bir güvenlik sorunu haline gelmiştir. Kendi evinde huzurla ve güvenle oturabilmek, barınabilmek, gelecek planları yapabilmek burjuva siyasetin dilinden düşürmediği “milli güvenliğin”, “insani güvenliğin” en temel unsuru değil midir? Vatandaşın barınamadığı, barındığı evinde deprem ve geçim korkusu içinde yaşadığı bir ülkede güvenliğin olduğundan söz edilebilir mi?

AKP-MHP koalisyonunun güvenlik anlayışı tehdit ve sopadır, çünkü güvenceye aldığı şey üzerinde yükseldiği saadet zinciridir. Doymayan bu zinciri besleme çabası 2023 itibariyle ülkemizi görülmemiş bir ekonomik ve siyasi afetin içine sürüklemiştir. Yetmemiş zincirin temel ürünü olan binalar vatandaşın başına yıkılmış, kentler enkaza dönmüştür. Bu koşullarda iktidar her geçen gün içerme kapasitesini, ikna kabiliyetini yitirmiş, tamamen dışlayıcı, şedit bir tutum almıştır. AFAD’dan çok daha hızlı ve örgütlü harekete geçen propaganda teşkilatı iktidarın hayalindeki seçmeni tarif eden bir depremzede imajı yaratmış, bu imaja ters düşenlerin defterini düreceğini ilan etmiştir. Bu kampanya afet sonrası kurtarma ve yönetime verimsizlik, adaletsizlik, ayrımcılık ve insan hakları ihlalleri olarak yansımıştır. İktidar, iflas etmiş siyasetine talep ettiği sadakati göstermeyen depremzedeleri azınlıklaştırılmıştır.

İktidarın tavrı deprem sonrası ülkenin yaralarını sarmak için muhalefetin önüne ertelenemez görevler koymaktadır. Siyasetin iyileştirici bir işlev görebilmesi için sadece siyasetin biçimine (yani başkanlık rejimine) muhalefet etmek yetmez, siyasetin içeriğine (yani müteahhit yağmasının dayandığı sermaye birikim rejimine) muhalefet etmek gerekir. Depremzedeleri, risk altındaki vatandaşları, barınamayan, geçinemeyen halkı siyaseten güçlendirmenin yolu muhalefetin sadece hangi adaya karşı değil, toplumun hangi kesimi için siyaset yaptığı sorusunu da cevaplayabilmesiyle mümkün.

Türkiye, kriz ve afetle başa çıkmaya çalışan halkını güçlendirecek bir siyasi birikime sahiptir. Müteahhit lobisinden halka parmak sallayanlar ülkemizi dizi seti sanmaktadır. Tarihi, geleneği kostümlü ok müsameresi zanneden zadegan özentilerine büyük şairimiz Tevfik Fikret’le seslenmenin zamanıdır. Kimseden kol kanat dilenmeyiz, bir kuş misali kendi gök kubbemizde özgürüz:

Kimseden ümmid-i feyz etmem, dilenmem perr-ü-bal
Kendi cevvim, kendi eflakimde kendim tairim,
İnhina tavk-ı esaretten girandır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa