İndirin gitsin, perdeyi!

Fotoğraf: DHA
Depremde yıkılan her bir binadan, dökülen her gözyaşından doğrudan doğruya baştan kokan balığa çıkıyoruz biz. Bir aydır lime lime dökülen ve artık, bir işini bilir müteahhidi suçlamakla üstü örtülemeyecek çürümenin patoloji raporu, asıl felaketin doğada değil önemli ölçüde siyasi sistemde olduğunu açıkça gösteriyor. İktidardakilerin beceriksizliğinden değil, liyakatsiz kadrolaşmalarından değil, ahbap çavuş ilişkilerini sevmelerinden değil siyasi iktidar bütün bu semptomları üreten bir mekanizma olarak kurulduğundan coğrafyanın kusuru felakete dönüştü.
Bu mekanizma denetiminde mimar-mühendisler bulunduğu için Rönesans Rezidansın şaşkınlık yaratan yıkılması ile Kızılay ve AFAD’ın yıkıcı biçimde sorun haline gelen varlık biçimlerini birbirine bağladı. Sonuçta bu iktidar o kadar kuralsız değil, kuralın nasıl kuralsızlık olacağını gösteren yasaları var! Onun normali değişik, normalliği düşünme biçimimizden çok farklı. Oysa ortaya çıkan sansasyonel bilgilerin bir teki bile normalde bir siyasi sistemin çökmesi için yeterli. Ancak şimdi iyice anlaşılıyor ki mevcut iktidar şimdiye kadar tam da bu sansasyonel ilişkilerden besleniyor. Bütün sistemi buna göre kurulu.
Merkezdeki koltuğu yerellerdeki küçük derebeyliklerle çeviren modern padişahlık sistemindeki anakronizmin sonuçları ortaya çıktıkça skandal daha da görünür oluyor.
Yaşadığımız süreçte konut inşaatlarının doğru dürüst denetimden geçmediğini sadece bizler söylemedik, yerel bürokrasiden ve yetkililerin açıklamalarından da öğrendik. Ruhsat, yapı denetim, büyükşehir ve belediye yasalarında adım adım yapılan değişikliklerle müteahhit firmaların kendi denetim firmalarını kurduğu, ilçe belediyelerinin bu raporlara göre verdiği ruhsatlarla yüksek binaların dikilebildiği bir noktaya gelindi. Statik, elektrik, mimari kontrolleri yapılmayan binalar böyle ortaya çıktı.
İktidar partisinin yerel belediye başkanları, müteahhitleri, belediye meclisleri, inşaat malzemeleri tüccarları, yüksek inşaatlara ruhsat veren büyükşehir belediyelerinin ihalelerinden nemalanan yandaş firmaların oluşturduğu ağ, bürokrasiden kurtulmak adına çıkarılan yasalarla inşaat sermayesinin birikimini ve dolaşımını hızlandırdı. Kamuoyu, idari haritaların değiştirilmesi sırasında konuyu seçmen dağılımına müdahale olarak veya ilçe, köy ve mahalleleri AKP’nin en çok oy alacağı biçimde düzenlediğine yoğunlaşarak tartışırken aslında merkezi iktidar yerellerde kendi küçük aksini kurmuştu. Nereyi kazanacaksa ya da kazanmışsa ekonomik şebekeyi oraya kurdu; ya da ekonomik şebekesine göre mahalleler, köyler, büyükşehirler oluşturdu. Yerel kapitalizmin ağlarından başlayarak merkeze aktarılan payı ileten ağ üzerindeki her istasyonda konuşlanan bürokrasi, herhangi bir müteahhit ile tek adam sistemi arasındaki velinimetlik ilişkisini çıkar ortaklığında sağlamlaştırdı.
Tek adam rejimi böyle binlerce küçük yerel çevrimi bir arada tutan bir ortaklık sistemidir. Devletin bir şirket gibi yönetilmesi, bir bakanın kendi firmasından kendi bakanlığına mal satması gibi ahlaki sorun alanında belirmez sadece, onu daha geniş bir düzenekte aramak gerekir. Deprem kentleri yerle bir ettiğinde, sadece sermaye çarkının dönüşünü sorunsuzlaştırmakla sorumlu bürokrasinin kendisi de sermaye sınıfından. Merkezi idarenin ve yanı sıra kamu kurumlarının felaket sırasında afallamasının en önemli sebebi sistemin böyle kurulmuş olmasından. Bu devam ettiği sürece her doğa olayı emekçiler için bir felaket olmaya devam edecek.
Bu arada Kızılay’ın bir ticarethaneye dönüştüğü, ama çok daha kötüsü, yardım malzemelerini satan bir akbaba gibi davrandığını da gördük. Başkan Kınık’ın çocuklarının Kızılay-Yeşilay’da konumlandığını, Kızılay’ın iştiraklerinin olduğunu da öğrendik. Bunun merkezi kadrolaşmasından bir farkının olmadığı; her kurumun başında olanların kendi küçük hanedanlarında tek adam iktidarının yankısını ürettiği de anlaşıldı. Demek ki büyük aile ortaklığı gücünü küçük aile ortaklıklarından, irili ufaklı hanedanlıklardan alıyor. Kimsenin kimseye gözünün üstünde kaşın var diyemeyeceği modelleme biçimi bu.
Şimdi kentsel dönüşüm çimento, beton, demir çeliğin yanı sıra bu idari malzemeyle yapılacak. Mera ve ormanları yapılaşmaya açan, küçük üretimi çökerten, depremde işçinin farikadan dışarı çıkmasına izin vermeyen, Kızılay ve AFAD’ı şu hale getiren zihinsel araçlarla işlenip kuvvetlenecek bu malzeme. O kadar ki üretim alanlarıyla konutlar, konutlarla hane halkı arasındaki fonksiyonel uyumu değil her bir binadan ne kadar fayda sağlayacağını hesaplayan aç gözlü kapitalizmin hizmetine koşulu olarak biçimlenmiş bir iktidarın yapacağı kentsel dönüşümden hayır gelmeyeceğini bekleyebiliriz. Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır.
Depremin sonuçları bu koşullarda nasıl başka türlü olamazsa kentsel dönüşümün de olamaz. Şimdiden tarlalar kazılıyor, artçılar bitmeden temel atmaya hazırlanılıyor. Bu pervasızlık felaketten rant çıkarıyor.
İndirin gitsin… İndirin gitsin perdeyi.
Evrensel'i Takip Et